Üsküdar Üniversitesi, 2025-2026 Akademik Yılı’nı Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen görkemli bir törenle başlattı. Açılış töreninde konuşan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, üniversitenin kısa sürede elde ettiği uluslararası başarıların temelinde güçlü takım ruhu ve sistemli yönetim anlayışının yattığını ifade etti.
Prof. Dr. Tarhan, Times Higher Education (THE) sıralamalarına dikkat çekerek, Üsküdar Üniversitesi’nin Türkiye’deki vakıf üniversiteleri arasında ilk sırada, dünya genelinde ise 600-800 bandında yer aldığını gururla duyurdu. Tarhan, "Bu başarı, 10-15 yıl gibi kısa bir sürede dünya üniversiteleri ligine girebilmiş olmanın göstergesidir. Hedefimiz, ilk 500 bandına ulaşmak." diye konuştu.
Üniversitenin temel değerlerini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, öğrenci odaklı bir vizyonla adil ve şeffaf yönetim ilkelerini benimsediklerini belirtti. Eleştirilebilirlik, özgürlükçülük, çoğulculuk ve katılımcılığın kurumsal kültürün temelini oluşturduğunu kaydeden Tarhan, "Gelişmiş toplumların en büyük özelliği sistem toplumları olmalarıdır. Güç kişilerde değil, kurallarda olmalıdır. Biz de üniversitemizde böyle bir kurumsal yapı oluşturuyoruz, kişiler değişse de sistem işlemeye devam etmeli." ifadeleriyle yönetim felsefelerini özetledi.

REKTÖR GÜNGÖR: YAYIN SAYIMIZI İKİ KATINA ÇIKARDIK
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör de üniversitenin "kalite" ve "takım ruhu" ilkeleriyle istikrarlı bir şekilde ilerlediğini vurguladı. Kalite yolculuklarında önemli bir eşiğe geldiklerini belirten Rektör Güngör, "YÖKAK'a (Yükseköğretim Kalite Kurulu) başvurumuzu yaptık. Kasım ayı içerisinde kalite belgemizi almış olmanın mutluluğunu paylaşmayı umuyoruz. Çünkü bu yolda epey çalıştık, sistemimizi oluşturduk, şimdi heyecanla bekliyoruz." şeklinde konuştu.
Üniversitenin bilimsel yükselişine değinen Prof. Dr. Güngör, "Son yıllarda TÜBİTAK projeleri ve bilimsel yayın sayılarında ciddi artış yaşandı. Son bir yılda yayın sayımızı iki katına çıkardık, onaylanan projelerimiz üç katına çıktı. Patentlerimiz, TÜBİTAK başarılarımız, öğrencilerimizin kazandığı ödüller, tüm bunlar Üsküdar Üniversitesi'nin yükselen ivmesini ortaya koyuyor." dedi.

İLK DERS: SOYKIRIMIN ARKASINDAKİ PSİKOLOJİK MEKANİZMALAR
Açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak, yeni akademik yılın ilk dersini "Gazze'nin Psikopolitiği" başlığıyla verdi. Derste, Gazze'de yaşanan dramın derin psikolojik ve ruhsal boyutları ele alındı.
Prof. Dr. Tarhan, soykırımın psikolojik mekanizmalarını tarihsel örneklerle açıklarken, Gazze’deki durumu şu sözlerle ilişkilendirdi: "Hitler döneminde olduğu gibi bugün de bir tür etnik narsisizmle karşı karşıyayız. 'Üstün ırk', 'seçilmiş halk' gibi inançlar kötülüğü meşrulaştırıyor. Bu anlayışla yetişen nesiller, karşı tarafı insan olarak görmüyor. Bu da zulmü normalleştiriyor."
Dünyanın Gazze’deki soykırıma karşı sessizliğine dikkat çeken Tarhan, sessizliğin kötülüğün yayılmasına neden olduğunu belirterek, "Bugün kötülüğün yayılmasının en büyük nedeni sessizliktir. Kötülüğe sessiz kalanlar, kötülüğün ortağı olur. Gazze'nin yaşadığı bu travma, sadece Filistin'in değil, insanlığın vicdan sınavıdır." ifadelerini kullandı.

"GAZZE'DEKİ OLAYLAR, KOLEKTİF HAFIZAYA YÖNELİK SALDIRIDIR"
Prof. Dr. Kaynak ise Gazze’de yaşananları "planlı ve örgütlü soykırım" olarak nitelendirerek süreci anlattı: "Önce bir topluluğu etnik ya da kültürel olarak sınıflandırırsınız, sonra damgalarsınız, ardından insan dışı hale getirirsiniz. Bu noktada artık onun imhası meşrulaşır. Çünkü insanlar artık karşısındakini insan olarak görmez. Gazze'de yaşananlar yalnızca insan kaybı veya fiziksel tahribat değil, aynı zamanda kolektif hafıza, kimlik ve gelecek tahayyülüne yönelik sistematik bir saldırıdır. Mekana saldırı ve yurtsuzlaştırma aslında aynı şey. Bir mekanın yıkımı, sadece insan bedeninin yok olması anlamına gelmiyor. Saldırıların hedefi yalnızca bireyi değil, ortak yaşam alanlarını da kapsıyor."
Gazze’nin Filistin için taşıdığı merkezi öneme değinen Kaynak, "Gazze'nin şöyle bir anlamı var. Filistin'in merkezidir Gazze. Bu soykırım, kolektif hafızaya yönelik bir saldırıdır. Ölüm tehdidi, açlık, daima bir yaşam tehdidi altında yaşamak 'şimdiki zamanın çökertilmesi' algısı yaratıyor. Bu bir insanlık davasıdır. Bu çapta bir soykırım, bütün dünyanın gözleri önünde naklen izlenerek yaşanıyor. İnsanlığın gözünde ben de Filistinlileri bu zaferi kazanmış ilan ediyorum, büyük bir direniş gösterdiler." şeklinde konuştu.