Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Bu kadar komplo yerde kalmayacak

Hesap verme günü çok yakın

Kadın meslektaşımla benim telefon konuşmamızı çarşaf çarşaf koydular Ergenekon iddianamesine:
“Napiyosssun?..”

 


*

 


Sana ne?..
İki insanın özel konuşması, hiç de anlamı ve yararı yokken niçin bir büyük davanın iddianamesine konulur?..
Ömrümde hiç yüzünü görmediğim, elini sıkmadığım kadın meslektaşımla  “Bir gün bir araya gelince yemek yiyelim” diyoruz alt tarafı...
Yemedik zaten...

 


*

 


Yatak odaları dinlendi...
Ünlü işadamı karısı ile sevişirken  “Soldan sağa... Yukarıdan aşağıya”  diye mırıldanarak bilmece çözüyormuş gibi yapmıştı...
Ki anlaşılmasın...

 


*

 


Ana muhalefet partisi genel başkanı kasetle gitti...
Öbür muhalefet partisi MHP’nin   güçlü milletvekillerinin yatak odalarını  çekip, seçimlere az kala Türkiye’ye   seyrettirdiler...
Sadece sizin bildiklerinizdir bunlar...
Ama kaç siyasetçinin, bürokratın, gazetecinin, bilim adamının önüne  “mahrem”  görüntülerinin konulduğunu bilmiyoruz...
Sus pus kesilip konuşamadılar da...
Çekip gittiler...
Ya da karısı, kızı, oğlu ile ilgili önüne kaset konulan kaç asker ya da sivil kendi kafalarına kurşun sıkarak canına kıydı?..
Bir gün öğreneceksiniz...

 


*

 


Bilmececi de vazgeçti bilmece   çözmekten zaten...

 


*

 


Evleri basıp çamaşır çekmecelerini  karıştırdılar...
Kız öğrencileri soyup aradılar...

 


*

 


Bir yüksek yargıcın karısı, evini günlerdir izleyen minibüsün siyah camlarını  tırmalarken bağırıyordu:
“Çekin gözünüzü yuvamdan...”

 


*

 


Kalkmış  “devletin mahremiyeti”  diyor...
Cemaate kurduğu tuzağın belgesi ortaya çıkınca, Başbakan’ın aklına  “mahremiyet” geliverdi...

 


*

 


Hangi mahremiyet?..

 


*

 


Bence hesap verme zamanı çok yakın...
Bu kadar şantaj, komplo, tuzak...
İşkence, acı, can, kan...
Yerde kalmayacak... 
Bekir Coşkun/Cumhuriyet

 

+++

 

Bugün Cumhuriyet ve Atatürk’e  tarihçi (tahrifçi, tahripçi) olarak  saydırıyor ama Atatürk olmasaydı Ayşe ‘Hür’ olamazdı.
Hulki Cevizoğlu/Yurt

 

+++

 

Tahliye’den sonra   ilk hediye Balyoz hükümlüsü Yarbay’dan

Mustafa Balbay’ın tahliyesini özel bir yerde, özel birisiyle izledim. Balyoz’dan 16 yıl cezaya çarptırılan Deniz Yarbay Kürşad Güven Ertaş’ın evinde, eşi sevgili Pelin’le.
(...)
Şimdi Mamak’ta olan Yarbay Kürşad Hasdal’dayken resim yapmayı öğrendi. (...) Resmini yapıp, “adalet savaşçısı” saydıklarından birisi de Mustafa Balbay’ın minik oğlu Deniz’di. (...)  İşte dün gece Pelin’e,  “Hadi resmi alıp, beraber gidelim, ellerinle teslim et” dedim. Ama, “Dayanamam, ağlarım” deyince görev bana düştü.
Ve Balbay dün gece oğlunun hem aslına, hem resmine sarıldı.
Tablonun içinde bir de Kürşad Yarbay’dan mektup vardı. Bilmiyorum ne yazmıştı, ama Balbay hüzünlendi. Sonra Pelin’le konuştu, “Burada, Meclis’te artık bir kardeşiniz var” dediğini, telefon numarasını verdiği duydum sadece.
Bizlerden bir örgüt değil, kocaman bir aile çıkardıklarının resmidir bu...
Müyesser Yıldız/Odatv.com

 

+++

 

Balbay hücrede çürüyerek ölse bu kadar üzülmezlerdi!

Mustafa Balbay’ın tahliye olduğu  dakikalarda, onunla aynı görüşleri savunan savunmayan birçok gazeteci -darısı diğer haksız, hukuksuz yargılananların başına- dilekleriyle, Sincan Cezaevi önündeki mutluluğa ortak olurken, onlar bakın hangi kafadaydı:
Hüseyin Gülerce: Tahliye, beraat değildir. Böyle bir günde diklenmek yerine demokratik bir tevbe doğru olur. Zaten yeterince ders alındığını düşünüyorum... Tevbe, pişmanlık duymak, bir daha meşru dairenin dışına çıkmamak demek. Yani bir daha demokrasi dışı yollara tevessül edilmeyecek...
Mehmet Baransu: Balbay tahliye edilmiş geçmiş olsun. Umarım bir daha darbe toplantıları yapıp, muhtıralar hazırlamaz. Komutanım şöyle, şöyle yapalım demez...

 

+++

 

Ergenekon’dan çıkış bayramları

...Ülkemizde yeni bir tören türü icad edildi ve hepimizin en büyük ritüeli haline geldi:
TAHLİYE BAYRAMLARI
(...)
Bu TAHLİYE BAYRAMLARI öyle gizemli bir hal aldı ki pek yakında TAHLİYE olması beklenenlerle-onları içeri atanların cezaevi kapısında EL SIKIŞIP bayramı mutlulukta sona erdirmelerine şahit olursak, şaşırmayalım.
Mustafa Balbay ve diğerleri, okuyucu bilmeli ki, henüz özgür değiller, cezaları Yargıtay’da kesinleşirse bir yıl sonra Allah korusun yeniden içeri alınabilirler.
İşte bu yüzden TAHLİYE BAYRAMLARI’nda verilen demeçlerin içinde hep bu KORKUNUN BASKISI var, sadece tahliye olanlar için değil HEPİMİZ HALA BU KORKUNUN KÖLELERİ GİBİYİZ...
Yani kıran kırana rakibe tekmeler taban girmelerle geçmiş bir maç sonrası kimse rakibin elini sıkmak istemez, ama, yazılı olmayan kurallar, sizi centilmenlik dışına sonra saha dışına itebilir, yazılı olmayan KORKULAR, sizi dışarda da ZİNDAN içinde tutabilir.
İşte bu yazılı olmayan korkuyla hepimiz sanki ELİMİZİ, mecbur, ne yapacaksın, gibi,uzatmak zorundayız gibi, bu tuhaf atmosferi de mutlaka kayıtlara düşmeliyiz.
(...) evet, çocuklar gibi sevinçliyiz, ama GERÇEK BİR BAYRAM MI?
Gerçek bir bayram olabilmesi için, hiçbirimiz hiçbir  korku endişe taşımadan, sadece HUKUK’un elini sıkabileceğimiz günler dileğiyle, saygıyla.
Nihat Genç/Odatv.com