Azmettiriciler, suçlar, suçlular!..

Azmettiriciler, suçlar, suçlular!..

Memlekette "suçlular" ve "ilham verenler" ilişkisinde, girdaba dönüşen öylesine sinsi bir çelişki var ki, bir yandan devleti tüketiyor, diğer yandan da şüpheli sayısının 14, mağdur sayısının ise 11 milyona ulaştığı bir toplumu yozlaştırmaya devam ediyor...

Sadece yoksulla zengin arasındaki çelişki değil bu... Güçlüyle zayıf arasındaki dengesizliğe de işaret etmiyor bu girdap çelişkisi...

Bu öylesine derin bir ikilem ki; bir yandan siyasetin yozlaşmasından cesaret alarak yanlış yollara sapan kitleler, diğer taraftan da sırtını siyasete dayayanların (yaptıklarının yanlarına kazanç kaldığını) gösteren utanç verici bir paslı çarkın bitmeyen devinimi...

Bütün bu tablo, "et kokarsa tuz, peki tuz kokarsa ne" sorusuna yanıt aramaya devam edecek...

Çünkü "kötü, örnek değildir" derler ya, hayır tam aksine kötüler her açıdan örnek alınıyor bu ülkede...

Velhasıl çarpıklıklar, çelişkiler, yolsuzluklar, kolay yoldan para kazanmalar ve rüşvet rezaletleri, bir dönem "benim memurum işini bilir" zihniyetinin yarattığı utanç verici çalkantının içerisinde büyüyerek günümüze kadar geldi ve meselenin özeti şu noktada birleşti;

"Siyasetin rüşvet, vurgun, yolsuzluk batağına sürüklendiği bir ülkede sıradan vatandaşlar (Sedat Peker''in anlattığı rezaletlere kimse müdahale etmiyor, nasıl olsa bir şey olmaz) diyerek neler yapmaz ki?.."

Bu saptamaları haklı kılan gerekçeler sadece "128 milyar dolar nerede", "Man Adası''nda neler oldu" ve "ülkenin yatırımlarının neredeyse yüzde 50''si neden 5 müteahhide gitti" sorularının yol açtığı utanç verici rant çarkında değil...

Her yer kirlenirse, siyaset batakta çırpınırsa, bürokrasi bu batağın içerisinde yolsuzluklara göz yumarak yükselirse ve Türkiye''nin topyekûn devlete güvensizliği artarsa, işte ortaya çıkan sonuç cezaevlerini doldurmaktan ileri gitmez...

Ne çarpıcıdır ki, küçük hırsızlar cezaevi avlularında volta, büyük hırsızlar ise dışarıda cirit atıyor...

Peki bu saptamalar ve çelişkilere neden dikkat çektik?..

Çünkü "Türkiye''nin suç haritası"nı gösteren aşağıdaki tablo sadece toplumdaki yozlaşmayı değil, siyasetin ve devletin içerisindekilerin bu yozlaşmaya nasıl cesaret verdiğini ve ne yazık ki alan yarattığını da gösteriyor...

14 MİLYON ŞÜPHELİ, 11 MİLYON MAĞDUR...

Adalet Bakanlığı''nın 2021 yılına ilişkin adli istatistikleri, suç oranlarında yaşanan artışı ortaya çıkartmış...

Özellikle hırsızlık, dolandırıcılık ve yağma gibi suçları kapsayan malvarlığına karşı işlenen suçlar zirve yaparak sadece 2021 yılında 2.5 milyona yakın dosya açtırmış...

Tüm suç grupları içinde uyuşturucu suç oranı 422 bin dosyayla yüzde 5''e yükselmiş...

Geçen yıl 2021''de cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen 127 bin suçtan 44 bini "çocukların cinsel istismarı" olmuş...

Alman yayın organı DW''ye yansıyan 352 sayfalık Türkiye''nin suç haritasına göre, son dört yılda savcılıklara ulaşan 314 binden fazla ihbardan 24 binine soruşturma açılmış...

Türkiye''de 2014''te 9.8 milyon şüpheli varken, 2021''de bu rakam 14 milyonu aşmış, bu soruşturmalarda 11 milyona yakın kişi ise "mağdur/müşteki" olmuş...

2020 yılında 283 bin yabancı uyruklu kişi şüpheli olurken, bu sayı geçen yıl yaklaşık 383 bini aşmış...

Ceza mahkemelerinde 2020''de açılan dava sayısı 2 milyon 833 bini aşmışken, geçen yıl ise 3 milyondan fazla dava açılmış...

Velhasıl bakanlığın raporu tüm suçlarda belirgin bir artış yaşandığını ortaya koymuş...

Buna göre, geçen yıl 2.5 milyona yakın dosyayla en fazla "malvarlığına karşı" suç işlenmiş, 546 bin kişi mahkum olmuş...

Bu arada bir milyon 453 bin hürriyete karşı, bir milyon 304 bin vücut dokunulmazlığına karşı ve bir milyon 179 bin de şerefe karşı suç işlenmiş...

Bir milyon 178 bin hakaret, 913 bin tehdit, 897 bin kasten yaralama suç dosyası da mahkeme raflarındaymış...

Terörle mücadele, Anayasa''ya karşı suçlar ve darbeye teşebbüs konusundaki dosyalar da Türk yargısını bayağı uğraştırmış...

NAMUSLULAR, FESATLAR...

Keşke Türkiye''nin suç haritasını gösteren raporda kaç devlet memuru, kaç üst düzey bürokrat, kaç siyasi ve siyasetten beslenen kaç rantiye figüranı yolsuzluk, rüşvet, vurgun, ihale rezaletleri yüzünden yargılanmış diye bilgiler de bulabilseydik...

Hatta bu dosyalarda, AKP döneminde laikliğe, Atatürk''e, Cumhuriyet''e saldıran bölücü ve gericilerin yaptıkları da keşke sayfa sayfa anlatılsaymış...

İçerdiği bilgilere bakılırsa, Adalet Bakanlığı''nın ülkedeki suç haritasını gösteren raporu Türkiye''nin artık huzurlu, güvenli bir ülke olmadığını da gözler önüne sermiş...

İşte bu raporu sosyologlar, psikologlar şöyle derinlemesine bir analiz etseler, içeriklerine göre hangi suçlarda artış olduğunu (sosyal, siyasal ve ekonomik sebeplerini) ve tetikleyen gerekçelerini gözler önüne serseler, hiç kuşkunuz olmasın (güvenlik yargı ikileminde siyasallaşma) ile başlayan devletteki yozlaşmanın, toplumun farklı kesimlerinde ters yola sapanlara ne yazık ki cesaret verdiği de ortaya çıkacaktır...

İşte o zaman yolsuzluk yapanlar, devlete ihanet edenler, devlet malını çalanlar, devletin milyarlarca liralık ihalelerini yandaşlara peşkeş çekenler, sınav rezaleti ile milyonlarca gencin umudunu çalanlar hangi siyasi pervasızlık ortamından, hangi ciddiyetsizlikten ve laçkalıktan cesaret ve de ilham aldılar, hepsi anlaşılacaktır...

Evet; "Balık baştan kokar" sözü sadece kişilere indirgenmemeli...

Topyekûn devletin ve siyasetin içerisinde yolsuzluk, rüşvet ve haksızlığın bu kadar çok konuşulduğu ülkelerde, elbette ki bu çarpıklıklardan cesaret alarak yanlış yollara sapanların ve "büyükler yapıyor, küçükler neden yapmasın" sorusundan cesaret alanların sayısı her zaman artacaktır...

İşte bu yazıyı okuyan herkes de, "peki ne yapacağız" diye soracaktır...

Muhalefetin ülkeyi AKP''den kurtarmasını bekleyelim ama, bu haklı soruya cumhuriyetin kurucularından İsmet İnönü''nün o muhteşem saptaması ile de yanıt verelim;

"Eğer bir memlekette, namus sahipleri en az kötü insanlar, fesatçılar kadar sabırlı olmazsa, o memleket mutlaka batar."

Yazarın Diğer Yazıları