Kimin yanındasınız?

Bir taraftan "Eyt Amerika!" deyip uluslararası küresel güçlerle savaştıklarını iddia ediyorlar, öte yandan küresel güçlerin asıl ve hem de en büyük hedefi olan "ulus devletleri yıkma" projesine destek veriyorlar.

Söyler misiniz? Büyük Orta Doğu Projesi'nin temel hedefi nedir?

Evanjelizmin önünü açmak ve Orta Doğu'ya kendilerince çekidüzen vermek değil mi? Bunu başarmanın yolu da ulus devletleri yıkıp, yerine yönetilebilir küçük bir çeşit Orta Çağ'ın site devletleri gibi veya bir çeşit modern kent devletleri kurmaktır. Büyük Orta Doğu Projesi'nin bir diğer ve bizi ilgilendiren tarafı ise, hedefinde Türkiye'nin de olmasıdır.

Böyle olmasına rağmen, halen daha, Türkiye Cumhuriyeti ulus devletinin köklerini sağlamlaştıracağımız yerde, geçmişten gelen ideolojik sapmaların tesirinde kalarak, kök değerlere düşmanlık beslemenin mantığı var mı?

Öğrenci andına karşı çıkanların geçmişten bu tarafa getirdiği zihniyetin alt yapısına bakmadan bunu anlayamayız.

Millî/Ulusal bilinç yaratmak isteyen yeni Türkiye Devleti, insanları "Türk" üst kimliğinde yurttaş yapmak amacındaydı. Bu sebeple her sabah daha ilkokuldan (küçük yaştan) başlayarak hep birlikte ülkenin üst kimliğimizi söyleyerek güne başlıyorduk. Bunu söylediğimizde yanı başımızdakinin etnik kimliğinin sorgulamıyorduk. Aklımıza da gelmiyordu.

Ayrımsız ve ayrıcalıksızdık.

Gururla haykırıyorduk:

"Türk'üm!"

Sonra ahlaken nasıl biri olacağımızı söylüyorduk.

"Doğruyum!"

Ardından, kalkınmak ve başarılı olmak isteyen, uluslararası yarışta öne geçmeyen bir neslin bütün dünyaya haykırışı geliyordu:

"Çalışkanım!"

Bu şu demekti: Eğer Türk'üm diyorsan, dosdoğru biri olmalısın. Bunu bizzat davranışlarında görmeliyiz. Tek başına doğru olman da yetmez. Bir de ülkenin kalkınması, ilerlemesi lazım, öyle ise çalışkan olma bilinci kazanmalısın.

Ülkenin geleceğini düşünenler, Kurtuluş Savaşı sonrası kalan toplumu birlik ve kardeş yapıp eşitlemek isteyenler böyle söylüyordu ama unuttukları bir şey vardı. Türkiye kurulur kurulmaz, alttan alta parazit yapan, hatta daha Kurtuluş Savaşı öncesinden gelen politik ayrımlar bitmiş tükenmiş değildi.

Millî Mücadeleye muhalefet eden bütün tarikatlar ve cemaatler, onların korosu olan siyasi elitler ve taraftarlar tıpkı Kurtuluş Savaşına muhalefet ettikleri gibi ulus/millî devlete de itiraz ediyorlardı..

Bir dip dalga halinde alttan alta çalışan bu paralel devlet anlayışı/ideolojisi özellikle dini hatları kullanarak bugüne kadar geldi/getirildi.

Cumhuriyete karşı olanlar, aynı zamanda millî/ulus devlet anlayışına da karşıydı. Onlar kendilerince Osmanlı bakiyesiydiler ve millet/ulus olmak istemiyorlardı.

Kim bilir.. Belki de bu imparatorluk toplumlarının yarattığı köksüz yurttaşlık anlayışının bir sonucuydu. Çünkü imparatorlukların en temel özelliği ulus yaratamamalarıydı.

Doğası gereği kozmopolittiler.

İşte bu sebeple "Osmanlıcılık" fikri tutmadı. Sonra "İslamcılık" geliştirildi.

Cumhuriyet kurulduktan sonra yeraltına inan alternatif toplum ve devlet ideolojisi, resmî kabul dışı olduğundan, emperyal güçlerin sahiplenmesine açıktı. Bunun en çarpıcı örneğini bizzat yaşayarak FETÖ örneğinde gördük.  

En büyük hocamız olan tarihin önümüze koyduğu dersten öğrendik ki; ne "ümmetçilik" ve ne de "Osmanlıcılık" propagandistlerin anlattığı gibi pratik geçekliği olan şeyler değilmiş. İşte yaşadığımız Suudi Arabistan gerçekliği apaçık karşımızda duruyor.

Öyle ise, hem emperyalizmle savaşıyoruz deyip hem de Türk yurttaşlığına düşman mı olacaksınız?

Yazarın Diğer Yazıları