Vergi şantajı

Tahakkuk etmiş bir vergi borcu ödenmezse, yasal işlem uygulanır.

*Borç son ödeme tarihine kadar ödenmezse takipli hâle gelir. Aynı zamanda ödenmeyen vergi için gecikme cezası uygulanır.

*Takipli hâle gelen borcun bir süre daha ödenmemesi hâlinde vergi cezası olarak faiz yaptırımı uygulanır.

*Tahsil edilemeyen ve faize tabi olan borçların geri alınabilmesi için Maliye, haciz, banka hesaplarına el koyma gibi seçeneklere başvurur.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 5 milyon lira ve üzerinde vergi borcu olan mükelleflerin isimlerini "vergi yüzsüzü" adı altında kamuoyuna açıklayacaklarını duyurdu.

2017 yılında da bu iktidar vergi yüzsüzleri uygulaması yapmıştı. Hiçbir sonuç alamadı.

Bakanın bu açıklaması ve bu uygulama, hem yasalara aykırıdır, hem de devlet için bir zafiyet algısı yaratır. Demek ki devlet kendi yasalarına güvenmiyor ki, vergisini geç ödeyenleri tehdit ediyor ve bakan da mükellefe “Vergi yüzsüzleri” diye açıklarım diyerek baskı, bir nevi şantaj yapıyor.

Kurumsal devlet vergi mükellefine bu şekilde haksız baskı ve şantaj yapmaz. Ancak ceberut devlet, kabile devletleri böyle davranır. Maliye Bakanı yasa dışına çıkarak, vergi mükellefini tehdit edemez. Ticaret ve sanayi odalarının, mesleki kuruluşların bakan hakkında dava açmaları gerekir.

Kaldı ki, bu şirketler ve kişiler vergi kaçırmamış, tersine vergi beyannamesi vermiş, vergisi tahakkuk etmiş. Ancak ödeyememişler. Tahakkuk etmiş vergisini ödemeyenin bundan kurtulma şansı yoktur. O zaman sormak gerekir bunlar vergisini neden ödemiyor veya geç ödüyorlar?

Açıklanan büyüme verilerine bakarsak, sanayi sektöründe, sanayi sektörü içinde en büyük paya sahip imalat sanayiinde küçülme var. İşletmeler zor durumda. Kredileri kesildi. Finansman zorluğu çekiyorlar. Maliye Bakanı, kamuda tasarruf paketinden umudunu kesince, işletmelerin vergi yükünü artırdı. Birçok işletme zor durumda kaldı. İflaslar arttı.

Tekrar edersek, beyannamesini vermiş olanlar vergi kaçırmıyor, ödeme güçlüğü yaşıyor. Hata ödeme güçlüğüne düşen işletmelerde değil, onları bu hâle getiren ekonomi yönetimindedir. Hiçbir ekonomi yönetimi plansız, programsız ve günübirlik kararlarla kriz içindeki bir ekonomiyi yönetemez.

Aslında Türkiye’de vergi kaçak ve kayıpları var. Maliye bunların peşine düşsün. Bunların yerine kolayına geldiği için elinin altındaki beyanname veren mükelleflere, yani “kümesteki kazlara” baskı yapıyor.

Vergilemede herkesin bildiği bir laf var… “Kazı bağırtmadan yolacaksın. Bu söz aynı zamanda vergi psikolojisinin önemini gösteriyor.

Kazı bağırtmadan yolmanın ilk şartı, vatandaşta vergi bilinci oluşturmaktır. Vergi mükellefi, verdiği verginin kendi kullanmadığı paralı yolları yapan müteahhidine ödenmesine karşı elbette tepki duyar ve vergi bilinci zedelenir. Bütçe kaynaklarının, lüks ve şatafata gitmesi, devlet imkânlarının seçim popülizminde kullanılması, elbette vergiye karşı tepki doğurur ve halkın vergi bilincini zedeler.

Vergi bilincinin zedelenmesi ise vergiye direnci artırır. Vergi kaçağı ve vergiden kaçınma artar. Vergiden kaçınma vergiye konu işletmeyi kapatmak ve aynı nedenle başka faaliyet yapılmamasıdır

Öte yandan, devletin vergi mükellefini yasal yollar dışına çıkarak tehdit etmesi, yerli ve yabancı sermayeyi ürkütür, yatırımları engeller.

Ekonomi yönetimlerinin, atacağı adımlar tüm ekonomiyi ve halkın refahını etkiler. Bu nedenle ekonomi yönetiminin, iktisat ve maliye politikalarının sosyal fayda ve maliyetini iyi hesaplaması gerekir. Elbette yapabiliyorsa! Sloganla ve şantajla ekonomiyi yönetmek, mevcut krizi yalnızca derinleştirir.

Yazarın Diğer Yazıları