Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Stratejik derinlik öngörü ister

Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı, bütünlüğü, güvenliği ve Türk Milleti’nin huzuru ve refahı, Türkiye’nin milli çıkarlarıdır. Bu milli menfaatlere ulaşmak ve/veya muhafaza etmek için milli hedefler tespit edilir. Milli hedefleri elde etmek için politikalar oluşturulur. Bu politikaları, milli güç unsurlarını kullanarak uygulamak için stratejiler geliştirilir. 

Strateji;  “önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için belirlenen yol”,  Milli strateji de; “milli menfaatleri sağlamak maksadıyla hazırlanan politikanın, plan ve programlarının bütünü” olarak tarif edilmektedir. Stratejilerin doğru belirlenmesi gerektiği, bunda yapılan hataların sonradan uygulanan taktiklerle düzeltilemeyeceği de ispat görmüş bilimsel bir gerçektir.
Strateji tespitinin, şahsa, zümreye, cemaat veya tarikata ait ideolojilerden ve heveslerden uzak, tecrübelerle oluşan, laik, demokratik, çağdaş ve hukuk devleti anlayışını benimseyen bir anlayışla yapılması gereklidir. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden yeniden doğan, Atatürk ilke ve inkılâplarıyla benliğini bulan, yakın bir geçmişe kadar uyguladığı onurlu politikalarla uluslararası camiada saygınlık kazanan, vatan ve millet uğrunda yapılan fedakârlıklarla varlığını ve bütünlüğünü koruyan, Türk Milleti’nin ulvi değerleriyle yücelen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurunu, itibarını ve menfaatini koruyan nitelikte olması da elzemdir.

***

Türkiye’nin son yıllarda Ermenistan, bununla bağlantılı olarak Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Mısır, İsrail ve bazı Avrupa ülkeleriyle olan politikalarında ve bunları uygulamaya yönelik stratejilerinde, başarılı olmak bir tarafa, her yönüyle sorun ve sıkıntı yaşandığı görülmektedir. İdeal olarak  “0” sorun alınmakla birlikte, yapılan hatalardan dolayı sorunlar gittikçe artmaktadır. Yeni Osmanlıcılık ve Pan İslamist yaklaşımların olduğu, Müslüman Kardeşler üzerinden siyasal güçle etkili olmak istendiği yorumları yapılmakta, ancak uygulayıcılar tarafından bunların doğruyu tam olarak yansıtmadığı ifade edilmektedir. Fakat yapılan hatalar da içinden çıkılamayacak hale gelmiş durumdadır. Bunun en son örneğini, Suriye politikasında ve bunu uygulamaya yönelik stratejilerinde görmek mümkündür.
Suriye politikası, Arap Baharı hareketinin, diğer ülkelerde olduğu gibi, iç muhalefetin duruma hâkim olacağı veya buna dıştan yapılacak güç uygulamasıyla iktidarın el değiştireceği, Müslüman Kardeşler anlayışlı bir yönetimin kısa sürede iş başına geleceği, bu nedenle gelecek iktidara verilecek destekle, yakınlaşmada ve iş birliğinde ön alınacağı düşüncesine göre kurgulanmıştır.
Başlangıçta Esad’la olan aşırı yakınlaşmanın kullanılması öngörülmüşse de, bunun olamayacağının ortaya çıkmasıyla, kurgulanan politikanın tespit edilen stratejilerle uygulanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Buradaki en büyük hatanın, uluslararası dengelerin gözetilmemesi, bu kapsamda Rusya’nın ve İran’ın jeopolitik menfaatleri, Çin’in de ekonomiye dayalı politik menfaatlerinin görülememesi olmuştur.

***

ÖSO’ya verilen destek kapsamında sınırlardan her türlü geçişe müsaade edilmesi, denetimin zayıflaması, ÖSO adı altında arzu edilmeyen geçişlerin yapılması, öngörülen mülteci sayısının 15 kat aşarak, kaçaklar dahil bir buçuk milyona ulaşması ve bunların ülke içinde kontrol edilemez hale gelmesiyle karşı karşıya 
kalınmıştır.
Suriye’nin kuzeyine PKK destekli PYD’nin hâkim olmasıyla, arzu edilmeyen bir Kürt yönetimin oluşmasına sebep olunmuştur. Bu durum, Irak’tan sonra ikinci bir Kürt ayağının ortaya çıkmasıyla sözde Büyük Kürdistan hayalini güçlendirdiğinden, içerideki çözüm sürecinde beklentileri artırmış, bölücülerin tehditlerini üst noktaya taşımıştır.
Suriye’de meydana gelen otorite boşluğu IŞİD’in güçlenmesini, bölgede ve uluslararası ortamda tehdit unsuru haline dönüşmesini beraberinde getirmiştir. ÖSO’dan IŞİD’e katılanlar, Türkiye’den yapılan yardımların da IŞİD’e geçmesine sebep olmuştur. IŞİD’le başa çıkılamaması üzerine PKK devreye girmiş, bu durum da PKK’nın legalleşmesi düşüncesini ortaya çıkarmıştır. Üstelik Türkiye’nin PKK temsilcileriyle müzakeresi, onun terör listesinden çıkarılmasını dahi gündeme getirmiştir. 

***

Türkiye’nin IŞİD’le ilişkisindeki çelişkiler, onu uluslararası ortamda sıkıntılı hale getirmiştir. Batı’nın IŞİD’e karşı Suriye yönetimiyle iş birliği yapma aşamasına gelmesi, işin hangi boyuta kadar uzandığını, stratejinin ne kadar öngörü istediğini göstermektedir.
Sadece teorilerle hareket etmenin,  “İleri Demokrasi”  ve  “Yeni Türkiye”  adı altında piyasaya sürülen değişim ve dönüşümlerin ne kadar hatalı olduğunun anlaşılmasının zamanı gelmiş ve geçmiştir. Stratejik derinliğin öngörü olmadan geçerli olamayacağı gün yüzüne çıkmıştır. 

Yazarın Diğer Yazıları