Z. Gökalp'i anarken...

Geçenlerde milli kültürümüzün ve milli davaların bayraktarlığını yapan köklü bir çınar daha devrildi. Yazılarıyla büyüdüğümüz Ergun Göze Allah’ın rahmetine kavuştu. Gerek rahmetli Ahmet Kabaklı, gerek rahmetli Ergun Göze yıllardır aynı gazetenin komşu sütunlarında büyük hizmetler verdiler. Her iki büyüğümüzü de rahmet ve saygıyla anıyoruz. Eserlerini genç nesillere tavsiye ediyoruz.
Rahmetli iktisatçı hocalarımızdan Prof. Dr. Sabri F. Ülgener’in daha önce kaybettiğimiz Prof. Dr. Refii Şükrü Suvla için çıkarılan bir Armağan Kitabında yazdıkları gerçekten ibret vericidir: “Hak üzre düşer meyva kemâliyle olunca...”
Bir çok hocamız, arkadaşımız, devamlı saygı ve rahmetle andığımız büyüğümüz artık aramızda yok. Onları hizmetleriyle ve eserleriyle yaşayanlara tanıtmak, hayatta olanların bir vefa borcudur.
Bugün ünlü sosyolog, fikir adamı ve Türk milliyetçiliği fikrini sistemleştiren Ziya Gökalp’in 85. ölüm yıl dönümüdür. Bu büyük insan ve değerli bilim adamı için Çemberlitaş’taki kabri başında anma toplantısı yapıyoruz. 1876’da Diyarbekir’de doğan rahmetli Gökalp’in ölüm tarihi 25 Ekim 1924’tür.
Gökalp, Diyarbekir’in en köklü ve eğitimli ailelerinden birine mensuptur. Babası Buhara Türklerinden Mehmet Tevfik Efendi, Çermik kazasından Diyarbekir’e gelmiştir. Gökalp’in okuma alışkanlığını kazanması ve edebiyata ilgi duyması babası sayesindedir. Ondan Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Gökalp’in yetişmesinde babasının çok geniş kütüphanesinin önemli yeri vardır.
O, yalnız bir üniversite hocası ve Millet Meclisinde mebus değil; Türklüğün hocası ve sosyoloğu idi. Günlük politika üzerine çıkan; ancak ülke sorunlarından uzaklaşmayan, yüksek düşünebilen bir büyük değerdi. Yazarken ve konuşurken mutlaka mesaj veren, tevazu sahibi, oldukça mahcup ve insani ihtiraslarından sıyrılmış bir örnek milliyetçiydi. Edebiyat Fakültesindeki dersinden alınıp Malta’ya diğer aydın ve siyasilerle beraber sürgün edilmişti. Malta’da bulunduğu sırada milli mücadelenin başarılı olacağı inancını hiçbir zaman kaybetmeyen Gökalp, “Malta Mektupları” isimli bir eser de yayınlamıştır.
Osmanlıcı hareketin başarılı olamaması, İslamcı görüşün de Osmanlıyı tekrar bir arada tutamaması karşısında; milli mücadeleden başka bir yol olmadığını görmüş, mandacı ve teslimiyetçi görüşlere karşı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde milli bağımsızlık hareketine gönül vermişti.
Aslında Türkçülük hareketi, diğer iki yolun sonuç vermemesi üzerine önem kazanmıştır. Türkçülük hareketi, bazılarının zannettiğinin aksine, bir etnik milliyetçilik projesi değil; İmparatorluk bünyesinde zamanla dışlanan ve kaybedilen kimliğin tekrar kazanılmasıdır; asla dönüştür. İmparatorluktan milli devlete geçişte asli unsur etrafında milletleşmenin adıdır.
Saltanatın ve İstanbul Hükümetinin muhalifi olduğundan ve milli mücadeleyi desteklediğinden kendisini sevmeyenler Türk olmadığını iddia etmişlerdir. İttihat ve Terakki ileri gelenlerine ve milli güçlere saldıran Ali Kemal (Artin Kemal), bu iddiada bulunmuştur. Bu haine ve diğerlerine rahmetli Gökalp, “Bana Türk Değil Diyene” isimli şiiriyle cevap vermiştir. Bu şiirden bazı mısralar aşağıdadır:
Hatta ben olaydım Kürt, Arap, Çerkez/ İlk gayem olurdu Türk milliyeti/ Çünkü Türk kuvvetli olursa mutlaka/ Kurtarır her İslâm olan milleti/ Türk olsam, olmasam ben Türk dostuyum/ Türk olsan ve olmasan sen Türk düşmanı/ Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak/ Senin öldürmek her yaşayanı/ Türklük hem mefkûrem hem de kanımdır/ Sırtımdan alınmaz, Çünkü kürk değil/ Türklük hâdimine Türk değil diyen/ Soyca Türk olsa da piçtir, Türk değil.
Peyami Safa, Gökalp’in ölümü üzerine, “O mücerret bir sosyoloji değil; Sakarya’yı kazanan, Lozan’ı yaratan, Ankara’yı yapan canlı fikirdir”; Yahya Kemal ise, “Diyarbekir’in harika olan bu oğlu, istikbalin hayal edilen binasını kuran dev bir mimardır. O, ilk Müslümanlar gibi mütedeyyin (dindar), ilk Türkler gibi bâni (kurucu) idi” demiştir.
Gökalp İktisat Derneği kurarak iktisadi milliyetçilik konusuna da eğilmiştir. Gökalp, bugün karşılaştığımız iç ihanetlere, dış kuşatmalara, dayatma ve tuzaklara, Türksüz Anadolu gayretlerine ve etnik fitneye karşı hâlâ görüşlerinden faydalanılabilecek bir zirvedir.

Yazarın Diğer Yazıları