Bahçeli sendromu

Dün yazmıştım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son zamanlarda yaptıklarını, önceki gün  Genelkurmay Başkanı’nın  “malûmu ilâm”  sözlerine dokundurmasını anlamakta güçlük çekiyorum! Belki de bu sözlerde bir keramet vardır, ama ben anlayamıyorum, çoğu milliyetçiler de anlayamıyorlar!
Sayın Bahçeli dün,  sağa sola  herkese çatarken, Genel Kurmay Başkanının sözleri konusunda dedi ki;  “Sorunların çözümünde rehber olacak ilke, çözümsüzlüğü ’malumun ilanı’mantığıyla kabullenmek değil, toplum vicdanının kabul edeceği çözümleri ’makulün ilamı’haline getirebilmek basiretidir.”
Sayın Bahçeli bari lafları dolandırmasa da  “makulün”  şu sırada ne olduğunu açık seçik ifade etse de kendi  “basiretinin” ne olduğunu görsek!.. Muğlâk ifadeler bence, özellikle şu bağlamda önce Sayın Bahçeli’nin kişiliği, liderliği,  daha önemlisi MHP-Ordu ilişkileri hususunda zararlı spekülasyonlara yol açıyor ve insan, acaba Bahçeli bu kavgadan kendisine saygınlık, MHP’ye de oy toplamak mı istiyor, diye düşünüyor! Bahçeli,  “MHP başka bir partinin enkazı üzerinden siyaset yapmaz” dedi;  kısacası  “leş kargası olmayız” demeye getirdi!  Doğru olan, MHP’ye, milliyetçiliğe yakışan da bu! Ama bir de  “reel politik- reel politikacılık”  var;  Bahçeli halihazır durumdan vazife çıkarmasa,  partisi için  “pay-oy”  çıkarmasa, yani  - mümkün olanı yapmasaydı - iyi bir politikacı olmazdı! “Politikacı” olmak başka,  “Devlet Adamı”  olmak başka!
Makul olan ne?
Bahçeli  “politikacı bir lider” olsa da şimdi sözlerini  dolandırmadan, muğlâk konuşmadan,  demek istediğini açık seçik ifade etse!  “Çözümü makulde aramak”  ne demek? Şu sırada  “makul”  olan nedir? Kendi deyimiyle,  AKP’yi  “kopyalamak”  ve böylece zihniyetini yani  “şeriat özlemini”  başka bir  “post”  içinde yaşatmak mı? Bir nevi  “idare-i  maslahat” mı?

TSK alerjisi
Fakat daha önemli olan Genelkurmay Başkanına sataşması! Biz de “Malûmu ilam”  edelim:
Sayın Bahçeli’nin öteden beri sebebini pek anlayamadığımız bir  “Ordu alerjisi”  vardır; zaman zaman, “kaşıntı”  ortaya çıkar!
Bahçeli, geçenlerde Fikret Bila’ya: “Türk milliyetçisi olarak MHP’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sivil uzantısı veya milis gücü olarak gösterilmek istenmesini kabul etmem mümkün değildir.” Daha önce de,  emekli subaylara yönelik sert eleştirilerde bulunmuş ve adeta “MHP ile daha doğrusu kendisi ve yönetimi ile “tüm askerler” arasına mesafe koymuştu! Acep nedendir de “redif sesinden” ürker; kişisel bir sebepten mi? TSK’yı, MHP’nin gücünü kesecek bir rakip olarak gördüğünden mi? Sayın Bahçeli’nin, sözde aydınların ve AB ’nin görüşlerini “Türk Ordusunun siyasete karışmaması gerektiği” yolundaki görüşlerini, paylaştığına inanmak istemem!  Zira ordunun AB kriterine göre değil Türkiye’nin gelenek ve koşullarında Cumhuriyet’in ön müdafaa hattı olduğunu herhalde bilmesi gerekir. Bu son sigortayı gevşetmek istemez! “Ordu Millet- Millet ordu” kavramı, ordu sevgisi  milliyetçiliğin temellerindendir! Nitekim kendisi de aynı konuşmada: ” Bir Türk milliyetçisinin ordu-millet geleneğinden gelen bir millet anlayışı içinde, Türk Silahlı Kuvvetleri ile çatışmayı düşünmesi hiçbir şart altında mümkün değildir” demişti, fakat şimdi netice itibarıyla kendileri aynen bunu yapıyor! Yok eğer Bahçeli’nin alerjisi 12 Eylül’de müdahaleyi yapanların “denge olsun” diye, “Devleti devirmeye çalışanlarla “Devleti savunanları” aynı kefeye koymaları ve Ülkücülere, MHP’lilere reva görülen haksız, hoyrat muameleler ise bunların geleneksel “Ordu sevgisini” engellememesi gerekir. Hepimiz,  milliyetçiler olarak bu durumlarda çektiğimiz acıları, ” taş gibi “ bağırlarımıza basmalıyız! Milliyetçilerle TSK arasına soğukluk-nifak sokmak, ancak ortak düşmanlara hizmet eder!  Aynı acıları hem 1942 de hem de 12 Eylül’de fazlasıyla çekmiş olan MHP kurucusu Başbuğ Türkeş de böyle düşünürdü!

TSK cephesi
Ve şu bağlamda TSK, Genelkurmay neden susuyor? Bence, aslında susmadı: Büyükanıt Paşa’nın ve diğer komutanların iptal kararından sonra ” Malûm ilam edildi “ yolundaki sözleri,  iptal kararını desteklediklerinin zarifane ifadesi idi!
Eğer daha açık konuşsalardı bu, meşhur  ” Ordu bu işlere ne karışıyor “ yolunda tepkilere yol açar ve Bahçeli de, “E Muhtıra” konusunda olduğu gibi tepki gösterirdi! ...
Anayasa Mahkemesi’nin kararı,  bugünkü kompozisyonuyla bizatihi mevcudiyeti, ordunun müdahalesine, komutanların daha açık konuşmalarına gerek olmadığının kanıtı! Kısacası ordu Birand’ın dediği gibi: “Biz sustuk, kenara çekildik. Artık top yargıda!  Biz hadi bakalım çözün bu sorunu” diyor!
Ama eğer şu sırada bu düşüncenin, ordunun bundan sonraki “stratejisinin” bu olduğunu sananlar yanılırlar! TSK, komutanlar değişseler, emekli olsalar da  “Cumhuriyeti kollamak ve korumak” görevinin başındadır! Bu son sigortayı Bahçeli bile gevşetemez!..
Nihayet son bir söz; ” Milliyetçi Hareket-MHP, Sayın Bahçeli’nin dirayetine, ferasetine bırakılamayacak kadar önemlidir!

Yazarın Diğer Yazıları