Alışılamayan bir rejim!

Turgut Özal "Alışırsınız, alışısınız..."  derdi ama şu yeni rejim bütün dengeleri altüste etti; bir türlü alışamıyoruz.

Demek ki, rabbim bizi "parti devleti rejimi"yle imtihan edecekmiş. Şu hâlimize bakıyoruz, parlamenter sistemin nasıl bir nimet olduğunu anlıyoruz. 

Ağır bir imtihan ama Rabbimden gelene ne denebilir ki!

R. T. Erdoğan, "yandaş" kuruluş MÜSİAD'ın yeni binasının açılışında konuştu, MÜSİAD'ı sınırsız övdü.

TÜSİAD, en zenginlerin kuruluşu. Büyük iş hacmine sahip. En çok ihracatı, bu derneğe bağlı holdingler/şirketler yapıyor. R. T. Erdoğan, acaba, Onların da bir açılışına, bir kongresine, davet edilse katılır mı? "Cumhurbaşkanı" olarak över, "Bizim MÜSİAD"  dediği gibi onlara da "Bizim TÜSİAD" der mi?

(TÜSİAD'nın 1990'da, Zekai Baloğlu'na hazırlattığı imam hatipler kapatılmasın demeye gelen raporu, 1997'de Prof. Dr. Bülent Tanör'e hazırlattığı PKK ne istiyorsa verilmeli mantığıyla yazılmış bir başka raporu ortalığı karıştırmıştı. Doğu Raporu'nu, kongre başkanı Aydın Bolak oylamaya sokmamış, dosyayı oturduğu masanın bir kenarına koymuştu. Oradaydım, gördüm.)

"Cumhurbaşkanı" aynı zamanda fiilen bir partinin genel başkanıysa, ak'la kara birbirine karışmış demektir. MÜSİAD konuşmasında YSK'ya, "İstanbul seçimi yenilemeye mecbursun!" demeye getirdi. Hemen ardından ekranlara çıkan CHP sözcüsü, Faik Öztrak sert bir ifadeyle "3 Nisan'da Dolmabahçe'de bir hukuk cinayeti tasarlanmış, CHP'nin sandıkta kazandığı seçimi masada çalmak için düğmeye basılmıştı. Şimdi ben buradan açıkça söylüyorum. Bu cinayeti azmettiren de, bu cinayeti işleyenler de sonunda soluğu Yüce Divan'da alabilirler." dedi.

3 Nisan'da R. T. Erdoğan, Binali Yıldırım ve bazı bakanlarla Dolmabahçe Saray'ında bir araya gelmişti. F. Öztrak onu kastediyor. 

Tartışmalarda, ilk defa "Yüce Divan"dan bahsediliyor. 

Şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim:

R. T. Erdoğan, MÜSİAD'daki konuşmasının bir yerinde "Dünyanın neresine gidersek gidelim sırf Türk olduğumuz için sırf Türkiye'den geldiğimiz için bizi el üstünde tutan, bize muhabbet besleyen insanlarla karşılaşıyoruz." dedi.

Reis, 15 Temmuz ihanetinden sonra bazı bazı "Türk"ü vurguluyor. 

Öyleyse artık şu "T.C." meselesini bir açıklık getirilmesi gerekiyor. Zamanında bölücülere "Bakın sizin taleplerinizi karşılıyoruz." demişler, "Türk"ü silmeye kalkışmışlardı.

Reis, kargaşalığa meydan verilmemesi için bir kararname çıkarmalı, "Hadi hanımlar beyler! Aslımıza dönüyoruz, 'Türkiye Cumhuriyeti' ve kısaltılmışı "T.C."yi kullanacağız." demelidir.

İstanbul ve Ankara'da, daha birçok ilimizde, Ak Parti ve HDP dışında, belediye başkanlığını kazanan partiler, "T.C."yi tabelalarına ekliyorlar. 

Aksaray ilimizde Ak Parti yine kazandı. Belediye Meclisi'nde Ak Partili üyeler 16, diğer partililer 15. AKP'li belediye başkanı, akıl dışı bir hareket yapıyor, "T.C."nin yerine konması teklifini 16'ya 15 reddettiriyor.

Ey Başkan! Kastın ne?! Osmanlı'yı mı, yoksa Karamanlı Beyliği'ni mi ihya etmek? Beyninin arkasında ne var?! PKK'ya alttan alta bir işaret mi veriyorsun?! Reis'in bile "Türk" diyor, "Türkiye" diyor. Yeni kararnamenin eli kulağında... Sen Reis'ine karşı mı geliyorsun?!

 

Yazarın Diğer Yazıları