Abdüllatif Şener: Erdoğan arzın merkezine kendisini koyuyor

Abdüllatif Şener: Erdoğan arzın merkezine kendisini koyuyor

CHP''nin Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, önceki gün, gazetemizdeydi. Elips yayınlarının sahibi Yasin Topaloğlu ile birlikte gelmişti. Yasin, eski tanıdık. Birkaç kitabımı da yayınlamıştı. O Ankara''da. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Abdüllatif Şener''le ilk defa karşılaştım. Akademisyendi. 1991''den beri politikanın içinde. Millî Görüş çizgisinden gelir. Ak Parti''nin öncü kurucularındandır. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı idi. 2007''de yapılan seçimlerde milletvekilliğine aday olmadı. Türkiye Partisi''ni kurdu. 2018''de CHP''den milletvekili seçildi.

Ak Parti''nin öncülerinden olduğu hâlde, neden Ak Parti''den istifa etmişti? Muğlak noktalar vardı. Karşılaşmışken, geçmişte birbirlerine sıkı sıkıya bağlı grubundan kopuşunu açıklığa kavuşturmasını istedim.

''Yolsuzluk yapmayacaksınız, zimmetinize geçirmeyeceksiniz''

 A. Tekin- Tayyip Erdoğan''la aranız nasıl açıldı veya neyini beğenmediniz de ondan koptunuz?

A. Şener- İnsanlar belli bir kavga ararlar, iki insanın arasının açılması için. İpin koptuğu bir anı yakalamak isterler. Çünkü sade ve basit, anlaşılır şeyler herkesi rahatlatıyor. Cevabı da böyle rahatlatıcı bulmak isterler. Ama işin doğrusu benim Tayyip Erdoğan''la ilişkim böyle yalın, anlaşılacak gibi değil. Bu bir süreç. Uzun bir dönemin ürünü olarak beraber çalışmayacağıma kanaat getirdim...   

 Yani bir kere en temel özelliği bana göre, kamu kaynakları üzerindeki sorumluluk duygusuyla onları yönetme hassasiyeti yoktur. Siz devleti temsil ediyorsanız, iktidar sizde ise, ülkenin parasını, ekonomik kaynakları siz kullanıyorsanız o size emanet olarak teslim edilmiştir. İyi yöneteceksiniz, iyi idare edeceksiniz. Yolsuzluk yapmayacaksınız, zimmetinize geçirmeyeceksiniz. Ve ülkenin maksimum faydayı sağlaması için bu kaynaklar nasıl kullanması gerekiyorsa, bir iktidarın öyle kullanması lâzım. Ama benim Erdoğan yönetiminden anladığım arzın merkezine kendisini koyuyor, kendi çıkarları ve beklentileri neyse bütün politikaları ona göre oluşturuyor. Bana kalırsa dış politikası bireysel, iç politikası bireysel, ekonomi politikası bireysel, tutkuları zaafları, ihtirasları, beklentileri, hedefleri doğrultusunda ülke politikalarını düzenliyor.

A. Tekin- Yani ''her şey benden sorulur'' mantığını mı çıkartırız?

A. Şener- İnsanlar güce meraklıdır. Muhalefet zaman zaman yanlış adlar takar ve onu söyleyerek karşısındakini güçlendirir. Gücüne işaret eden öyle sıfatlar kullanıyorlar ki, bu da Tayyip Erdoğan''ı daha güçlendiriyor. Muhalefetin, bana göre, "güç" izafe eden kavramları hiç kullanmaması lâzım. Bunun yerine yaptığı işlerin süfliliğini göstermek lâzım.

''İhtilafım Tayyip Erdoğan''la ilk günden başladı''

A. Tekin- Çok önemli söz ettiniz...

A. Şener- Şimdi şöyle demek istiyorum. Yaygın bir yolsuzluk iddiasının olduğu bir iktidar yapısı içerisinde siz ne yaparsınız? Onun doğru bir yönetim tarzı olmadığına inanıyorsanız... İhtilafınız olur. Benim de ihtilafım Tayyip Erdoğan''la ilk günden başladı. Önce milletvekili değildi, başbakan değildi, Siirt seçimleri iptal oldu, milletvekili seçildi, geldi, başbakan oldu... İlk haftalarda zaten aramız açıldı. Neden? Özelleştirme bendeydi. Özelleştirme, ekonominin rasyonelleşmesi için yapılır. Ekonominin küresel rekabette mesafe almasını için sağlamaya yönelik olarak yapılır. Ve nasıl yapılacağı da her sektörün özel durumuna göre farklı farklı belirlenir. Ama bu kestirmeden hangi kuruluşu kime verip, üzerinden nasıl rantlar devşirileceğini hesaplayarak özelleştirme konsepti belirliyor. Daha önce defalarca söylediğim bir laf var. Üzerinden elde edeceği rant olmasın bir metre yol yapmazdı memlekete. Böyle bir yönetim anlayışı. Ama girmişsin işin içine. Kabinedesin. Kurduğun da bir parti. Bazıları diyorlar ki, ne zaman gördün bunu? Daha ilk andan itibaren. Özelleştirmeden dolayı bazı şeyleri imzalamadım, iki ay küs kaldı bana. Başbakan oluşunun muhtemelen ya birinci haftası ya ikinci haftasıydı. İki ay hiç konuşmadı, iki ay sonra konuştu. "Peki, sen ilk başta gördün de niye ayrılmadın?" Ben prensip olarak o zaman da söyledim. Bir kişi milletvekili olduğu zaman kendisiyle partisi ve o partinin seçmeni arasında bir zımmî mukavele var, demektir. Jean-Jacques Rousseau''nun "Toplum Sözleşmesi" var ya... Onun gibi bir zımni mukavele var, demektir. Seçim dönemi bitmeden zırt pırt parti değiştirmek, bırakıp gitmek bence etik değil. Yani sadece partisine, partisinin yönetimine karşı işlenmiş bir suç değil, topyekûn seçmenine karşı da kendisine oy verenlere karşı da yanlış tutumu ifade eden davranıştır. O bakımdan seçim dönemi sonuna kadar beklemek gerektiğine inandım. En azından ben böyle bakıyorum. Herkesin farklı bakış tarzı olabilir. Öteden beri böyle. İsmini vermeyeyim, bir olay anlatayım. MHP''den bir milletvekili vardı. Onunla iyi ahbaptık. Hâlâ öyleyiz de. Beni başbakan yardımcısıyken ziyaret etmişti. Bir gün kuliste MHP milletvekillerine anlattı. Dedi ki: "Şener''i ziyaret etmiştim. Daha seçime iki buçuk sene vardı. Benimle konuşurken dedi ki: ''Ben seçimlerde aday değilim.'' Ben de inanmamıştım. Havası, itibarı yerinde... Niye aday olmuyor acaba, demiştim. Baktım, seçim zamanı, aday değilim, diye ilân etti." Önceden ben bu politikalarla ülkenin yönetilmesini doğru görmediğim için, hükûmetteyken seçim döneminde ayrılmaya zaten karar vermiştim. Şimdi Yasin (Topaloğlu), Ak Parti döneminde başbakan yardımcısıyken hükûmete yönelttiğim eleştirilerin gazetelere yansıyan kupürlerini çıkarıyorum, Hükûmetteyken neye nasıl itiraz etmişim ve ne kadar itiraz etmişim, onları kitap olarak yayınlayacak.

''Adaylık paramı Abdullah Gül yatırdı''

A. Tekin- Hükûmetteyken muhalefet etmişsiniz...

A. Şener- Ben muhalefet ettiğimi biliyorum da kupürler önüme gelince bu kadar çok muhalefet ettiğimi bilmiyordum. Amma da çok şeye muhalefet etmişim, dedim. Başbakan yardımcısısınız, Ekonomiden Sorumlu başbakan yardımcısısınız, TELEKOM özelleştirilirken, bu politikalarla Arjantin''e döneriz, diye eleştirmişim. Tayyip Erdoğan bana ''Bunu niye söyledin'' demedi. Veya Galataport projesi aylarca gündemde kalmış. Tayyip Erdoğan baskı yapmış, ben reddetmişim. Bununla ilgili haberler... Veya konuşma üslûbuyla ilgili. O demiş ki: "Öfke hitabet sanatıdır." Ben demişim ki: "Öfkeden sanat olmaz." Gazeteler, aynı gün aynı sayfaya ikimizin beyanını birlikte basmışlar. Dünya kadar örnek var. Buna rağmen yürümüşüz. Niye yürümüşüz? Ben zımni sözleşmeyi bozmanın doğru olmadığına inandığım için. Sonra da seçim ortamında "Aday olmayacağım." demişim. Buna rağmen Tayyip Erdoğan, beni aday yapmak için iki saat uğraştı. Abdullah Gül adaylık paramı yatırdı.

A. Tekin- Parayı geri aldınız mı?!

A. Şener- Parayı yatıran ben olmadığım için, Abdullah Gül''ün parayı geri alıp almadığını bilmiyorum. Dolayısıyla hükûmet etme anlayışını beğenmedim. Tayyip Erdoğan, siyasetin reflekslerini iyi görür. Siyasî başarı elde etmek için kural da tanımaz. Demokratik değerler gibi kavramlara da bağlı kalmaz. İktidarı ele geçirmek, iktidarı sürdürmek, Makyavelist politikalarda da böyledir ya birinci önceliğidir. Bunun gereklerini yerine getirmek için kural tanımaksızın attığı adımlarda her zaman kendisi açısından başarılıdır. Bunun ülkeye vereceği zarar ayrı bir şey. Ama ben devlet adamlığını hiç beğenmedim. Ama kurallı veya kuralsız, politikada sonuç almayı biliyor.

Yazarın Diğer Yazıları