Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Asker ve Afet...

Doğal felaketlerde askerin gücünü inkar edenler, askeri kışlaya hapsettikleri için sınıfta kaldıklarını ne zaman anlayacaklar!

Deprem ile Erzincan''da tanıştım. 13 Mart 1992 yılında saat 19.08''de 6.8 şiddetinde meydana gelen depremde 653 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. 8057 bina hasar görmüş ve bir kısmı yıkılmıştı. Ertesi günü Erzurum''a uçak ile ulaşıp, Erzincan''a geçtiğimde savaşta bombalanmış bir kent görüntüsü vardı. Genç bir gazeteci olarak dünyam yıkıldı. Belediye Başkanı Talip Kaban başta kız kardeşi, eniştesi olmak üzere çok sayıda akrabasını kaybetmişti. Yas tutamadan görevinin başına geçip sorumluluklarını yerine getirmek için çalışmayı sürdürdü. Belediye binasının bahçesindeki çadır makamı olmuştu. Aynı şekilde Vali Recep Yazıcıoğlu''nun da makamı çadır idi... Bunca yıkıma rağmen şehirde bir tek kişi sokakta kalmamıştı. Çünkü asker 8 saat içinde çadırları kurup, seyyar mutfaklarda yemek çıkarmış, sahra hastanesinde yaralıları tedavi etmeye başlamıştı. Devlet ayaktaydı. Valilik, Belediye ve askerin olağanüstü uyumlu çalışması ile yaralar kısa sürede sarıldı. Erzincan 1939 depremi ile tamamen yıkılmış, şehir bir başka yere kurulmuş ancak yeterli olmamıştı. Elbette 1939 ile 1992 arasındaki teknoloji aynı değildi. Ancak devlet tedbirleri artırıp, geçmişten ders çıkarmıştı. Siyasi baskılara rağmen imar planları yeniden yapıldı. Kimseye haksız kazanç ve kupon arazi imkanı sağlanmadı. Bu konuda elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz "Efsane Vali Recep Yazıcıoğlu ve dönemin Belediye Başkanı Talip Kaban"ın katkıları unutulamaz.

***

Yaptığım yazı dizileri ve Erzincan ile yazılarım yüzünden depremin birinci yıl dönümünde "Yılın Gazetecisi" ödülüne layık görüldüm. Benim için en anlamlı ödülümdür.

Aradan 7 yıl geçti. 17 Ağustos 1999 Marmara deprem faciası yaşandı. Ertesi gün yardım konvoyu ile Antalya''dan yola çıkıp Yalova, Kocaeli ve Sakarya''ya gittim. Türkiye''yi Bülent Ecevit''in Başbakanlığında DSP-MHP-ANAP Hükümeti yönetiyordu. Üç benzemez partinin söz konusu tarihi yıkımın altında kalacağını zannedenler yanıldı. İslamcı ideolojinin takipçileri "Düşmanın askeri gibi askerimizi hedef aldılar." Gölcük ve Karamürsel''deki deniz üslerinde 28 Şubat kararlarının alındığı için "Allah''ın cezalandırdığı" iftirasını atmaktan geri durmadılar. "Allah ile aldatma" sanatının ustaları "7.8 şiddet yetmedi mi?" pankartları bile astılar. Resmi rakamlara göre 18 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybettiği faciada halkın can ve mal güvenliğini sağlayan asker oldu. Yağmacılığa kalkışanlar vuruldu. Başta Birinci Ordu Karargahına bağlı tüm askeri birlikler alarma geçip; kurtarma çalışmalarının başına geçtiler. Trakya''dan, Ege''den askeri birlikler göreve çağrıldı.

Tugaylarda 30 yataklı, tümenlerde 90 yataklı, Kolordularda 180 yataklı seyyar cerrahi hastaneleri derhal devreye sokularak yaralılara anında müdahale edildi. GATA bünyesindeki sahra hastaneleri 8 saat içinde kurularak binlerce ameliyat gerçekleşti. Spor salonları buzhaneye çevrilip morg haline getirenlerde askerlerdi. Binlerce cenazeyi dini vecibeler yerine getirilerek definleri gerçekleştirenlerin başında da asker vardı.

Marmara Depremi esnasında sadece 5-6 TIR yardım götürmekle kalmadım. Yabancı heyetlerle ve gazetecilerle iletişimde gönüllü olarak görev aldım. Amerikalı heyet: "New York''ta bir saat elektrik kesilse binlerce işyeri talan edilir, soyulur. Bu Türklere akıl erdiremiyoruz. Ne kadar kadercisiniz. Ne kadar teslimiyetçisiniz" dediklerinde. "Bu toprakların temizliğindendir. İnsanlarımızın dayanışma gücündendir" diyebilmiştim. Ve Türk Milletinin "Askerine güvenine" vurgu yapmıştık. Nitekim "Askeri vesayeti sonlandırmak projesi"ni devreye soktular. Pentagon''un maşaları "Dinbazlık" adına "Kumpas senaryoları"nı devreye sokup: "Ordu-millet geleneği"ne dinamit yerleştirdiler. "Peygamber Ocağı" anlayışının köküne kibrit suyu döktüler. Önce bir gece yarısı "Askeri Yargı"yı kaldırdılar. Sonra her şeyi ile karanlıkta olan "15 Temmuz Muamması" ile GATA ve Askeri Okullar kapatıldı. Oysa FETÖ''nün tezgahı ile; Türkiye''nin iç ve dış güvenliğinin sigortası olan EMASYA ve DEFYAR olarak bilinen planları iptal edilerek; asker adeta kışlaya hapsedildi. Türk Askeri olmasa aslında 15 Temmuz''da belki de Fetönün enikleri darbeyi gerçekleştirmiş; Türkiyemizi BOP''un aparatı haline getirmiş olacaktı.

Binlerce yıllık Türk Ordusu geleneğinden "Askeri Hastaneleri" kaldıranları, EMASYA ve DEFYAR''ın açılımlarını sonraki yazıya bırakalım...

Yazarın Diğer Yazıları