Vahşetin yıldönümü olur mu?

Öncelikle bir konuya değinmek istiyorum. Uzman değilim ama bazı kelimelerin yanlış yerlerde kullanıldığına inanıyorum. En çarpıcı örneği 15 Temmuz'un üçüncü yılından verebilirim. Pek çok kanal, yürekleri dağlayan bu ayaklanmada yıldönümünü kullandı.

Bu yanlışlık tek bir günle kalmıyor. Sürdürmekte ısrar ediyorlar. Kutlanan doğum, nişan, evlilik vb.. ise lafım yok. Kötünün yıldönümü olmaz ki. Yüzlerce insanımızın şehit, binlercesinin gazi olduğu bir katliamda kelimeleri kullanırken daha seçici olmalıyız.

İnat

Bazı ekranlar 15 Temmuz için hiçbir özel çaba göstermedi. En tipik örneği Acun Medya'dan verebilirim. Yine alışkanlıklarını uyguladılar. TV8'de Komedi Türkiye yayımlandı. TV8.5'ta ise O Ses Türkiye'nin 85. baskısı verildi. Arada bir iki kamu spotunu aktararak 15 Temmuz'u hatırladılar.

Kimileri de bunca şehit ve sakat kalmışa rağmen saçma sapan iddialarını tekrarladılar: "Yerli malı senaryo idi." Koca koca ve aklı başında sandığımız insanların bunda ısrarını anlamak mümkün değil. Kişisel olarak yanlış yaptıkları inancındayım.

Özel programlar

Kendi çapında bir şeyler hazırlayanlar da vardı. Kesinlikle en başarılısı CNNTÜRK'te idi. 15 Temmuz dehşetini bire bir yaşayan gazetecilerin ağzından dinledik. En çarpıcı gelen, kameramanların anlattıkları idi.

Burada fikir birliğine vardıkları cümle şuydu: "Bu kadar alçakça davranacaklarını tahmin edememiştik." Gerçekten de bu tespite katılmamak mümkün mü?

İşte olay bu. Yoksa "Anmalarda filan, falanın elini sıktı mı?" sorularının hiçbir değerinin olmadığına inanıyorum. Dramatik olan, kameramanın çektikleri kadar bire bir yaşadıklarıydı...

TAM ZAMANI

Nedense yollanan kitaplar elime geç ulaşıyor. Bu defa da İsmail Küçükkaya'nınki aynı akıbete uğradı. İmza ve ithafın 27 Nisan 2019 tarihini taşıması (neredeyse üç ay olacak) gerçekten tuhafıma gitti.

Küçükkaya'nın Biraz Cesaret ismini verdiği çalışma, programı Çalar Saat'te okuduğu "Sesli köşe yazıları"ndan oluşmakta.

Bu sürece 2013'ün 2 Eylül'ünde başladı. En önemli tespitim, İsmail'in "sabah ezanı öncesi" hazırlığa başladığı Fox TV'deki programının çok tuttuğu.

Derlediği yorumlar onun tabiriyle "almanak" hâlini aldı. Onun altı yıla yaklaşan ürünlerine ne kadar titizlendiğini tahmin edebiliyorum. Benim yaptığım ise bunlardan birini buraya almaktı. BİRAZ CESARET dedim ve bunu seçtim.

Bu tercihimi, içinde bulunduğumuz günler tayin etti diyebilirim. 16 Ağustos 2016 tarihli yazıyı buyurun bir kere daha tekrarlayalım:

15 TEMMUZ'DA NE OLDU?

"15 Temmuz 2016. 93 yıllık Cumhuriyet tarihimizin en karanlık günü. Ülkemiz ve devletimiz en büyük saldırı ve işgal girişimiyle karşılaştı.

Türkiye'ye karşı en hain terör eylemi düzenlendi. 13 Ekim 1923'te başkent ilan edilen Ankara ilk kez kuşatılmak istendi. Kurtuluş Savaşı'nda bile bunu yaşamamıştık.

Saatler 22.00'yi gösterdiğinde daha önce üç kez yaşadığımıza benzer bir askerî darbe ile karşı karşıya olduğumuzu düşündük. Cumhuriyet'in temellerine yönelik endişeli Atatürkçü askerlerin darbe yaptığı zannedildi. O da vahimdi. 21. yüzyılda darbe istemezdik. Beğenmediğimiz iktidarları sandıkta, demokrasi ile değiştirmeliydik. Ama gerçek, çok daha vahimdi. Darbeden de vahimi, dehşet vericiydi. Dünya tarihinde görülmemiş türden terör olayıyla karşı karşıyaydık. Kendi başkentimiz, kendi Meclis'imiz, kendi savaş uçaklarımızla vuruluyordu. Gördüklerimize inanamıyorduk. Yaşadıklarımız korku filmi gibiydi.

Derin sızma

Açık konuşalım. Kendisine cemaat süsü veren bir yapının tam 40 yıldır devlete çöreklendiği biliniyordu. Son 14 yılda iktidarın açtığı yoldan rahatça ilerleyen bir yapının devlete paralel hâle geldiği biliniyordu. Ama bilinmeyen şey TSK'nın içine de bu kadar derin ve yaygın sızdığı idi. Peygamber Ocağı dediğimiz, Büyük Atatürk'ün ordusu Fethullahçı örgüt tarafından büyük ölçüde ele geçirilmişti. Bu benim şu an bile etkisini hissettiğim en büyük travmam. Sızmışlar, 40 yıl beklemişler. Düğmeye basılınca devleti tamamen ele geçirmek üzere ayaklanmışlardı. Dış güçlerin, Batı'nın da desteğiyle rejimimizi değiştirmek istediler. Buna çok yaklaştılar.

Uçurumun kenarından döndük. İşgal girişimini el birliğiyle kahramanca savuşturduk. Tıpkı Kurtuluş Savaşı gibi. Fakat mücadele daha yeni başlıyor. Tehlike geçmiş değil. Rehberimiz Atatürk'ün ışığı, pusulamız Cumhuriyetin kurucu değerleridir."

GÜNÜN SÖZÜ

Cahile verme sırrını, sır uçar gider! Kul Nesimi

 

Yazarın Diğer Yazıları