Şiir, sözcük, imge, simge...

Bir metni şiirsel kılan, çekici bir dil, çok anlamlılık ve imge gibi ögelerdir. Ve bir "Şiir Sesi" vardır ki, bu düzyazıda neredeyse hiç görülmez, en belirgin fark budur. Şiir sesi, müzikal bir söylem gerektirir, ritim diyoruz buna. Ritim deyince Yahya Kemal'in şu sözleri düşüyor hemen yâdımıza: "Ben evvelâ şiirin mevzuunu kalbimde muhafaza ederim. Sonra onu kelimelere dökerim. Bu kelime istifindeki, ritme, âhenge bakarım. Şiiri söylemek lâzımdır. Asıl şiir o zaman meydana gelir. Kelimelerin ianesi ile bâzı mısralar yazılabilir. Fakat daha ileriye gidilemez."

Ritim bu denli belirleyici ve başat... Şiir, bu ritmi, müzikle yaptığı iş birliği ile elde etmiştir.

Ve sözcük... Şiirin maddi unsuru... Sözcüksüz şiir yazılamaz.  Peki ya "manevi unsur"? Evet o da var. Şair alır sözcükleri imgelemine taşır, mecaz, eğretileme, simge ve benzetmelerle tepkimeye sokar, çağrışımlar yaptırtır başka sözcüklerle, imge ögesi olarak baştan yaratır böylece.

Şair Ahmet Telli "Sözcükler sözlüklerde masumdurlar, onları şairler yoldan çıkarırlar" der ve bizim yukarıda dediklerimizi doğrular.

İmge dedik, onu da tanımlayalım:

İmge: Şiirde anlatılmak isteneni daha canlı, daha çarpıcı, daha duyumsanabilir biçimde dile getirebilmek için, onunla, başka olgu ve simgeler, seziş ve duyuşlar arasında bağlantılar kurularak oluşturulan yeni biçim, bağımsız yapı (İmaj, hayal)... Kullanılan sözcükler imge durumuna dönüşürse söz olur.

İmgeyi kendi dizelerimle örnekleyeyim:

"Deliliktir sevgideki mucize/Kopan çığla girmek aynı kulvara/Atlamak çağlayana giden sulara

Kibritle yürümek buzul üstüne/

Mucize, deliliktir sevgideki/İnsan yüreğinde en gizli dehliz/Fırtınası pek yaman deniz/Zehirlenip zevk alınan tömbeki

Sevgideki mucize deliliktir/Delilik değil mi usu itmeniz/Bir çift göz içinde yitip gitmeniz/Mucize değilse peki ya nedir?"

Üç sözcük bu şiirin taşıyıcı ögelerini oluşturuyor: Delilik, Sevgi ve Mucize... Bu üç-simge sözcük; başka duyuş ve sezişler, simgeler, mecaz ve çağrışımlarla tepkimeye sokuluyor, sonunda delilik, sevgi ve mucize, sözlük anlamlarından öte anlam ve kazanımlara bürünüp bütünlüklü yeni bir yapı oluşturuyorlar. Sevginin neden delilik, deliliğin neden mucize, mucizenin neden sevgi olduğu böylece daha farklı, ritimli, ilgi çekici ve çarpıcı olarak anlatılmış oluyor.

Ve "simge"... Çoğu kez imge ile karıştırılır... Simge ya da sembol'ü şöylece tanımlayabiliriz: "Bir kavram ya da düşünceyi, bir özne ya da nesneye yükleyerek, onları, bu kavram ve düşüncelerle anılır ya da özdeş duruma getirmektir. Yani simge, soyut bir kavramı somutlaştırmaktadır." 

Peki şiir ne, bir tanımı yok mu?  Her ne kadar Melih Cevdet Anday "Tanım akıl işidir, şiir akıl dışıdır, şiirin tanımı olmaz" diyorsa da, bizi işi akıldışılığa dek götürmeyeceğiz ve "Tanım sınırlar, oysa şiir sınır tanımaz, bu nedenle de şiir tanıma sığmaz" diyeceğiz. Tanıma sığmaz ama bu sığmazlık, şiiri tanımamıza, tanımaya çalışmamıza engel değildir. Ben bu tanıma çabasına, kendi sözlerimle katkı vereyim:

"Sözün devrimci eylemidir şiir".

"Kutsal metinler ve şiirler ezberlenir yalnızca, kutsal metinlerin imrencesidir şiir."

"Şiir üstüne kurulmuştur dünya".

"Her söz ölür şair sözü yaşlanır dünya ile birlikte"

DUYURU: Bugün Haydarpaşa Garında Kadıköy Kitap Fuarında olacağım, Nergiz Yayınları Standında son çıkan 2 kitabımı imzalayacağım, dostlarıma ve sevenlerime duyururum.

Yazarın Diğer Yazıları