Kapitülasyonlardan Avrupa Birliği'ne

AB Komiserleri derler ki; “Mademki girdiniz bu yola, çıkmaz AB sürecine,  biz de sizin iç işlerinize karışırız, ev ödevlerinizi, bizim buyurduğumuz gibi yapmaya mecbursunuz. Sene sonu notlarınıza bakacağız ve sizi Kulübümüze ne zaman nasıl alacağımıza o zaman (en on beş yıl sonra) karar vereceğiz... Ne şekilde olacak da belli değil”
Gir-giremezsin-Çık-çıkamazsın! 
İşte AB bağımlılığımızda varılan son nokta özetle budur. Bunları aynen TBMM’de, konferanslarda söylüyorlar! TCK’nin 301. maddesini AKP çoğunluğuna değiştirttiler.  “Türklüğe” hakaret artık serbest! Ancak bu da yetmedi; “Uygulamaları görelim” diyorlar, daha fazlasını, maddenin tümüyle kaldırılmasını, “anamıza avradımıza” içerden ve dışardan küfür etmenin tümüyle serbest olmasını istiyorlar!
Bu yazdıklarımın yanlış olduğunu söyleyenler beri gelsinler!

Belgenin belgesi
“İhanetin” bu yeni belgesi,  Murat Belge’nin şu yazdıklarında; “Belge oğlu Belge”  (ne demek istediğimi herhalde o ve babası Burhan Belge’yi hatırlayanlar anlar)  der ki;  “Türk medyasında köşe sahibi, kanalda program sahibi, yayın yönetmeni vb. sıfatlarla yer alan şahsiyetler, ’iç işlerimiz’gibi kavramların bugünün dünyasında gitgide anlamsızlaştığının, hele Avrupa Birliği gibi ulus-aşırı birliklerde tamamen geçersizleştiğinin farkına varmamış olabilirler mi..., AB’nin Genişleme Süreci, dolayısıyla Türkiye ile ilgili konularında yetki verilmiş sözcülerine gösterdikleri tepkilerde hâlâ bu ’İç işlerimize karışıyorlar’havası hâkim...(Oysa) AB’nin buradaki -herhangi bir aday ülkedeki- elçisinin görevi oraya karışmak!”...Olli Rehn Lagandjik vb. söyleyecektir, çünkü zaten bunları söylemek de görevleridir... Bu davanın (Kapatma Davasının)  nasıl bir dava olduğunu da onlar bilir ve anlar. Avrupa Birliği’ne üye olabilmenin daha da önemli bir koşulu, bu mahiyette davaların açılabildiği bir ülke olmaktan vazgeçmektir!
Ve bu Belge, gerçekte tam bir Sömürge Komiseri gibi davranan, para dağıtarak Kıbrıs’ı Rumlara satan Karen Fogg’u savunuyor  “Zamansız gitti” diye hayıflanıyor! Murat Belge’yi sadece sadece, bu “belgedeki” sözlerinden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne çıkarmak gerek...
Sicilli yalakalardan Mehmet Barlas da  “Avrupa’nın sesi Türkiye’de her zaman duyulmalıdır” diye yazmış. Yani ona göre   “AB’nin sözünü her zaman dinlemeye mecburuz! ...” Bu adamların bu bilgileri ve yetkiyi nereden ve kimden aldıklarını sormadan! Ne var ki, bu yazdıkları - hali hazır durum, “yalaka-daşlarını”, başbakanı, bakanları hiç rahatsız etmiyor... Çünkü zihniyet aynı zihniyet!
“Milli” Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Liselerarası Avrupa Bilgi Yarışması’nın ödül töreninde “Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne girmemesi için propaganda yapan Merkel ve Sarkozy’leri var” demiş! Türkiye ile AB arasındaki  “içli-dışlı” ilişkilerin, 1959 yılına dayandığını anımsatıyor. TC’nin, bu “gayrı milli” bakanı, nerdeyse okullarda öğrencilerin, Türk bayrağı önündeki  “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye ant içmelerini, AB Bayrağı önünde yabancıların “Emrindeyim”  andına dönüştürecek! Bakan 1959’u “Anımsatıyor” da  partidaşları Gül ve Erdoğan’ın o yıllarda, iktidar olana kadar Merkel ve Sarkozy gibi hatta onlardan daha fazla AB aleyhinde konuştuklarını, “AB’ye girersek benliğimizi kaybederiz” dediklerini anımsamıyor,-anımsamak istemiyor! Sorarlar şimdi, bu 180 hatta 360 derece dönüş neden? Maaşa mı bağlandılar!
Ama bizler, “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” inancıyla yetiştik, Mustafa Kemal’in “Hangi bağımsız millet vardır ki,  yabancıların plan ve projelerine göre kalkınmıştır” sözleri ve Lozan Antlaşması bize yol gösterdi. Şimdi bunlar düşmüş mü oldu? Etnografya Müzesi’ne dönüştürülmek istenen Anıtkabir’in duvarlarında Hitit Yazıtları gibi mi kaldı!

Lütuf oldu teslimiyet!
Tarihi hakikat; “Muhteşem” Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlının “muhteşem” döneminde, kendisinden yardım dilenen Avrupalılara, bazı imtiyazlar “lütfetmişti”.Bu fermanlara “satır başı-paragraf ” anlamında, İtalyanca  “kapitula” denirdi. Bu lütufkâr  “imtiyazlar” “teslim olsak” anlamına dönüştü. Yani hizmetkârlarınıza, bazı lütuflarda bulunmuşsunuz, onlar giderek bunları kullanarak, başınıza çıkmışlar!
Türkiye son yıllarda, Avrupa’nın parçası olduğumuza inandığımız,  batının çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak yolunda Avrupa Topluluğuna vs. girmek için imzalar attı. Ne var ki, sonunda bu imzalar Kanuni’nin  “lütufları”  gibi aleyhimize çevrildi, Türklüğü bitirmek sürecine sokulduk!.. Kısacası AB  “Askerler konuşmamalı”  derlerken, Olli Rehn, Barroso, Lagendjik vb. Türkiye’nin iç işlerine burunlarını sokuyorlar!  Sırtlarında yumurta küfesi yok!  Ama Türk askerlerinin sırtında, Cumhuriyeti bu “iç” ve dış düşmanlara karşı savunmak yükümlülüğü var! 

Yazarın Diğer Yazıları