Abdullah Öcalan, namı diğer Apo

Yıllardır Apo’yla yatıp kalkıyoruz. Eşkıya başı binlerce insanımızın, bebeklerin katili. İdam mahkumu şimdi -muvakkaten- İmralı’da lüks odasında mukim... Ama kim olduğunu biliyor muyuz? Bu hafta bunları aydınlatmaya çalışacağım.

Apo Belgeseli
Apo, “Hayatımın belgeseli yapılmalı”  demiş.  Hem Apo’nun hem yirmi yıllık gaflet ve ihanetin belgeseli!
Apo bir fenomen... Bu belgeselin senaryosunu ben yazmak isterdim.. Adını da  Aleksandr Duma’nın “Demir Maskeli Adam” romanına nazire olarak “Çelik Konservedeki Adam” koyardım... Çünkü rahmetli Bülent Ecevit bizzat bana, “Bu adamı neden asmadınız?” diye sorduğumda, “Onu çelik bir konserve kutusuna koyacağız, kıpırdayamayacak” demişti. 
Kendisinin söylediğine göre babası Kürt, anası Türk.. 
Apo’nun doğduğu Ömerli Köyü, kendisine göre Ermenilerden kalma, içinde Türkçe konuşulan bir köydür. Anası Üveyş Hanım da Apo’nun yakalandıktan sonra hep tekrarladığı gibi Türk’tür. Ne var ki, bu köyde bazı Ermeni’den dönmelerin bulunması, Üveyş Hanım’ın da Ermeni kökenli olması şüphesine yol açmıştır. Ama gerçekse, gerek Üveyş Hanım’ın Türk olması, gerek evde babası Ömer’den daha fazla otoriter ve kavgacı olması, Apo’nun benliğinde psikolojik bakımdan araştırılmaya muhtaç bir ikilem yaratmıştır. Babasını mı yoksa anasını mı daha fazla sever belli değildir...  PKK hakkındaki en kapsamlı kitaplardan birinin yazarı ve sonra her nasılsa PKK davasına yurtdışından da hizmet eden İsmet İmset, Abdullah Öcalan’ın sola ve Kürtçülüğe kaymadan ve daha sola katılmadan önce dindarlıkla Türk milliyetçiliği ve Kürtçülükle solculuk arasında bocaladığını; dönem dönem hem Maltepe Camii’nde Cuma namazı kılacak derecede dindar olduğunu ve sonra da 197l’e kadar milliyetçi muhafazakâr çizgide yer aldığını söyler. Gene rivayete göre Apo, o arada askeri okula gitmeyi istemiş fakat her nedense belki de yaşı küçük olduğu için alınmamıştır. Bunun yerine Ankara’daki Tapu Kadastro Meslek Lisesi’ne giriyor ve bu okulu 1969’da bitiriyor. Tayin edildiği İstanbul’da 1971’de Hukuk Fakültesi’ne, sonradan Ankara’da Siyasal Bilgiler Okulu’na burslu olarak devam ediyor.

Apo annesini anlatıyor
Apo savunmasında kendi kişisel durumunu anlatırken şöyle yazıyor:
“Ailem anam tarafından, Türkmen diyebileceğimiz bir komşu köy kökenli idi... Türkçe ve Kürtçe beraber konuşabiliyordu. Köylerimiz arasında herhangi bir düşmanlık olmadığı gibi ilişkiler oldukça dostane idi” ve devam ediyor:
 “O dönemde beni tanıyan köylüler, bir yandan ’Karınca bile ezmez, diğer yandan da her yılan bulduklarında çağırdıkları bir yılan avcısı’olarak tanırlardı...” Anası ile olan ilişkileri hakkında da şöyle diyor: “Anamla çelişkiler şiddetli idi... Çok bağımsız ve boyun eğmez bir kadındı... Anam evde hâkimdi. Fazla aile terbiyesi görmeden büyüdüm. Kendimi özgür büyütmem ağırlıklı yanımdı.”
O, 1960 sonrası solculuk furyası içinde solcu oluyor. Sonra bu solculuğuna Ankara Hukuk Fakültesi’nde devam edecektir. Mahir Çayan ve diğerleri ile arkadaşlığı da burada başlayacak. Mahir Çayan’ın öldürülmesinden sonra protestolara katılacak ve Mamak Cezaevi’nde yatacaktır. Apo 1972’den sonra Türk kimliğinden sıyrılmış, Kürt kimliğine ve Kürtçülük, bölücülük davasına kaymıştır. Polis ve adaletle başı belaya, Mahir Çayan’ın Kızıldere’de öldürülmesinden sonra Ankara’da katıldığı bir gösteride TİKP (Türkiye İşçi ve Köylü Partisi) adına bildiri dağıttığı için girmiş ve 1972’de Askeri Savcı Baki Tuğ’un karşısına çıkarılmıştır.

Çubuk ve Tuzluçayır
1973’teki Çubuk Barajı, 1974’teki Tuzluçayır toplantıları PKK’nın kurulmasına giden önemli kilometre taşlarıdır.
Başlangıçta Kürt aydınları arasında bir ikilem vardır. Kürt davasını Türk sosyalizminin bir parçası olarak mı yürütmek, yoksa Kürt solunun ve solculuğun bağımsız ve bağımsızlık davası olarak mı yürütmek? Neticede Apo kendi deyimi ile “Bazı Türk solcularının ırkçı yaklaşımlarına karşı Türkiye’de bir Kürt Ulusal Hareketi için koşulların tamam olduğunu” Tuzluçayır’da arkadaşlarına açıklayacaktır. Bu gerek Apo için, gerek Kürtçülük hareketi için önemli bir dönüm noktasıdır. Ne var ki, Türk solu Apo’yu ve hareketini desteklemeye devam edecektir.

Kesire bir muammadır
1974’te PKK daha kurulmadan önce Kürtçülük hareketlerinin odağı veya nüvesi olan Ankara Demokratik ve Yüksek Öğrenim Derneği (ADYÖD) kapatıldıktan sonra hareket, daha PKK adını almadan Güneydoğu’da teşkilatlanma çalışmalarına başlıyor. Apo’nun hayatında Kesire adlı bir kadın var. Kesire’nin babası Ali Yıldırım’ın ve Apo’dan ayrılmasından sonra evlendiği  “Pilot” lakaplı Necati adlı eski bir astsubayın MİT’le bağlantılı olmaları ve bunların Apo tarafından biliniyor olması, örgüt içinde (ve dışında) hep kafalarda bir soru işareti olarak kalmıştır.
Kesire bir muammadır. Apo İmralı’daki yargılanmasında, onunla evlendiğini fakat sonra boşandığını söylüyor. Sonraları, Elazığlı olan Kesire’nin Türk asıllı olduğu söylenmiştir. Ne var ki Elazığ’da, mahallinde yaptığım araştırmalardan Kesire’nin aslen, hem ana hem baba tarafından Kürt ve Alevi olduğunu öğrendim. 
Haftaya devam edeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları