Dünya Türkiye’yi kritik ediyor!

Seçim öncesi, çok kritik bir dönemden geçilirken, daha doğrusu bütün yabancı ülkelerin ve uluslararası kuruluşların  “kuşkulu” gözleri Türkiye üzerinde iken, yarın kutlayacağımız  “19 Mayıs” ın anlamı daha da büyüyor.

Öncelikle, dinî olsun, millî olsun bütün bayram ve önemli günlerin asıl sahibinin  “millet” olduğunu asla unutmamak gerekiyor.

Kısacası, hiçbir zümre, grup, parti, milletin bu  “öz varlığı” na göz dikme hakkına sahip bulunmuyor.

96. yıldönümünde,  “19 Mayıs” aslında her Türk’e gurur ve coşku verirken, özellikle gençlerimizi daha derin ve yakın ilgilendiriyor.

Mustafa Kemal Atatürk’ün,  “vatanın bağımsızlığı”  için Anadolu topraklarına ayak basışından şu ana kadar, yıllar geçmiş olmasına rağmen, hâlâ  “sen-ben”  kavgalarıyla uğraşmanın ve dış dayatmaların sıkıntısı ne yazık ki çekiliyor.

Gerçekten de; 96 yıl önce, ülkenin huzur ve selameti için ilk adımlar atılmış ve büyük mücadelelerden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları çizilmişken; şimdi hırslar, dış mihrakların oyunlarıyla yenilenmek isteniyor.

96 yılın muhasebesi

Aziz vatanımızın bölünmez bütünlüğü, milletimizin huzur ve güvenliği için, en büyük özveriyi göstermemiz kaçınılmaz görev yüklüyor.

96 yılın muhasebesi yapılırsa, eksikliklerimiz, ihmalkârlığımız hatta gafletimiz, bir bir tarihe geçiyor.

Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz bu dönemde,  “19 Mayıs” ruhunun, benliğimizi bütünüyle sarması bekleniyor.

“19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” nın anlamı, kutlamaların, gösterilerin ötesinde değerleri de barındırıyor.

Her şeyden önce, gençliğimize devredeceğimiz mirası, uzun uzun düşünüp tavır ve hareketleri yeniden düzenlemek başta geliyor.

Açıkça ifade etmek gerekirse, 19 Mayısların, vatanın istikbali ve selameti üzerinde  “pazarlıklara girişilsin”  diye yaşanmadığının bilincine çoğunluğumuz varıyor.

Esaret zincirini, 96 yıl önce kırmak üzere bayrak açan ve bütün güçlüklere rağmen bunu başaran Türk milleti, elbette her türlü krizi aşabilecek ruha sahip bulunuyor.

19 Mayıs ruhu

Heyecan, gurur ve sevinç içinde kutlamamız gerekirken, içine düşülen ve yaşanan burukluktan kurtulmanın yollarını,  “19 Mayıs”  ruhunda aramak da bize düşüyor. 

Unutulmamalıdır ki, gençlerimiz en büyük umudumuz oluyor.

Her ne kadar, gençlerimizin gücünden, kapasitesinden yararlanmayı şimdiye kadar ertelemiş olsak bile, tek ümidimiz sadece onlar kalıyor.

Acı olan şudur ki, genç nüfus avantajımız ve gençlerimizin fonksiyonu bir türlü devreye sokulmuyor.

Genç nüfus potansiyeli, ne yazık ki, kadroların elinde eriyip gidiyor.

Gençlerimize düşen en büyük görevlerin başında,  “19 Mayıs 1919” ruhuna yakışan duruşlar ve hatta yönetimde söz sahibi olmak için girişimlerde bulunmak geliyor.

Böylesine, kritik bir atmosferde,  “19 Mayıs 1919” ruhu gibi coşkulu ve enerji dolu dönemleri tekrar yaşamamız öne çıkıyor.

Yani, yurdun bölünmez bütünlüğü, birlik ve beraberliğimiz için çok önem arz ediyor.

Atatürk’ün aydınlık yolu

Cumhuriyetimizin şeklini değiştirmeye kalkışmak, beraberinde veya arkasında çok tehlikeli gelişmeleri getireceğini herkes biliyor fakat açık açık dillendiremiyor.

Zira, daha başlangıç noktasında bile, değil özgürlük türküleri, fısıltılar dahi dudaklardan dökülemiyor.

Oysa  “19 Mayıs” , kahramanlık ve özgürlük dizelerinin, şarkılarının korkusuzca haykırıldığı bir ruh yaşıyor.

Bundan dolayı,  “19 Mayıs” a çok büyük anlam yükleniyor.

Belki de,  “örtülü” de olsa, özgürce bir  “19 Mayıs”  daha kutlanıyor.

Hiçbir bayramımıza, kimin tarafından gelirse gelsin, her hangi bir  “gölge”  düşmesin diye Yüce Allah’ımıza dua ederken, moralimizi ve direncimizi de muhafaza etmemiz öncelikli görevimiz sayılıyor.  

Bu arada, 19 Mayıs’ı  “tartışmak”  yerine 19 Mayıs’ın 96. yıldönümünde, Türkiye’nin dünya üzerindeki  “gerçekçi”  konumunu derin derin düşünmek de, öncelikli yer alıyor.

Her engele rağmen, Atatürk’ün açtığı ve gösterdiği,  “aydınlık”  yolda yürümemiz icap ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları