Bazen itirafçılar da doğru söyler...

Ülke olarak maalesef hep geriye gidiyoruz. İbret alma, olup bitenlerden ders çıkarma alışkanlığımız olmadığı için tarih tekerrür ediyor. Dün, Ergenekon ve Balyoz davalarında şahit olduğumuz itirafçı ve gizili tanık furyası bugün FETÖ davalarında tekrar hortladı. Aynı şeyleri tekrar deneyerek farklı sonuçlar elde edilemeyeceğini yahut yanlış hesabın Bağdat'tan döneceğini bir türlü öğrenemedik.

Bir adam niye itirafçı olur?.. Her halde kendini kurtarmak için değil mi? Denize düşen yılana sarılır hesabı itirafçılar da gayet tabii yalana sarılacaklardır. Nitekim geçtiğimiz günlerde bazı itiraflarda bulunarak serbest kalan bir itirafçının, bir gün sonra savcılığa gidip itiraflarının yalan olduğunu söylediği ve tekrar tutuklandığı basına yansıdı. Ama bu, bütün itirafçıların yalan söyledikleri anlamına gelmez. Bazen itirafçılar da doğru söyler. Söz gelimi, işler sarpa sarınca uyanıklık yapıp cemaat medyasından havuz medyasına transfer olan bir zatın şu söyledikleri yalan mı?

"Benim 25 Aralık'tan önce Gülen hareketinin içinde bulunmam, onlara yazılarımla, idareciliğimle destek vermem suç ise bu suçu, en tepe yöneticilerden aşağıya hemen herkes işledi."

Dikkat ettiyseniz bu cümlede iki ayrı hüküm yer almaktadır:

1) 25 Aralık'tan (2013) önce Gülen hareketine yardım ve yataklık yapmış olmak suç değildir.

2) Şayet suç ise, bu suçu devletin en tepesinden aşağıya doğru hemen herkes işledi.

O zaman soralım:

 1) 25 Aralık'tan önce FETÖ'ye yapılan yardım ve yataklık suç değilse 17-25 Aralık öncesinde -yardım ve yataklık değil- sadece -hasbelkader- felan bankada hesabı olan, feşmekan sendikaya üye olan garibanlar niçin görevden alındı, niye ceza evine tıkıldı?

2) 25 Aralık'tan önce FETÖ'ye yapılan yardım ve yataklık suç ise ve bu suçu da devletin tepe yöneticilerinden aşağıya doğru hemen herkes işlediyse niye onlar da görevden alınmıyor, hapse atılmıyor? Bu işin siyasî iş birlikçileri nerede?

Yurtlarda diri diri yanarak ölenler fakir-fukara çocukları, sınırda şehit olanlar fakir-fukara çocukları, memuriyetten atılanlar fakir-fukara çocukları, hapishaneye tıkılanlar fakir-fukara çocukları... Bütün bunlar altta kalanların canı çıksın demek değil de nedir?

Adam TBMM'de F. Gülen'e methiyeler düzüyor, televizyonlarda adı geçen melunla çektirdiği hatıra fotoğrafları yayınlanıyor, Pensilvanya'da FETÖ liderine saygılarını arz etmek için kuyruğa giriyor, Türkçe Olimpiyatları anısına para bastırıyor... Ama bunlara yargı bir şey demiyor. Niye? Çünkü biri bakan, diğeri milletvekili, öbürü belediye başkanı vs... Bu mudur adalet? Bu kadar haksızlık eminim gayretullah'a dokunacaktır. Unutmayın ki Allah imhal eder ama ihmal etmez!

Nerede bir garib-gureba varsa yanındayız diyenlerin, Ayasofya, Filistin, Gazze edebiyatı yapanların, Müslümanlığı kimseye vermeyenlerin, yapılan bu haksızlıklara ve yaşanan bu mağduriyetlere sessiz kalmaları dilsiz şeytanlık değil midir?..

Beyt li-müellifihi:

"Konuşmak varken, haksızlık karşısında susmak bilmem neden?//Dilinizi mi yuttunuz, nedir sizi dilsiz şeytan eden?"

Yazarın Diğer Yazıları