Yılmaz Özdil yazdı: Şahit olarak birayı göstermek AKP iktidarına yakışırdı

Yılmaz Özdil yazdı: Şahit olarak birayı göstermek AKP iktidarına yakışırdı
Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, "Nerde o eski Ramazanlar" başlığı ile kaleme aldığı yazısında AKP iktidarını eleştirirken, "Virüs geldi. Şov sona erdi. Her şerde hayır vardır misali…" dedi.

Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, geçtiğimiz yıllarda yaşanan Ramazan manzaralarını hatırlatarak ele aldığı köşe yazısında, "Akp’li belediyeler “iftar rekoru” kırıp, Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek için birbirleriyle yarışırlardı. Gerçi, o rekorlar kitabına adını veren Guinness aslında bira markasıdır ama, olsun, ramazan iftarına şahit olarak bira’yı göstermek, yakışsa yakışsa Akp iktidarına yakışırdı." ifadelerini kullandı.

Özdil, "Virüs geldi. Şov sona erdi. Her şerde hayır vardır misali…" dedi.

Yılmaz Özdil'in yazısı şöyle:

"Aaahh ahh.

Nerde o eski ramazanlar.

Hiç unutmuyorum, 2013 yılıydı.

Asrın liderimizin iftarıydı.

Nezih bir topluluk sofradaydı.

“Götünün kılıyım” diyen Şafak Sezer, akp’nin açılımcı akilleri Hülya Koçyiğit’le Orhan Gencebay, çakma dombıracı Uğur Işılak, “ak yürekler seninle” diye şarkı yapan Doğuş, Demet Akalın, Nur Yerlitaş, Coşkun Sabah, Hakan Peker, “muhteşem vizyonunuzla ülkemizin önünü açıyorsunuz, sizin için canımızı vermeye hazırız” diyen Ajda Pekkan, “Tayyip Erdoğan’ın duruşu bile güzel, aslan gibi, vurduğu yerden ses getiriyor” diyen Bülent Ersoy, oğlunun yatak odasında para kasaları yakalanan Muammer Güler, “bakara makara” diyen Egemen Bağış… Dedim ya, mübarek ramazan sofrasında pek nezih bir topluluktu.

Oruçlar açıldı, kameralara pozlar verildi, huşu içinde dağılırlarken, olanlar oldu.

Ajda Pekkan, Bülent Ersoy’a selam vermeden gitti.

Vay sen misin öyle giden…

Bülent Ersoy çok sinirlendi, “hödük, ucube” dedi.

Hızını alamadı, fevkaladenin fevkinde konuştu…

“Sen kime numara yapıyorsun da selam vermiyorsun, nedir bu nağmelerin, kime bu tavırların, masada ben varım, senden aşağı insan yok, senden üstün insanlar var orada, neyini hava yapıyorsun, küstah ucube” dedi.

Şak…

Ajda savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Sadece hakaret davası açmakla yetinmedi, televizyona çıktı, “Bülent Ersoy ayıp etti, biz onunla abi-kardeş gibiydik” dedi.

Sanat camiamız hop oturup hop kalktı.

Takdir edersiniz ki, ablan kurban olsun’a “abi” demek, olacak iş değildi.

Üstelik Ajda, bazı kaynaklara göre 1941, bazı kaynaklara göre 1946 doğumluydu. Bülent Ersoy ise, 1952 doğumluydu.

Bu durumda, Ajda nasıl “küçük kardeş” olabilirdi ki?

Olsa olsa “abla” olabilirdi.

Dolayısıyla, Bülent Ersoy’un da Ajda hakkında suç duyurusunda bulunacağı açıklandı.

Ramazan ayının en önemli meselesi buydu.

Asrın liderimiz devreye girdi.

Akp yandaşı radyocu Gezegen Mehmet’i sarayın elçisi olarak gönderdi.

Gezegen Mehmet, hem Ajda’yla hem Bülent Ersoy’la konuştu, “asrın liderimiz ikinizi de çok seviyor, sulh yoluna giderseniz çok mutlu olacak” dedi.

Böylece iş tatlıya bağlandı.

“Asrın liderimiz öyle istiyorsa, hay hay” dediler.

Kriz çözüldü.

Aradan az bi zaman geçti.

Şak…

Bülent Ersoy hakkında tutuklama kararı çıktı iyi mi!

Çünkü…

Asrın liderimizin ricasını kırmayan Bülent Ersoy, dava açmaktan vazgeçmişti ama, meğer Ajda davasını geri çekmemişti.

Soruşturma Bülent Ersoy’un gıyabında devam etmiş, sanık olduğundan haberi olmadığı için ifade vermeye gitmemiş, bu nedenle tutuklama kararı çıkmıştı, polis tarafından görüldüğü yerde yakalanacaktı.

Müslüman aleminin magazin dünyası allak bullak olmuştu sayın seyirciler…

Bülent Ersoy savcıya gitti, ifadesini verdi, tutuklama kararı kaldırıldı, tutuksuz yargılanmaya başlandı.

Netice?

Dava sonuçlandı, Bülent Ersoy hakaretten suçlu bulundu.

Ajda Pekkan’a 3 bin 750 lira tazminat ödemeye mahkum edildi.

Bülent Ersoy’a mahkumiyetle alakalı görüşlerini sordular, “avukatıma söylerim öder, o para benim makyaj param bile değil” dedi.

Aaahh ahh.

Nerde o eski ramazanlar.

İftarlarda diplomasi yapılırdı.

Mesela 2006 yılıydı.

Almanya başbakanı Merkel onuruna İstanbul’da 1.500 kişilik iftar verilmişti.

Asrın liderimizle birlikte iftar salonuna girerlerken Mozart’ın Türk Marşı çalmıştı, bilahare ezan okunmuş, iftardan sonra AB marşı olan Beethoven’ın 9’uncu senfonisiyle uğurlanmışlardı.

Chopin’in cenaze marşını “dinimize aykırı” bulan arkadaşlar, iftar sofrasında ezanla beraber Mozart ve Beethoven çalınmasını “dinimize uygun” bulmuşlardı!

Bir defasında, gene ramazan ayıydı, Gazze’de kan gövdeyi götürüyordu, İsrail bombalıyor, çocuklar katlediliyordu.

Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas, yardım istemek için Türkiye’ye gelmişti.

Adamcağızı apar topar kolundan tutup, asrın liderimizin iftarına götürdüler.

Altı bin davetlinin katıldığı mütevazı (!) iftarda, Bülent Ersoy’la Metin Şentürk’le birlikte poz verdirdiler.

Cengiz Kurtoğlu, Orhan Gencebay, Berdan Mardini, Alişan, Ece Erken, Işın Karaca, Mustafa Sandal, Yavuz Bingöl’le iftar sofrasına oturttular.

Zerrin Özer, İzzet Yıldızhan, Soner Sarıkabadayı, Sinan Özen’le hatıra fotoğrafı çektirdiler.

Ramazan ayında Gazze’de ölü sayısı iki bini geçmişken, kahkahalar eşliğinde selfieler çektirdiler.

Adamcağız doğma büyüme Filistinli… İsrail’den bu kadar zulüm görmemişti!

Hülya Avşar üç bin kişiye iftar verirdi.

İbrahim Tatlıses beş bin kişiye iftar verirdi.

Mahsun Kırmızıgül, Gülben Ergen, Alişan, Yıldız Tilbe, Hande Ataizi, Orhan Gencebay, Demet Akalın, Akp çadırlarında iftar vermek için birbirleriyle yarışırlardı.

Akp’li belediyenin o akşamki iftar faturasını ödeyen dinibütün sanatçılarımız, ana haber bültenlerinin canlı yayın kameraları eşliğinde, huşu içinde Kuran’ı Kerim dinler, ezanın okunmasıyla birlikte hurmayla orucunu açar, kendi elleriyle çorba dağıtırdı.

İftar çadırlarının etrafına tankerle gülsuyu püskürtürlerdi.

Hatta, Akp’li belediyeler “iftar rekoru” kırıp, Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek için birbirleriyle yarışırlardı.

Trafiği kesip, caddelere masalar kurarlardı, 60 bin kişiyle iftar açtık, 70 bin kişiyle iftar açtık diye haberler yaptırırlardı.

Gerçi, o rekorlar kitabına adını veren Guinness aslında bira markasıdır ama, olsun, ramazan iftarına şahit olarak bira’yı göstermek, yakışsa yakışsa Akp iktidarına yakışırdı.

Aaahh ahh.

Nerde o eski Akp ramazanları şimdi?

Virüs geldi.

Şov sona erdi.

Her şerde hayır vardır misali…

Salgın sayesinde ramazanlarımız çok şükür özüne döndü gari!"