Yüzey temizlendi sanma denizin dibi öldü

Yüzey temizlendi sanma denizin dibi öldü
Aylardır Marmara Denizi'nde etkisini sürdüren 'deniz salyası' olarak da bilinen müsilaj kabusu bugünlerde temizleme çalışmalarının etkisiyle suyun yüzeyinde daha az görülüyor. Ancak uzmanlar denizin altındaki yoğunluğunun gün geçtikçe arttığı ve ekosistemi tehdit etmeye devam ettiğini söylüyor.

Yüzey temizlendi sanma denizin dibi öldü. Dipte yaşam olmazsa Marmara tamamen ölür

Marmara’nın üstüne çöken müsiaja karşı temizleme çalışmaları devam ediyor. Çalışmaların etkisiyle Denizin yüzeyinde müsiaj yoğunluğu azalmış görünüyor. Ancak Denizin altı için durum çok farklı. Konuya ilişkin konuşan uzmanlar, denizin altındaki müsiaj yoğunluğunun gün geçtikçe arttığını ve ekosistemin karşı karşıya olduğu tehdidin devam ettiğini ifade ediyor.

BBC Türkçe’den Neyran Elden’in haberine göre; müsilaj yoğunluğunun denizin yüzeyinden 7 metre derinliğe kadar olan kısımda hafiflediğini, ancak 7 metre ile otuz metre arasında, yani denizin derinlerinde geçtiğimiz haftalardan daha yoğun olduğunu söyleyen Bandırma On yedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, şunları söyledi:

"Yüzeyde bir azalma söz konusu, ancak dalış sırasında derinlere doğru gittiğimizde durum geçen haftalara göre daha vahim. Artık dalış esnasında 7 metreden aşağılara indikçe suyu elimizle açarak inmek zorunda kalıyoruz. Geçen hafta Marmara Adası açıklarında yaptığımız dalışta 30 metrenin aşağısında su altının yoğun müsilaj tabakasından dolayı tamamen zifiri karanlık olduğunu gördük. 40 metre derinlikte el fenerlerimizle dolaştık.”

“SICAKLIĞIN ETKİSİ İLE TABAKA YÜZEYE ÇIKAMADAN PARÇALANIYOR”

Prof. Dr. Sarı, yüzeyindeki müsilaj tabakasının hafiflemesine rağmen, müsiajın derinlerde yoğun bir şekilde yaşanıyor olmasını birden fazla etkene bağlı olduğunu ve birinci sebebin denizin yüzeyindeki su sıcaklığının artması olduğunu söyledi.

Artan su sıcaklığının mikrobiyal faaliyetleri hızlandırıp müsilajın parçalanma süresini kısalttığını ifade eden Prof. Dr. Sarı, “Artık yüzeye yaklaşan müsilaj kümeleri tabaka haline dönüşmeden parçalanıyor. Bu sebeple de yüzeyde daha az görüyoruz. İkinci sebep, yüzeydeki temizlik ve müsilaj toplama çalışmalarının başarıya ulaşmış olması. Kıyılarda birikmiş olanlar toplanıyor, bunun da mutlaka katkısı var.” dedi.

Prof. Dr. Sarı, buna neden olan bir etkeni de İstanbul Boğazı ile Karadeniz akıntılarından, Çanakkale Boğazı ile ise Ege ve Akdeniz akıntılarından etkilenen Marmara Denizi''nin yüzeyindeki su karışımlarının mevsime ve sıcaklığa bağlı değişimler sebebiyle artmış olması olarak açıklıyor.

Prof. Dr. Sarı, "Şu anda Marmara Denizi''ne Karadeniz''den gelen su miktarı arttı. Yüzeydeki sirkülasyon kuvvetlendiği için ilk 7 metredeki müsilaj yoğunluğu azaldı. Müsilaj, Marmara Denizi gibi kapalı denizlerde zaman zaman ortaya çıkan bir salgı.

Son haftalarda Ege Denizi ve Karadeniz''de de görülen müsilaj oluşumunun geçmişi aylara, hatta yıllara dayanıyor. Marmara Denizi''nde görülmesinin temel sebepleri arasında denize yeterince arıtılmadan bırakılan atık sular, derin deniz deşarjları, denizi etkileyen akıntılar ve su sıcaklığının artmasına da sebep olan iklim değişikliği yer alıyor." ifadelerini kullandı.

TEMİZLİK ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR

Marmara Denizi''ne kıyısı olan bölgelerde deniz yüzeyinde yoğun bir şekilde müsiaj görülmeye başlamasının ardından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 8 Haziran 2021 tarihinde "Marmara Denizi Eylem Planı''nı" kamuoyu ile paylaştı ve temizlik çalışmalarını başlattı.

Kurum, 5 Temmuz''da yaptığı açıklamada eyleme geçtikleri günden itibaren karadan ve denizden yapılan çalışmalarda 10 bin 664 metreküp müsilajın temizlendiğini bildirdi.

İBB ise 29 Haziran itibarıyla, 2 bin 765 metreküp müsilajın bertaraf edildiğini aktardı.

Denizin yüzeyinde oluşturduğu koyu renkli tabakanın altında kalan deniz canlılarının gün ışığı ve oksijen almasını engelleyen ve kötü bir görüntü oluşturan, su altında ise özellikle hareketsiz canlılarının yaşamını ciddi bir şekilde tehdit eden müsilaj sadece ekosistemi değil, balıkçılık sektörünü de olumsuz etkiliyor. Bu sorunun devam etmesi ve ilerlemesi gemicilik sektörü, endüstri ve turizm açısından da tehlike oluşturuyor.

"SORUN DEVAM EDERSE, CANLILAR NEFES ALAMAZ HALE GELECEK"

Bandırma Üniversitesi''nden Prof. Dr. Mustafa Sarı müsilajın ekosisteme, hareketsiz türlere olan etkisinin gittikçe arttığını ifade etti.

Prof. Dr. Sarı, "Kırmızı mercanların üzerinde yoğun müsilaj kümeleriyle kaplanmış ne yazık ki, hasar var. Müsilaj sorunu devam ederse bu hasar daha çok artacak, nefes alamaz hale gelecekler" dedi.

Prof. Dr. Mustafa Sarı aynı zamanda Marmara Belediyeler Birliği bünyesinde oluşturulan ve müsilaj çalışmalarına odaklanan Bilim ve Teknik kurulunda yer alıyor.

Prof. Dr. Sarı, temizlik çalışmalarının sonuç verdiğini, ancak daha kalıcı çözümlere odaklanılması gerektiğini belirterek, "Eylem planına yönelik faaliyetler sürüyor ama başarılı olabilmemiz için yapılması gereken en önemli adım atıkların önünü kesmek. Marmara Denizi''ne giden evsel atıkları, endüstriyel atıkları, tarımsal atıkları ve gemi atıklarının denize gitmesini engellememiz lazım" diye konuştu.

"İlk olarak sanayi kuruluşlarının atıklarının engellememiz lazım.” diyen Prof. Dr. Sarı, “Çünkü ruhsatlarını alırken uymaları gereken şart, atıklarını arıtmadan denize bırakmamaktı. Bunu etkin uygulamalarını sağlayacak denetimleri hızlandırmalıyız. Böylece denizin yükünü bir parça azaltabiliriz” dedi.

“DENİZİN ZAMANI YOK, DENİZE DESTEK OLMAMIZ LAZIM”

Müsilaj sorununu ortadan kaldırmada ileri biyolojik arıtma tesislerinin önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Sarı, bu gibi tesislerin inşasının zaman alacağının altını çiziyor ve bireysel olarak da faaliyete geçilebileceğini kaydetti.

Prof. Dr. Sarı sözlerini şöyle sürdürdü:

"Denizin zamanı yok. Deniz şu an perişan durumda. Bireysel olarak ne yapabiliriz? Her gün 1 litre daha az atık çıkarabiliriz. Evde kullandığımız kimyasalların miktarını tamamen ortadan kaldıramasak da azaltabiliriz. Kullandığımız atık yağları lavaboya dökmek yerine şişelerde biriktirerek ilgili yerlere teslim edebiliriz. Bunlar şimdiye arıtma tesislerinde alınması gereken önlemler olsa da şu anda yapmamız gereken şey atık yükünü azaltmak. Bireysel olarak bunları yaparak denizin imdadına koşmamız lazım, denize destek olmamız lazım.”

 

İlgili Haberler