''Ya sev ya terk et'' diyorsanız bilelim

''Ya sev ya terk et'' diyorsanız bilelim

İktidar partisi oy kaybettikçe elinde kalan son barutunu da harcamaya başladı.

Laikliğe saldırmak…

Bu saldırıda en önemli rol artık belli ki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş''a verilmiş.

Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Subay ve Astsubay Öğrencileri Mezuniyet Töreni''nde askerlerin arasında verdiği dua pozu ile de bunu gösterdi.

Bu fotoğrafı Cumhurbaşkanı bilerek vermiyor. O daha çok Atatürk vurgulu açıklamalar yaparken tarikat kesiminin desteğini kaybetmemek için de açıktan laikliğe saldırılıyor.

Bugün size bu saldırının baş aktörü Ali Erbaş''ı anlatacağım.

Hani şu (Barış Terkoğlu''nun -Odatv''de- 17.09.2017 tarihli "Yeni Diyanet İşleri Başkanı''nın Adil Öksüz bağlantısı dudak uçuklatacak" başlıklı yazısına göre) Adil Öksüz''ün, kaynakçasında Fethullah Gülen''in olduğu doktorasını kabul eden Ali Erbaş''tan…

Evet evet o doktora jürisinde bulunanlar ya firari ya da tutuklu biri hariç: Ali Erbaş.

Dahası Erbaş, FETÖ''nün en önemli platformlarından biri olan KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformu''nun yönetim kurulu üyesiydi. FETÖ''nün Abant Toplantıları''na katılıyordu. FETÖ''nün kapatılan ''Kimse Yok Mu Derneği''nin üyeleri için "gönül erleri" ifadesini kullanıyordu.

Neyse…

Göreve gelir gelmez ne dedi: "Allah ve resulünün ezeli ve ebedi çağrısını, sekülerizm ve hiçbir değer tanımama kıskacında debelenen insanlığa ulaştırmak için her zamankinden daha çok çalışmamız gerekiyor."

Laikliği bir kıskaç olarak gördüğünü açıkça belirtti. Fethullah Gülen de böyle diyordu.

Devam edelim…

Zaten ibadete açık olan Ayasofya''daki, kararnameyle yeniden ibadete açılmasından sonraki ilk cuma hutbesinde "Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar" diyerek Atatürk''e lanet okudu.

Aynı konuşmada isim vermeden Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Kadir Mısıroğlu''na rahmet okudu.

Ve gelgelim bu yıl 30 Ağustos öncesi okutulan hutbede, 11 yıllık ayıp tekrarlandı. Diyanet, hutbede Diyarbakır''ı fetheden İyaz bin Ganem''i andı. Büyük Önder Atatürk''ü yok saymaya kalktı...

Buralara kolay gelinmedi.

Geçmişte "gizli gizli" atılan tohumlar yeşerdi, boy verdi… Şimdi ürünleri toplanıyor.

Devlet, Kemalizm''i "resmen" 12 Eylül döneminde terk etmişti. Şimdi de laiklik, "sosyal devlet"i terk ediyor.

Sağın devleti, emekçiyi, yoksulu terk ediyor.

Sol için bundan daha iyi bir fırsat olabilir mi?

"Sosyal Devlet"e sahip çıkın… "Popülizm"e değil, "halkçılığa" sahip çıkın… Yeni mandacıların boy hedefi yaptıkları "ulus devlet"e, ırka ve dine değil, kültür ortaklığına dayalı Atatürkçülüğe sahip çıkın, onun sınıfsal tahakkümü engelleyen, topyekûn bir kalkınma öngören devrimlerine sarılın.

Hani filmlerde hep duyarız ya; "Bir itirazı olan var mı? Varsa ya şimdi söylesin ya da sonsuza kadar sussun" denir.

İşte tam bu noktadayız.

Bugün sonsuza kadar susmak istemeyenlerin seslerini yükseltmeleri zamanıdır. Sadece laiklik tehlikede olduğu için değil, laiklik ilkesi yok edilirken sessiz kalarak katkı sunmuş herkese karşı!

Ve seslerini yükseltmek gereğini duyan her yurttaş; sesini duyurabilmek için, düşmanımın düşmanı benim dostumdur kolaycılığına ve yanlışlığına düşmeden içerisinde bulunduğumuz duruma karşı çıkmalıdır.

Demokrasi laikliğin değil, laiklik demokrasinin ön koşuludur.

Bakın…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zeki ve pragmatist bir adam…

Seçimlerin yaklaştığını o da biliyor. Oylarının hiç olmadığı kadar düştüğünü o da görüyor. Bir yandan dindar kesime göstere göstere laikliğe karşı adımlar atarken, diğer yandan da hiç olmadığı kadar Atatürk vurgusu yapıyor.

Atatürk''ün yok sayıldığına dair tartışmalara karşı çıkarak, "Tarihî şahsiyetlerimiz arasında ayrım yapmadığımız gibi, zaferlerimiz arasında da ayrım yapmadık, yapmıyoruz" diyor.

Sonra da AKP Sözcüsüne, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aziz hatırasına yönelik herkes dikkatli şekilde konuşmalıdır" dedirtiyor. Devamında da "Herkesin Nutuk okuması da gerekiyor, yol göstericidir" ifadelerini kullanılıyor.

Boşuna değil…

Gelen tepkilerin büyüklüğünü görünce

Millî Savunma Bakanlığı da hemen Anıtkabir paylaşımı yapıp "Başkomutanımız Atatürk" mesajı veriyor.

Durum öyle iki kelimeyle toparlanacak gibi değil.

Askerlerin ortasında dua okurken poz verilmez. Yargı kurumlarında dua ile açılış olmaz. Ülkenin kurucu liderine böylesine hakaret edilerek saldıramazsınız. Cumhurbaşkanı tabii ki dindar olabilir ama devletin dini olursa inanmayanın, farklı dine mensup olanların bir garantisi olmaz.

Ha en baştan "ya sev ya terk et" diyorsanız bilelim ona göre konuşalım. Ama üç beş tarikatın gazına gelip böyle davranıyorsanız vay halimize…

Yazarın Diğer Yazıları