12 Eylül için neler yazmışlardı?
12 Eylül askerî darbesini o günün ünlü köşe yazarları nasıl yorumlamıştı?
Bu sorunun yanıtını gazeteci Mine Söğüt’ün “Darbeli Kalemler-Askerî Müdahalelerin İlk Haftasında Yazılan Köşe Yazılarından Seçmeler” kitabında buldum.
Birkaçını paylaşayım.
Örneğin Refik Erduran 13 Eylül 1980’de Milliyet’te şöyle yazmış:
“Başka ülkelerde yönetim olağanüstü bir yoldan el değiştirirken genelde kan akar. Bizde ise 12 Eylül 1980 yıllardır kansız geçen ilk gün oldu.
Herkes kafasında dilediği yorumu ve soyut değerlendirmeyi yapabilir. Ama bu somut durumun büyük çoğunluğa rahat bir soluk aldıracağı gerçeğini hesaba katmamak yanıltıcı sonuçlara götürür yorumcuyu.
Bir diş hekimi istediği için çekmez çürük dişi. Çürümüş olduğu ve ağrısına dayanılamadığı için çeker.”
Aynı gün yani 13 Eylül 1980’de Çetin Emeç’in Hürriyet’teki köşesinde ise şunlar yazılı:
“Son 35 yılda nice demokrasi çığırtkanı tanıdık. Hepsinin de marifeti Türkiye’ye getire getire kokorasiyi getirmek oldu.
Oysa demokrasiyi hasta yatağından kaldırıp ayağa dikmek görevi şimdi ordunun omuzlarında.
Demokratik çerçeve içinde ordusuna bir türlü yer bulamayan o çığırtkan takımı artık bir kez olsun kızarmayı öğrenirse ne mutlu 12 Eylül’e.
Bu kadarcığı bile Türkiye hesabına ölçüler üstü bir hizmettir bence.”
Şimdi de Cihat Baban’ın 14 Eylül 1980’de Son Havadis’te yayımlanan başyazısına bakalım:
“Ordu bu işi yaparken belli ki çok uzun düşünmüş, attığı adımın hatalı ve sonradan pişmanlık verici olmaması için her tedbiri almıştır.
Evvela bu müdahalenin kumanda zincirine bağlı olarak tüm orduya mal edilebilmesi büyük nimet olmuştur.
Sayın Evren ve komutanları böyle hayati bir operasyonu, böyle bir birlik ve anlayış içinde başarmaları Türk demokrasisini ve ondan daha önemli olarak Türk devletini korumak ve onu ebediyen yaşatmak için gösterdikleri vatansever titizliğin bir ifadesidir.”
Milliyet yazarı Yılmaz Çetiner, 15 Eylül 1980’de üç gün önce yapılan darbeyi şöyle yorumlamış:
“Silahlı Kuvvetler’in, Türkiye kalesi tam buhranlar içinde çökmek üzereyken onu kurtarma ve kollama görevini yerine getirdiğini görüyoruz.
Şimdi artık onlara destek olmak zorundadır köylü, işçi, memur, aydın tüm vatandaşlar...”
Darbeye tam destek veren yazarlardan biri de Ahmet Kabaklı. Tercüman’daki köşesinde 17 Eylül 1980’de bakın neler demiş:
“Silahlı Kuvvetlerimiz ülke yönetimine el koyduğu günden beri kendisine yakışan vakar, temkin ve efendilik içinde kimseyi suçlamıyor. Hiçbir lideri veya partiyi ötesinden ayırmıyor.
Silahlı Kuvvetler vatanı selamete çıkarmak, devleti ve millî birliği koruyup güçlendirmek şanı ile gelmiştir. Böyle bir vazifenin şuuru içinde canla başla çalışıp anarşi, nifak, eşkıya belasını halkın başından defetmek gayretindedir.
Silahlı Kuvvetler’in başarması lazımdır. Çünkü bu başarı milletimizin son şansıdır. Vatanını sevenler onların doğru yolda sürekli aklıselim ve sağduyu için muvaffakiyetinden başka bir şey isteyemezler.
Devleti bekliyorduk. İşte gelmiştir.”
Hürriyet yazarı Oktay Ekşi, 18 Eylül 1980’de Hürriyet’teki köşesinde darbenin baş aktörü Kenan Evren’in televizyon konuşmasına atıfta bulunup şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Evren Paşa sempatikti.
Evren Paşa demokratik sistemin en kısa zamanda işletileceğini vaat etti.
Evren Paşa içtenlikle konuştu.
Evren Paşa son derece ağır bir sorumluluk altına girmiştir. Bu, Türkiye’yi yıllardır bunaltan anarşi, terör ve bölücülüğü tam bir tarafsızlıkla kökünden kurutmak ve ülkemizi aydınlık ve huzurlu günlere tekrar kavuşturmak sorumluluğudur.
Onun bu amaçlara ulaşmasını isteyen görevli görevsiz herkesin içinde bulunduğumuz durumun icaplarına göre hareket etmesi zorunludur.”
Darbeye övgüler yağdıran bir yazar da Rauf Tamer. Tercüman gazetesinde 18 Eylül 1980’de darbenin lideri Evren Paşa’yı yere göğe sığdıramıyor:
“Yolda sarılıp öpüşen insanlara, cezaevlerinde koğuşlarını birleştiren mahkûmlara bakarsanız bir Barış Harekâtı bu. Tam bir Barış Harekâtı.
Orgeneral Evren, sadece Türkiye’de değil dünya kamuoyunda da puan toplamıştır.
Söylediği sözler her Türk’ün değil, aynı zamanda her insanın altına rahat rahat imza atabileceği cinsten sözlerdir.
Siz hiç bütün ülkelerin tek sesle ve koro halinde tasvip ettiği bir askerî harekât gördünüz mü?
Yüksek müsamahalarına sığınarak kendilerine şu küçük fıkrayı armağan etmek istiyorum:
Şimdiye kadar Evren’di. Artık Evrensel oldu.”
...
Dönemin anlı şanlı gazetecilerinin askerî darbeyi böyle coşkuyla alkışlaması karşısında üzülmemek “Böyle yazarlık mı olur” dememek elde değil.
Demokrasimiz hâlâ önemli sorunlarla karşı karşıyaysa bunda herhalde “darbesever” yazarlarımızın da önemli bir payı var.