İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tutuklu İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, İmamoğlu'nun seçim kampanyası direktörü Necati Özkan ve TELE 1'in Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ dahil toplam 5 kişi hakkında 'siyasal casusluk' iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında yürütülen hakimlik sorguları tamamlandı. Tutuklanmaları talep edilen İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ hakkında sorgulamaların ardından Türk Ceza Kanunu'nun 328/1. maddesiyle düzenlenen "siyasal casusluk" suçlamasıyla tutuklama kararı verildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Şüpheliler Ekrem İmamoğlu, Merdan Yanardağ ve Necati Özkan’ın;

Soruşturma kapsamında özet olarak örgüt lideri Ekrem İmamoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi’nin yasa dışı yöntemlerle ele geçirilerek Cumhurbaşkanlığı adaylığı için fon oluşturmak ve bu amaç doğrultusunda mali nitelikli suçları işleme amacını matuf İmamoğlu Çıkar Amaçlı Suç Örgütünün Casusluk faaliyetleri kapsamında başta İstanbul ilindeki vatandaşlarımızın kişisel verilerinin yabancı ülke istihbarat birimlerine aktarılması eylemleri ve benzeri eylemler ile bu birimlerin unsurlarının talimatı ve yönlendirmesiyle faaliyetlerde bulunma eylemleri gerekçesiyle üzerlerine atılı “Siyasi Casusluk” suçundan sevk edildikleri İstanbul Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla tutuklanmalarına karar verilmiştir.
Kamuoyunun bilgisine duyurulur. 27/10/2025

Ekrem İmamoğlu hakimlik sorgusunda şu ifadeleri kullandı;

“31 Mart 2019 seçimlerine kasım sonu itibariyle aday olarak yola çıktım ve 7 ay boyunca gece gündüz alın teri dökerek insanlara doğruları anlatarak bir seçim kampanyası yönettim, İstanbul gibi kutsalımız kadim kentimize belediye başkanı adayı oldum, kasımda başlayan seçim çalışmalarım aslında aralık, ocak, şubat, mart olarak 4 ayda bitecek olması gerekirken 3 ay daha uzayarak haziranın sonunda tamamlandı. Yarışa başladığımda rakibim iktidar partisi adayı TBMM Başkanı, Başbakanlık ve Bakanlık yapmış, toplum tarafından yüzde 99 tanınan bir kişiydi, Sayın Binali Yıldırım’dı. Ben ise ülkenin cumhurbaşkanının ifadesiyle kıyıda köşede kalmış bir ilçenin belediye başkanıydım. Yüzde 12-13 civarında tanınırlığı olduğu düşünülen bir insandım. Bütün mecralar, bütün televizyonlar, bütün medya akışı bize kapalıydı. Belki yüzde 7-8’i aracılık edebiliyordu. Bu şekilde mücadele ettik. Enerjim yüksekti bütün ilçelerde çarşıda pazarda, sokağında caddesinde, insanlarla konuşarak kampanya yönettim. İnsanların sevgisini kazandım, insanların gözünün içine bakarak konuştum, onları anlamaya gayret ederek bir kampanya yürüttüm. Esasen 2 seçim kazandın dediklerinde ben 31 Mart seçimini milletimizin takdiri, teveccühü ile kazandım, esas seçim oydu çünkü.

''DEFALARCA KUL HAKKI YEDİLER AMA MÜCADELEMİZİ DEVAM ETTİRDİK''

Yine çok müdahaleyle kirli propagandalarla bana terörist dediler, vatan haini dediler, Pontus dediler, demediklerini bırakmadılar. Ama ona rağmen 13 bin 600 oyla seçimi kazandım, yetinmediler seçim akşamı Anadolu Ajansı’nın yayın akışını kestiler, devletin kanalı yani 1919’da Atatürk’ün talimatıyla istiklal mücadelesi için kurulan Anadolu Ajansı’nın akışını kestiler, bizim paralarımızla siyasetlerinin kirli paralarına alet etmeye kalktılar, ama dimdik ayakta kaldık ve ben tam 13 kez canlı bağlantıyla milletimi doğrularla buluşturmak adına bilgilendirdim. Sandık başında insanların kalmasını istedim, gece sabahlara kadar hatta günlerce ayrılmadılar. Bununla da yetinmediler aynı gece rakibim aday Binali Bey benim hayatta yapmayacağım biçimde seçimi kazandım diye anons etti. Bununla da yetinmediler, aynı saatlerde yani anons ettikten 15 dakika sonra bütün İstanbul’u kazandık afişleriyle donattılar, yani milletin parasıyla, devletin bütçesiyle, belediyenin parasıyla seçimi kazandık diye her yeri donatarak kul hakkı yediler.

Defalarca kul hakkı yediler ama mücadelemizi devam ettirdik sonrasında 23 Haziran’a giden bir süreç başladı, nasıl başladı yine sayın Cumhurbaşkanı 13-14 bin farkla kimsenin kazandım demeye hakkı yok dedi halbuki 1 oyla bile seçim kazanıldı, ülkenin bu kadar seçim kazanmış, seçimin demokrasinin cumhuriyetin sayesinde ülkenin en tepesine çıkan bir insan 13-14 bin farkla kimse kazandım diyemez cümlesi kuruldu.

''FETÖ’CÜLER VAR DEDİLER, SANIK MEMURLARI TERÖRLE İLTİSAKLI DEDİLER, BİR ŞEYLER OLDU DEDİLER. ŞU DURUŞMA SALONUNA BİR KİŞİYİ ÇIKARMADILAR, BİR KİŞİ YARGILANMADI''

Günlerce oylar tekrar sayıldı, soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağı, aşağıdan yukarı saydılar, içine girdiler, dışına çıktılar sonuç değişmedi ve 13 bin 600 farkla anamın ak sütü gibi helal milletimin oylarıyla seçimi kazandım. Mazbatayı 18 gün sonra aldım ama 18 gün dayanamadılar, iftiralar, yalanlar, dolanlar, sandık başlarında teröristler var, FETÖ’cüler var dediler, sanık memurları terörle iltisaklı dediler, bir şeyler oldu dediler. Şu duruşma salonuna bir kişiyi çıkarmadılar, bir kişi yargılanmadı ama bu yalanlar üzerinden seçimi iptal ettirdiler ve bir kara leke daha aslında hayatımıza eklenmiş oldu.


''TÜRKİYE’NİN DEĞİL DÜNYANIN EN ÖNEMLİ ŞEHRİ İSTANBUL’DA HUKUKSUZ BİR BİÇİMDE SEÇİMİ İPTAL ETTİLER''

Türkiye’nin değil dünyanın en önemli şehri İstanbul’da hukuksuz bir biçimde seçimi iptal ettiler, dolayısıyla artık tabiri caizse top benim ayağımdan çıkmıştı. Top artık milletin ayağındaydı ve millet gereğini yapma konusunda inanılmaz hazırdı çünkü bizim milletimizin tarifsiz bir vicdanı vardır, iyi çalışır, tarifsiz bir erdemi vardır, bu toprakları Anadolu irfanı vardır, bunun önünde kimse duramaz, dağ eritir bu toprakların irfanı, ahlakı ve şükürler olsun gerçekten hayatta göremeyecekleri demokrasiye inanmayan insanlara örnek bir demokrasi şamarını yediler.”

KARARIN ARDINDAN İMAMOĞLU'NDAN AÇIKLAMA

Siyasal casusluk" iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında kampanya yöneticisi Necati Özkan ve Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ile birlikte hakkında tutuklama kararı verilen İBB Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu kararın ardından 'Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi' hesabından açıklamada bulundu.

İmamoğlu'nun açıklamasında şu ifadeler yer aldı;


“Hiçbir şeyin gerçek olmadığı her şeyin mümkün olduğu”…

Tam da böyle bir yere dönüştürdüler güzel ülkemi.

Roma’yı yakmış olma iddiası bile şu saçmalıklardan daha gerçek.

Milletimizin geleceğini perişan etmeye and içmiş bu zihniyetle mücadelemiz, bundan böyle daha da büyümüştür.

Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.

Asla umudunuzu yitirmeyin. Cesaretle, azim ve kararlılıkla başaracağız.

Asla umudunuzu yitirmeyin. Cesaretle, azim ve kararlılıkla başaracağız.


Kararın ardından Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu da sosyal medya hesabı üzerinden tutuklama kararına tepki gösterdi.

''BU İFTİRALAR BİZE YAPIŞMAZ ÇÜNKÜ GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ''


Dilek İmamoğlu'nun paylaşımında şu ifadeler yer aldı:

Aklın, mantığın, vicdanın kabul edemeyeceği bu hukuk garabeti karşısında; memleketini seven tüm yurttaşları, baroları, avukatları, siyasi partileri, devlet insanlarını sorumluluk almaya ve bu hukuksuzluk karşısında adalete ve demokrasiye sahip çıkmaya davet ediyorum.

Adliye koridorlarında hukukla verilmediği aşikar olan bu karar karşısında bilinmelidir ki; bu iftiralar bize yapışmaz çünkü güneş balçıkla sıvanmaz.

Bu kötülük bize değil, 86 milyona ve bu ülkenin geleceğine yapılmıştır.

Adalet bir gün herkese lazım olur.



NE OLMUŞTU?

26 Ekim Pazar gün 10.55'te Çağlayan Adliyesi'ne getirilen İmamoğlu, Necati Özkan ve Gazeteci Yanardağ, savcılık ifadelerinin ardından 'siyasi casusluk' iddiasıyla tutuklanmaları talebiyle nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildi. İmamoğlu'nun ifadesi 16.10'da alınmaya başlandı. İmamoğlu'nu ifadesi 3 saat sürdü.

İmamoğlu'nun seçim kampanyası direktörü Necati Özkan ile gazeteci Merdan Yanardağ'ın hakimlik sorgusu tamamlanmasının ardından Ekrem İmamoğlu'nun da hakimlik sorgusu tamamlandı.

Ekrem İmamoğlu ifadesinde "Roma'yı benim yaktığım daha gerçekçi bir iddiadır" diyerek suçlamaları reddetti. İBB seçimlerini ilk kez kazandığı 2019'daki seçimlerinde 15 gün içinde manipülasyon yaratıldığına ilişkin iddialara da sert yanıt verdi. İmamoğlu 7 aylık bir seçim kampanyası yürüttüğünü 15 günlük bir çalışma ile kazanmadığını ifade etmişti.

Merdan Yanardağ ifadesinde; "Hayatım boyunca mesleğim, emperyalizm ve siyonizme karşı mücadele ile geçti. Ben yurtsever ve sosyalist bir gazeteciyim. Bu bana yöneltilen en çirkin suçlamadır" dedi.


Necati Özkan ifadesinde; “Benim Hüseyin Gün’ün beyan ettiği gibi kendisinden raporları alıp Ekrem İmamoğlu’na ilettiğim hususu yalandır. Yine ifademde bahsettiğim üzere ‘Wickr’ programını zaten hiç kullanmadım. Ekrem İmamoğlu’nun yol haritasının Aaron Barr isimli şahıs tarafından oluşturulduğu, Hüseyin Gün tarafından bunun bana iletildiği, benim de Ekrem İmamoğlu’na ulaştırdığım hususu yalandır. Hüseyin Gün’ün aleyhime olan hiçbir beyanını kabul etmiyorum” dedi.