Adalet hüngür hüngür ağlıyor

Emeğin değeri, insanın onuru, bireysel ve toplumsal hak edişler yok sayılıyorsa bilin ki insanlık zulüm altındadır.

Yasal haklarınızı alamıyorsunuz.

Karşınıza polisi, jandarmayı dikiyorlar.

Hâlbuki tam tersi olmalı değil miydi?

Haklarınızı alamadığınızda, alacaklınız yasaların emrini yok saydığında devlet, çalışanın hak isteyenin yanında olmalı değil miydi?

Elbette öyle idi.

Öyle olmalıydı.

Lakin Türkiye''de öyle bir sistem ve öyle bir yönetim ihdas edildi ki, istediğiniz kadar halkı olun, istediğiniz kadar yasalar yanınızda olsun, hiç fark etmiyor.

Güçlüler, parası olanlar, iktidara yakın olanlar kazanıyor, siz kayıp ediyorsunuz.

SOMA madencilerinin hazin öyküsü haber bültenlerinde yankılanırken, hakka inanan biri olarak vicdanım sızladı.

İçim burkuldu.

Adalet aranırken kişilerin ırkı, dili, dini, ideolojisi, mezhebi önemli değildir. Önemli olan ADALET''in bizzat kendisidir. Tecelli ediyor mu etmiyor mu?

Hak eden hak ettiğini alıyor mu alamıyor mu?

Önemli olan budur.

Somalı madencilerin sendika başkanı 3 çocuk babası Tahir Çetin ve 28 yaşındaki Ali Faik İnter Ankara dönüşünde geçirdikleri bir trafik kazası sonrası hayatlarını kayıp ettiler.

Neden?

Yasaların verdiği hakları patronlardan alamadıkları ve içinde bulundukları durumu, Ankara''dakilere anlatmak için gide gele yorulduklarından.

Sendika başkanı Çetin''in haykırışı vicdanları sızlatmıyordu.

"Bu nasıl adaletsizlik! Biz hakkımızı istiyoruz..."

Bu yüzde yüz haklı insani bir haykırıştır. Hangimiz kendi haklarımız böylesine çiğnense, yasaya rağmen verilmese, yok sayılsa oturur kabulleniriz? Söyler misiniz, hangimiz?

Şu cümle, "ADİL DEVLET" inancı olan herkes için yaralayıcıdır.

"Çevik kuvveti, jandarması, askeri hep karşımızda, neden?"

Evet, insanlık onuru olan herkes aynı soruyu sormalıdır: Neden?

Toplumsal iradenin, bireysel iradeyi geride bıraktığı bir yönetim şekli olan demokraside, neden, tek kişi (patron), çok kişiden (işçiler) daha önemli?

Daha haklı.

Daha torpilli?

Neden?

Ve neden -sözüm ona- "alnı secdeli" olduğu söylenen bir iktidar bloku, dinin adaletini, merhametini, tüm değerleri ve içeriğini bir tek kişiyi korumak uğruna çiğniyor da "Bilal-i Habeşi''yi" elinden tutmuyor?

Peki milliyetçiler?

Onlar, "millet" derken, içinde işçilerin olmadığı bir toplumdan mı söz etmiş oluyorlar?

Yaşadığımız süreçler, bize, söylemlerle eylemleri örtüşmediği derin çelişkileri göstere göstere, artık, kimin ne olduğunu öğretti.

"Alnı secdeli" olduğu söylenenlerin yönettiği ülkede "adalet isteriz" çığlıkları yükseliyor. Yolsuzluklar, hırsızlıklar, kamu malını yağmalamalar, adam kayırma, siyasi çıkar, yandaş basın, yüzlerce binlerce hak ihlali yapılıyor. Ve böyle bir ülkenin camilerinde vaazlar veriliyor. "Şeriat''tan" dem vuruluyor. "Kul hakkı" diye söze başlanıyor. Sanırsınız ki, masal şehrinde yaşıyoruz.

Ey ahali!

Müslüman, Müslüman''a zulmediyor.

Müslüman, Müslüman''ın hakkını çalıyor.

Ve geriye kalan öteki Müslümanlar bütün haksızlıkları seyrediyor.

Duymuyor musunuz?

Adalet hüngür hüngür ağlıyor.

Yazarın Diğer Yazıları