Politikalarda körlük 

2017 ilk çeyrek büyümenin yüzde 5 çıkması, Hükümet üyeleri tarafından ''Dengeli  Büyüme'', ''Şapka Çıkarılır'', ''Uçtu'' gibi sloganlarla analiz edildi. Tarafsız dediğimiz bir büyük gazete de, yalnızca bu bakanların görüşüne yer verdi.

Aslında, siyasi iktidarın bugüne kadar kesinleşmiş iki hatası var...

* Bir... Tenkitleri dinlemiyor, tersine yaptığı yanlışlara insanların aklını zorlayacak kılıflar bulmaya çalışıyor...

* İki... Ekonomik olaylara her zaman kısa vadeli bakıyor.

Yandaş ve çıkarcı medya da, yalnızca bakanlardan görüş alıyor.

2001 yılında IMF prensipleri ile geliştirilen ve Kemal Derviş tarafından uygulamaya konulan 3 yıllık kısa vadeli program olan ''Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı''nın, uzun vadeli ayağı yoktu.

AKP iktidar olduktan sonra, bu program; dalgalı kur gibi, tarım destekleri, enflasyon hedeflemesi gibi bazı anlayışlarını devam ettirdi ve aynı zamanda bu programın uzun vadeli ayağını oluşturmadı. Daha önemlisi bu programın getirdiği sıcak para, düşük kur ve cari açık gibi sorunları çözmedi. Yetmedi, planlamayı da rafa kaldırıldı.

Bugüne kadar gelen tüm AKP hükümetleri ekonomiye hep kısa vadeli bakmaya, günübirlik önlemler almaya devam ettiler. Yalnızca birtakım tahminlere dayanan üç yıllık programlarla yetindiler. 

Sonuç; dünyanın en kırılgan ekonomisi,  2012'den beri düşük büyüme, 6 milyon 400 bin fiili işsiz, 14 yılda 500 milyar dolardan fazla cari açık, bağlı olarak 420 milyar dolar dış borç ve de üretimin dışa, ithal ara malı ve hammaddeye, bağımlı bir yapı kazanması.

2017 ilk çeyrekte yüzde 5 büyümenin de hormonlu ve sürdürülemez olduğunu, fert başına gelir artışının yüzde 3.45 olduğunu ve yetersiz olduğunu da dün bu köşede yazmıştım.

 Ekonomide eğer durgunluk dönemleri uzun sürerse, ekonominin iç dinamikleri harekete geçer. Söz gelimi tüketiciler tüketim talebini daha fazla erteleyemezler. Sabit sermaye yatırımları, özellikle dış rekabet için teknolojik yenilikleri uygulamak ve moda olan yeni ürünler üretmek zorunda kalırlar.

Ekonomiyi daha kısa sürede canlandırmak için hükümetler, iç dinamikleri harekete geçirecek kısa vadeli, talep artırıcı önlemler alırlar. Bizde de nedeni referandum da olsa, prim destekleri, vergi indirimleri, kredi kolaylıkları, düşük faiz, bütçe harcamalarının artırılması şeklinde, kısa vadede iç dinamikleri harekete geçirmek için birtakım önlemler alındı.

Ne var ki söz konusu kısa vadeli önlemler yanında, yatırımları artırmak, kalıcı büyüme ve istikrar sağlamak için aynı zamanda, uzun vadeli politikalar belirlenmeliydi ve yatırımlar önündeki engeller de kaldırılmalıydı.

Uzun vadeli ekonomik politikalar içinde, kur politikasının değişmesi, yabancı sermaye girişlerinin kontrolü, üretimin dışa bağımlılıktan çıkarılması, devlet- piyasa optimal dengesinin kurulması, olmazsa olmazlar kapsamındadır.

Avrupa Birliği Türkiye İlerleme raporlarında, Freedom House gibi uluslararası kurumların özgürlük endekslerinde, Türkiye'de insan hakları ve demokratik özgürlüklerin gerilediği vurgulanıyor. Bu imajı kaldırmadan, ciddi yatırım ortamı sağlayamayız .

Dünya Adalet Projesi (WJP) 2015 yılından 2016 yılına, hukukun üstünlüğü endeksinde en fazla kaybeden ülkeler içinde Türkiye'de yer almaktadır.

Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı tartışılması, ciddi yerli ve yabancı yatırım sermayesi için bir engeldir. Bu alanda sil baştan yapılanma şarttır.

Dış politika için söylenecek kısa bir cümle ise ''Bugünkü tutarsızlığa son vermek ve ulusal politikalara geçmek'' şeklinde olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları