Asıl "uyuşma" sorunu bizim aramızda çıkarılmak isteniyor!

İstiklal Marşı'nın bestesinin "hakiki manayı" yansıtmadığına dair ortaya bir taş bırakıldı, etkisi günlerdir sürüyor.

Taşı bırakan Cumhurbaşkanı...

Haliyle, devamında bir anda sesler yükselmeye başladı: Yok efendim "larda yüzen Alsancak" olur mu, "nim milletimin" de neymiş vesaire vesaire...

Bildiğiniz gibi, Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı için yapılan yarışmaya katılmadı, yani bu metin "millî marş olması amacıyla" yazılmadı. Ancak istiklal mücadelesi verildiği bir dönemde, o dönemin ruhu içerisinde yazıldı.

Ve İstiklal Marşı olması için yazılan 724 şiiri geride bırakarak, 12 Mart 1921'de Meclis tarafından kabul edildi.

Öncelikle, metnin edebi kıymetinin anlaşılması için, değerli tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın "İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy Konferansı"nda yaptığı konuşmasında sarf ettiği şu cümleleri aynen aktarıyorum:

"İstiklal Marşı çok büyük edebi bir metindir. Çok derin bir felsefesi vardır. Derinliği olan bir metindir. Hiçbir milletin yüzde 90 insanı böyle bir metni okuyup keyfine varamaz. Bu ancak yüksek edebiyat zevki olan, biraz tarih ve felsefe tadı olan yüzde 10, hadi bilemedin yüzde 15 milletin hoşlanacağı şeydir."

Sn. Ortaylı'nın bahsettiği, İstiklal Marşı'ndaki bu felsefi derinlik, zamanın mevcut koşullarından mütevellittir...

Zaten Mehmet Akif Ersoy da, "Allah bu millete yeniden İstiklal Marşı yazdırmasın" dediğinde, İstiklal Marşı'nı yazdığı duyguları ona yaşatan dönemin zorluğunu, tek bir cümle ile en güzel şekilde özetlemişti.

Gelelim beste mevzuuna...

Öncelikle belirtmek gerekir ki, marşlar güftesi ve bestesi ile bir bütün teşkil eder. Yani, sözler artı beste, eşittir "marş" demektir.

O halde, Anayasa'nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleri içerisinde yer alan "Türkiye Devleti'nin millî marşı İstiklal Marşı'dır" hükmünden hareketle, sözleri ve bestesiyle bir bütün olan marşın hiçbir unsurunun değişmesi mümkün değildir.

Öte yandan, bu hükmün aşıldığı var sayımında (malumunuz, artık kanunlar bazı eylemlere engel teşkil etmiyor) gelelim İstiklal Marşı'nın bestesi konusuna...

Evet, İstiklal Marşı'nın güftesi ile bestesi arasında bir prozodi (uyuşma) sorunu olduğu doğrudur. Ancak ne yalan söyleyeyim özellikle okul döneminde her hafta başı Marşımızı okurken bir defa bile takılmamıştım bu soruna. Hatta bu tartışma çıkana kadar bunu, bir sorun olarak dahi değerlendirmemiştim.

"İSTİKLAL Marşı", bir şarkı, türkü değil ki müziğindeki ahenge bakalım.

Milletlerarası takımların maçlarında dinliyoruz diğer ülke marşlarını... Belki içlerinde çok güzel besteye sahip olanları da var... Ancak bizim içimize işliyor mu?

Demek istediğim şu, İstiklal Marşı, müzikle ilişkili bir konu değil; bu marş, tarihle, toplumla, millî değerlerle, vatan sevgisiyle ilişkili...

88 yıldır, bu besteyle sözleri söyleyen millet, onca yıldan sonra aynı sözleri başka bir beste ile benimseyip söyleyebilir mi?

Yoksa bu konuda da mı ayrışacağız? Kimilerimiz yeni besteli halini, kimilerimiz orijinal halini mi okuyacak? Prozodi benzeri bir uyuşma sorunu da bizim aramızda mı oluşacak?

Yediden yetmişe ezberimize ve gönüllerimize kazınmış Marşımızın değişmesinin kimseye bir faydası yok. Bu nedenle, bestesiyle ve güftesiyle bir bütün olarak İstiklal Marşı'nın devamlılığı sağlanmalıdır.

***

Artvin'de Post-Modern Mimari

Artvin'de Çoruh Nehri'nin kıyısında bulunan Çoruh Üniversitesi şehir yerleşkesine Mimar Koray Özveren ve İç Mimar Leyla Yüce'nin tasarımıyla öyle bir kütüphane yapılmış ki, ülkemizde güzel şeylerin de olduğunu bildirmek adına bahsetmek istedim...

Üst üste konulan dağınık haldeki kitaplar görünümüne sahip kütüphanenin tasarımını çok beğendim doğrusu. Oldukça modern ve çağı yakalayan bu tarz yapıların, şehirlere sosyo-ekonomik katkısı büyük oluyor.

Kütüphanede, 37 bin 576 basılı yayının yanı sıra pek çok elektronik kaynak da mevcutmuş.

Dilerim kütüphane, bir an önce -öğrenciler ve akademisyenlerin yanı sıra- tüm halkın kullanımına da açılır...

Yazarın Diğer Yazıları