Yalanla ilgili doğru bilinen yanlışlar ortaya çıktı. Uzmanlar açıkladı

Yalanla ilgili doğru bilinen yanlışlar ortaya çıktı. Uzmanlar açıkladı
Yalanı nasıl anlarız? Bu sorunun cevabını bulmak için yüz yıldan fazla bir süredir uğraşıyoruz ama yalancılar bizi kandırmaya devam ediyor. Yalanın nasıl anlayacağımızla ilgili ilginç detaylar ortaya çıktı.

Yeni bir çalışma, yalan tespit uzmanlarının yalanı nasıl fark ettiklerini ortaya koyuyor. Ama önce yalanın ne olduğunu tanımlamak gerekiyor.

Çalışmanın yazarları, yalanı başka birini yanlış yönlendirmek için bilerek yapılan bir girişim olarak tanımlıyor. Ancak yalanı tespit etmek için güvenilir işaretler var mı?

Yalancıların göz temasından kaçındığına dair yaygın bir inanış vardır. Ama bu doğru değil.

Uzmanların çoğu, yalancıların gözlerini daha fazla kaçırdığını söylemiyor. Aynı şekilde, yalancıların daha gergin olduğunu da söylemiyor. Yalan ile vücut hareketleri, yanıt süreleri veya ifade akıcılığı arasında da net bir ilişki yok. Yani yalancıları gözlerinden, davranışlarından veya sözlerinden okumak mümkün değil.

Peki, yalanı nasıl anlayabiliriz? Bu sorunun cevabını bulmak için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.

Yalan psikolojisi uzmanı Prof. Aldert Vrij, Göteborg çalışmasına katılmamıştır. Ona göre, yalan tespitinde en büyük yanlış anlama, “sözel olmayan ipuçlarının güvenilir olduğu inancıdır”.

Vrij, sözel olmayan yalan tespit yöntemlerinin çok güvenilmez olduğunu söylüyor. Bu yöntemler, yalan makinesi, video analizi, beyin görüntüleme veya ses analizi gibi teknolojileri içeriyor. Bu teknolojilerin hiçbiri kesin sonuç vermiyor.

PEKİ, YALAN SÖYLEYENLERİ NASIL ANLARIZ?

Luke ve Vrij, yalan söyleyenlerin daha az ayrıntı verdiğini söylüyor. Bu, yalan tespitinde dikkat edilmesi gereken önemli bir işarettir. Uzmanların %72’si bu görüşe katılıyor.

Vrij, yalan söyleyenlerin davranışlarına değil, söylediklerine odaklanmamız gerektiğini belirtiyor.

Söyledikleri şeylerde, ayrıntı miktarı, hikâyedeki “komplikasyonlar” gibi sözel ipuçları aramak gerekiyor.

Komplikasyonlar, beklenmedik veya ters giden şeylerdir. Komplikasyonlar, hikâyeye karmaşıklık katan ayrıntılardır.

Örneğin, buluşacağınız kişiyi göremediğinizi, çünkü sizi başka bir yerde beklediğini söylemek bir komplikasyondur.

Vrij, başka bir ipucuna daha işaret ediyor:

“Söylediklerinizin kanıtlarla uyuşmaması da bir işarettir. Yalan söyleyenlerin söyledikleri, doğru söyleyenlerin söylediklerine göre kanıtlarla daha az örtüşür.”

Mevcut yalan tespit yöntemleri (örn. göz hareketleri, göz teması, vücut dili) güvenilir değildir. Aynı şekilde, teknolojiye dayalı olduğunu iddia eden yöntemler de güvenilir değildir.

Granhag da aynı görüştedir:

“Sözel olmayan güvenilir ipuçları yoktur, ancak sözel güvenilir ipuçları vardır”

Granhag, “Söylediklerinizle elinizdeki gerçekler arasında bir çelişki varsa, büyük olasılıkla yalan söylüyorsunuzdur” diye ekliyor.

Örneğin, birinin suç işlediğine dair görüntüleriniz varsa, ama o kişi bunu yapmadığını iddia ediyorsa, büyük olasılıkla yalan söylüyordur. Bu durumda, polisin potansiyel bir suçlunun davranışlarına bakarak yalan söyleyip söylemediğini tahmin etmesi yerine, elindeki gerçeklere bakması daha doğru olur.

Luke ve Granhag, yalanı anlamak için bir “Strateji Değiştirme” yaklaşımı öneriyorlar. Bu yaklaşımda, yalan söylediğinden şüphelenilen kişiye, hikâyesindeki çelişkileri gösteren kanıtlar sunuluyor. Kişi hikâyesini değiştirirse, yalan söylediği anlaşılıyor.

Yalancıların gerçekleri söyleyenlere göre daha az detay verdiği konusunda uzmanların çoğu hemfikir.

Fakat bu yöntem her zaman doğru sonuç vermez. Polisler, yalan söyleyenlerin yanlış hatırladıklarını da göz önünde bulundurmalı. Özellikle geçmişte kalan bir olay hakkında soru sorulduğunda, yalan söylemekle hatırlamamak arasındaki farkı anlamak zor olabilir.

Vrij, bakışlarını kaçırma gibi işaretlerin güvenilir olmadığını, ama insanların bunlara inatla sarıldığını söylüyor.

Memon ise televizyon programlarının yalan söyleyenleri kolayca yakalayabileceğimiz yanılgısına düşürdüğünü belirtiyor. Bu yanılgı, polisin masum insanları suça itiraf ettirmek için baskı yapmasına neden olabilir.

Memon, yalan söyleyenleri yakalamak yerine, gerçekleri ortaya çıkarmak için tarafsız bir sorgulama yöntemi öneriyor. Ancak daha büyük bir sorun var: Belki de yalan söyleyenlerin ortak işaretleri yoktur. Araştırmacılar, herkesin yalan söylediğinde aynı davranışları gösterdiğini varsayarak çalıştılar. Oysa herkesin yalan söyleme şekli farklı olabilir. Poker oyuncuları, blöf yapanları kişiye özel işaretlere göre yakalarlar. Bu işaretler herkeste değişiklik gösterir. Araştırmacılar, her bireyin yalan söyleme profilini oluşturmak için kişiye özel bir yaklaşım geliştirmeliler. Zee ve arkadaşları, bu yaklaşımı bir makalede sundular.

TRUMP’IN TWEET’LERİNDEN YALAN SÖYLEDİĞİ ORTAYA ÇIKTI

Bir grup araştırmacı, Donald Trump’ın başkanlık döneminde attığı tweet’leri, doğruluğu kontrol edilmiş bir veri tabanıyla karşılaştırarak, yalan söylediği zamanlarda nasıl bir dil kullandığını incelediler. Trump’ın yalan tweet’lerinde doğru tweet’lerine göre farklı bir üslup takındığını buldular.

Trump’ın tweet’lerinin doğruluk derecesini, onun kişisel profilini oluşturarak %74 oranında doğru tahmin edebildiler.

Bu tür bir kişiselleştirilmiş yalan tespit modeli, yalan söyleme eğilimi olan ve geçmiş söylemleri kayıtlı olan kişiler için işe yarayabilir. Yapay zekâ, bu kayıtları analiz ederek yalanları ortaya çıkarabilir. Ancak sosyal medyada az görünen veya yalan söylemeyen kişiler için durum farklıdır.
Bazı bilgilerin doğruluğunu araştırabilirsiniz, ancak çoğu paylaşım çok kişisel olduğu için yalan olup olmadığını anlamak zordur. Bu konuda yapay zekâ modelleri de başarısız olabilir.

Luke, “Makine öğrenmesi modellerinin, doğru cevabı bilmediğiniz durumlarda işe yarayacağını söylemek yanlıştır” diyor.

Yalan tespit biliminde bir değişim yaşanıyor, ancak araştırmacıların bu zorlukları nasıl aşacakları henüz belli değil. Luke, “Basit ortalamalardan uzaklaşmamız gerekiyor” diyor. “İnsanlar, yalanı yakaladıklarını düşündükleri havalı yöntemlere çok fazla güveniyorlar.” Oysa yalan üzerine yapılan araştırmalar, insanların yalanları tespit etmede çok kötü olduğunu gösteriyor. Yalancılar, yalanlarını gizlemek için bildikleri klişeleri kullanıyorlar.

Doğrulama ön yargımız da bizi yanıltabilir: Yalanları yakaladığımız zamanları abartarak hatırlar, yakalayamadığımız zamanları görmezden geliriz.

Luke, “Yalanları gerçekten yakaladığımız zamanlarda bile, kullandığımızı sandığımız ipuçlarının aslında işe yaramadığını fark edebiliriz” diyor. “Birinin yalan söylediğini nasıl anladığınızı düşünün. Büyük ihtimalle gözlerini kaçırdıkları için değil, elinizde bir kanıt olduğu için: Bir makbuz, bir mesaj, bir tanık… Bunlar, gerçeği bulmanın yollarıdır.”

Elinizde kanıt olmasa bile, duruma göre yorum yapabilirsiniz. Luke, “Gerçek hayatta, birinin neden yalan söylemek isteyebileceğini tahmin edebilirsiniz” diyor. Birini tanıyorsanız, yalan söylediğini daha iyi anlayabilirsiniz. Luke, “Bu gibi durumlarda, kişiyi okumaya çalışmak yerine, durumu okuyup kişinin motivasyonunu anlamaya çalışmak daha iyidir” diyor.

Luke, “En iyisi kendi araştırmanızı yapmak ve insanların söylediklerini kanıtlarla desteklemektir” diyor.

İlgili Haberler