Batı Cephesi'nde değişen bir şey yok

Tarih tekerrür (tekrar) eder mi diyorlar. Ediyor işte. Hem de yanı başımızda gözümüzün önünde.
      Hatta Türkiye'nin yönetiminde bile tekrar etmekte olan bir tarihsel süreç var.
İçinde yaşadığımız siyasal sürece iç politika açısından baktığınızda ne görüyorsunuz?

Bir çeşit Abdülhamit dönemi.
Baskı var mı?
Hem de alası var.

Siyasal komitacılık?
Tam da gündemin orta yerinde.
Gazeteciler dövülüyor, siyaset, rekabet üzerinden değil, şiddet üzerinden biçimlendirilmeye çalışılıyor.

Hürriyet İhtilaf Partisi de yaşıyor, çakma İttihat Terakki de.
Sadece zaman ve şahıslar değişik. Zihniyet sanki kopyalanmış, Bir benzerini DP döneminde de yaşadık.
Geliniz dış politikaya. İngiltere'nin yerine ABD'yi koyun. Neresi farklı? Türkiye'ye bakış gene aynı benzerlikleri göstermiyor mu?

Gene Anadolu'da bölücü hesaplar yapılmıyor mu?
Doğu'da bir Ermenistan ve Kürdistan kurulması için çabalanmıyorsa Papa'nın Irak'ta ne işi vardı? Hangi mesajları verdi dünyaya?

ABD'nin Orta Doğu'daki programının bir parçası olan Papalık, Irak ziyaretiyle İran'a ve Türkiye'ye anlamlı mesajlar verdi. İran'a dedi ki: "Şii dünyanın bir parçası benim yanımda. İşte Sistani ile görüştüm. O bizim açımızdan, Şiiliğin muhatabıdır. Seni ABD ile birlikte dışlıyoruz. Cezalısın. Ya bize boyun eğeceksin ya da biz kendimize muhatap buluruz."
Türkiye'ye de aklı olanları uyaracak önemde ve şiddette mesaj verdi. Hz. İbrahim'in doğduğu şehri boşuna ziyaret etmedi. "İbrahimî dinler" projesi hepimizin malumu. Bu proje Papalığın projesi ve Türkiye'de "dinlerarası diyalog" adıyla gündeme sokuldu. Demek ki Papa, Şii Sistemi'yle birlikte İslam dünyasından ses yükseltiyor.
Projeyi reddetmiş Türkiye'ye, Sevr'in bitmediğini, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da "Kürdistan" emellerinin yüz yıl önceki gibi  sürdüğünü açıklıyor.
Ekonomiyi dibe vurdurduktan sonra, halkını aç bırakan iş başındaki iktidar ise, Büyük Orta Doğu Projesi'nin sahibi ABD'den gelecek küçük bir mesajın mutluluğunu yaşamak arzusuyla yanıp tutuşuyor. Çöken Osmanlı Devletinin yöneticileri gibi, şimdikiler de, büyük devletlere şirin görünecek siyasi adımlar atıyor.
Kafa aynı kafa zihniyet aynı zihniyet.
Burada anlaşılmayan ABD'nin tutumu. Acaba "Erdoğan'a tavır koyma" görüntüsü veren ABD, gerçekten mi böyle istiyor yoksa, siyasal mühendislik mi yapıyor?
Nasıl yani, diyeceksiniz.
Şöyle: Erdoğan karşıtlığının üç anlamı olabilir. Birincisi, iktidarı psikolojik baskı altında tutarak, iyice "eyvah iktidarımı kayıp ediyorum" endişesine sevk etmek ve buradan istifadeyle kendi hizasına çekmek.

İkincisi, temas kurmayarak gene psikolojik mesafe koyarak, mümkün olacak tavizlere zorlamak.
Üçüncüsü de, sahiden onunla ilişkiyi koparmak.
Üçüncü şıkka ihtiyatla yaklaşılması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü AKP, iktidarda kalabilmek için "biraz tavizden ne çıkar" diyebilir. Nitekim Rahip Brunson konusunda bunu yaptı.
Burada göz önünde tutulması gereken bir başka şey daha var. O da şudur: ABD psikolojik baskı/mesafe uygulayarak, AKP iktidarıyla zıtlaşarak, aslında onu destekliyor olabilir. Çünkü Türk Milleti, dış baskılara onay vermez. Tersini tercih eder.
Sonuçlarını sürece bakarak anlamaya çalışacağız. Şimdilik görünen şey, Türkiye'deki yönetim zihniyetinin eskinin tekrarında ısrarlı olduğu ve dış güçlerin de  Türkiye üzerindeki hedeflerinden vaz geçmediğidir.

Yazarın Diğer Yazıları