Ata ruhların huzuruna yolculuk...

Ata ruhların huzuruna yolculuk...
Araştırma gezimizin ikinci günü. Çan seslerinin eşliğinde çobanların sesiyle uyanıyorum yeni bir Güdül sabahına. Bugün buradaki kayaresimlerinin asıl kaynağına gideceğiz. Yolculuğumuz Salihler Köyü ve Adalıkuzu Köyü arasında kalan Düdük Dağı'na. Burası bölgenin en zengin alanı. Salihler Köyü'nden yaklaşık 45 dakikalık traktör yolculuğunun ardından ulaşıyoruz.

Bölgenin kaşifi Servet SOMUNCUOĞLU... İki lafımızdan biri ona geliyor burada. Güdül Kayaresimleri''nin her karışında hocamızın payı var. Kağan Kurganı''nda onu yad ederek başlıyor yolculuğumuz.

Bu kurganı ben hep Güdül Kayaresimleri''nin anahtarı olarak değerlendirmişimdir. Buradan çıkacak buluntular bize büyük olasılık bölge hakkında net bir tarihlendirme sağlayacak. Bu da Anadolu tarihinin Türk milleti merkezli olarak değişmesi anlamında.

Görev arkeologlara düşüyor tabi... Bazı çalışmalar yapılmamış değil ama henüz bir sonuç alınamamış durumda. Büyük bir ekip hazırlanıp kurganlar merkezli bütün bölgeyi kapsayan bir çalışma gerekiyor. Bu tarihimize ve atalarımıza borcumuz. Hem de hemen ödememiz gereken bir borç.

Kurgan''dan sonra yaklaşık 2 km''lik bir yürüyüşten sonra Asmalıyatak''ta meşhur Kayı Boyu Damgası''na ulaşıyoruz. Haşmetli Osmanlı''nın damgası bizlere hoş geldiniz diyor.

Kayı Damgası''nın ardından yol bizi hep kayaresimlerine götürüyor. İnci gibi sıralanıyor kayaresimleri önümüzde.

Kağan Panosu''nda eşyalarımızı koyup soluklanıyoruz. Kağan Panosu buradaki en değerli kaya. Bu kayanın üzerindeki resimlerin çoğu birbiri ile ilintili. Yani hepsi aynı şeyi anlatıyor gibi. Tam bunları düşünürken vadinin diğer yamacındaki Kağan Kurganı''na ilişiyor gözlerim. Bu kaya ile kurganın büyük olasılık birbiri ile ilişkisi var...

Misafirlerimiz de var burada. Çoban Dursun ağabey eşeğinin üzerinde, keçi sürüsü ile geliyor yanıbaşımıza. Bir anda her yeri dolduruyor güzel oğlaklar. Dursun ağabey bir yandan yaramaz oğlaklarla uğraşırken bir yandan da kara demliği ile çay demliyor bizlere. Dağda içtiğimiz bu çayın keyfi bir ayrı oluyor bizler için.

Orhun Yazıtları''na ilk ne zaman dokunacağımı düşünür dururum hep. Dokunduğumda ne denli heyecanlı olacağım kim bilir? Kağan Panosu''nda, ''''İşte diyorum, işte o heyecan, bu heyecan gibi olmalı''''. Bu kayaresimlerine dokununca insan ata ruhlarımızı yanında hissediyor. Türklük''ün binlerce yıllık heyecanını vücudunda hissediyor. İçinde çığlıklar atıp, dışında sessiz kalmaktan başka bir şey yapamıyor. Dünya duruyor sanki..! İsteksizce veda ediyorum Kağan Panosu''na.

Kağan Panosu''ndan sonra da yol kayaresimleri ile dolu yine. Burada kayaresimlerine doyuyoruz diyebilirim. Düdük Dağı''ndaki kayaresimlerini Satoğlu adlı bölgeye bağlayan tarihi surların kıyısından geçiyoruz. Burada bazı kurganlar var. Kültürel soykırıma uğramış kurganlar. Definecilerin uğrak yolu olmuş burası. Yetkililerin acil önlem alması gerekiyor.

Burada fazla kalamıyoruz. Gün bitmek üzere. Satoğlu Kayası''na yöneliyoruz. Satoğlu''nda diğer alanlara göre çok farklı çizimler var. Burada kam çizimleri en çok göze çarpan motifler. Özellikle ''''Ata Binen Kam'''' motifi çok ilgimizi çekiyor.

Satoğlu''ndan sonra yolculuğumuz Yıkılankaya''ya. Buraya ulaşmak için derin bir vadiyi aşmak ve karşımıza çıkan tepenin zirvesine ulaşmamız gerekiyor. Bu uğurda Oduncu Geçidi imdadımıza yetişiyor. Tepeye çıkmamız bu geçit sayesinde oldukça kolaylaşıyor.

Ve bugünkü son durağımız Yıkılankaya''dayız. Burada bir de genç Türk kızının betimlendiği resim var. Cemil ağabey bu yiğit kızı yine yiğit bir Türk kızı olan gezi arkadaşımız Melike HİSAR''la özdeşleştiriyor.

Yıkılankaya''da bilinen doğruları değiştirecek tipten kayaresimleri var. Servet SOMUNCUOĞLU buradaki resimlerin yapılma tarzı olarak en eski resimlerden olduğunu vurguluyor. Ayrıca genel olarak kayaresimleri doğu yönüne bakarken buradakilerin çoğu güney ve batı tarafına bakıyor. Bu gizemin çözülmesi için bilimadamlarımızın üzerinde düşünmesi gerekiyor.

Yıkılankaya bu günün son durağı. Zaten gün de batmak üzere. Geri dönüş yolu bizi bekliyor. Traktöre ulaşana kadar hava kararıyor.

Yolda Cemil ağabey bize şarkı söylerken biz de sadece Ay''ın ışıttığı aracımızda ertesi günün hayallerini kurmaya başlıyoruz.