Yeni Türkiye mi?
Slogan güzel. Daha en başında “Yeni” diye başlıyor. “Yeni Türkiye!” Sonrası da var “Türkiye yüzyılı!”
Türkiye’mizi kim eskitti ki şimdi yenisini arıyoruz ve/veya birileri arayış peşine düştü.
Sonra yenileşme, geriye doğru değil ileriye doğru olur. Adı üstünde geri eskidir.
Meseleye böyle bakıldığında eski Türkiye’de iyi kötü bir hukuk düzeni vardı ve güven vericiydi. Mahkemelere gittiğimizde acaba hâkim davayı siyasi iktidarın istediği gibi mi kararlaştırır, yoksa yasanın gerektirdiği gibi mi diye hiç sormazdık.
Adil yargılanacağımızdan emindik. Valla ne yalan söyleyeyim 12 Eylül mahkemelerinden bile şüphelenmek aklımıza gelmedi. Ayrıca her mahkeme kararı, aynı zamanda bir berat belgesi, kazandıysan geçerli bir hukuksal kanıt niteliği taşıyordu.
Peki, “Yeni Türkiye”de durum ne?
Öncelikle adil yargılanacağımızdan emin değiliz. Verilen mahkeme kararları Yargıtay’da onaylansa bile gene de endişeliyiz.
Bu durumu “Eski Türkiye’yi” yönetenler yapmadı. Sözde Müslüman, dindar, muhafazakâr, kadrolarının genel çoğunluğu imam-hatip diplomalı olan, eski Türkiye’de “Adil düzen”, diye bağıranlar yaptı. Sayelerinde “Adil düzen” havada kaldı. Bu sebeple şimdi 2024’ten itibaren başlatacaklarını söyledikleri “Yeni Türkiye” 25 yıllık iktidar geçmişi de göz önüne alındığında hiç de inandırıcı gelmiyor.
Her şeyden önce, sözünü ettikleri “Yeni Türkiye”, nasıl bir şeyse, ortada bir yol haritası, bir plan, bir içerik bilgisi yok. Aşamaları yok, hedefleri yok.
Kısaca plansız programsız dümdüz slogandan ibaret.
Kaldı ki mevcut eğitim karmaşasıyla “Türkiye Yüzyılı” yaratılamaz.
Toplamışsınız tarikatları eğitme, beyni şablon düşünce kalıplarıyla yüklü insanlarla bir ülke tasarlayacak ve yeni bir Türkiye yüzyılı kuracaksınız öyle mi? Bunu becerebilseydi II. Abdülhamit yapardı. II. Mahmut yapardı. Yapamadığı gibi tam tersine bu tür yapıları ve medresecileri okullardan uzak tuttular. Çünkü padişahların yaptığı her yeniliğin karşısında onlar vardı. Medrese okul (mektep) kavgasını yeniden okumanızı tavsiye ederim.
Yazık, ders alamamışsınız.
Tıpkı ekonomide verilen tavizler gibi.
Hatırlatırım. Koca Osmanlı Devleti’ni borç anlaşmaları batırdı. Balta Limanı Antlaşması’nı bir kere daha okumanızı tavsiye ederim. Birleşik Arap Emirlikleri’ne daha şimdiden Yeni Türkiye’nin enerji tekelini verirseniz Tanzimatçılardan ne farkınız kalır?
Eğer ülkenizdeki büyük şirketleri ve bankaları, yabancılara satmışsanız, ikide bir lafını ettiğiniz o “Türkiye Yüzyılını”, kiminle ve nasıl kuracaksınız?
Türkiye’nin ekonomik kaynaklarını yöneten yabancı sermaye mi “Yeni Türkiye”yi yaratacak?
Sahiden “Yeni” ve Büyük Türkiye yaratacak olsaydınız ve yürekten inandığınız böyle bir amacınız bulunsaydı, meselâ, Afgan ve Suriyelileri Türkiye’de tutmaz Avrupa’ya gönderirdiniz.
Niye, çünkü orada çok büyük bir Müslüman nüfus yaratırdınız. Yarattığınız Avrupalı Müslüman nüfus ile siyasi ilişkiler geliştirdiğinizde, kim bilir, belki de AB üzerinde nitelikli bir siyasi baskı kurabilirdiniz. Avrupa’da sözü geçen nüfuzlu bir ülke olurduk.
Siz ne yaptınız?
Avrupa’yı korudunuz ve bu nüfusu absorbe etmeye çabalıyorsunuz.
Uzatmayalım, ortada ne iddia edildiği gibi samimi bir “Yeni Türkiye” projesi var, ne de planı ve programıyla, ciddi bir “Türkiye Yüzyılı” projesi var.
Boş lâf kuru gürültü olduğu kesin.
Ve bir şey daha kesin, Türkiye ayağına dolanan iplerle boğuşmaya devam ediyor.
Kurtuluş için ne lazım?
Sahici milliyetçiler lazım.
Toplumcu, kamucu, devletin çıkarını toplumun çıkarı olarak gören, millî politikaları bu hat üzerinden okuyan ve antiemperyalizm karşıtlığı üzerinden yöneten bir milliyetçilik.
Var mı?
Yok?
Hepsi örümceğin ağında.