29 Nisan Salı günü gerçekleşen genel grev, özellikle Belçika’daki demiryolu ulaşımını ciddi şekilde etkiledi. Ülke genelinde InterCity trenlerinin yalnızca yüzde 60'ı sefer yapabildi. Banliyö ve işe gidiş gelişte kullanılan P trenleri ise neredeyse tamamen devre dışı kaldı. Toplu taşımada yaşanan bu aksaklıklar hem çalışanları hem de işverenleri zora sokarken, şehirlerarası ticaret ve lojistik hizmetlerinde de ciddi yavaşlamalar yaşandı.

GREVLERİN YÜKSEK MALİYETİ
Genel grevin ardındaki temel neden, hükümetin tartışmalı sosyal güvenlik ve iş gücü politikalarına karşı duyulan tepki. Belçika İş Dünyası Federasyonu (FEB), her grev gününün ülke ekonomisine verdiği zararın 300 ila 500 milyon dolar arasında değiştiğini belirtiyor. Bu durum yalnızca mali değil, aynı zamanda itibar kaybına da yol açıyor.
Loyens & Loeff hukuk bürosundan avukatlar Etienne Pennetreau ve Kris De Schutter, bu durumun yatırım ortamına olumsuz etkilerini vurguluyor. “Sürekli tekrarlanan grevler, ülkemiz adına kötü bir tanıtım oluyor” diyen uzmanlar, uluslararası şirketlerin Belçika’daki faaliyetlerini yeniden değerlendirmeye başladığını ifade ediyor.
Portekiz'de ulaşım krizi: İşçiler greve gidiyor
ÜCRET MALİYETİ ÖNEMLİ AMA GREV RİSKİ CAYDIRICI
Her ne kadar yatırım kararlarında ilk kriter iş gücü maliyeti olsa da, sık sık yaşanan iş bırakmalar bu maliyete ek bir yük olarak değerlendirilmekte. Özellikle küresel ticaret savaşlarının gündemde olduğu bu belirsiz ekonomik dönemde, grev riski yatırımcıların gözünde daha fazla önem kazanıyor.
Pennetreau ve De Schutter, “Mevcut iş ortamı belirsizliklerle doluyken, grev tehdidi ek bir caydırıcılık yaratıyor” uyarısında bulunuyor.
PERAKENDE SEKTÖRÜNDE HASSAS DENGE
Grevlerin etkisi, bazı sektörlerde daha derin hissediliyor. Özellikle perakende sektörü gibi zaten zor koşullarda mücadele eden alanlarda iş bırakmalar daha tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Yakın zamanda iflas eden Casa, Cora ve Cassis gibi markalar, sendikalar ile işverenler arasında yeni bir anlayışın gelişmesine neden oldu.
Kris De Schutter, bu durumun tarafları daha temkinli davranmaya ittiğini belirterek “Her iki taraf da grevin sınırlarını zorlamanın her şeyi kaybettirebileceğini artık farkında” diyor.
Almanya’da havalimanlarında uçuşları etkileyecek dev grev
MAHKEMELER DEVREDE
2024 yılında Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir karar, grev sırasında kurulan grev çadırlarının ve bariyerlerin kaldırılması için doğrudan ilk derece mahkemelerine başvuru yolunu açtı. Bu karar, özellikle işverenlerin grev karşısında yasal yollara daha hızlı başvurmasını sağladı.
Aynı zamanda sendikalar da hükümetin aldığı kararları yargıya taşımakta tereddüt etmiyor. Geçtiğimiz hafta FGTB sendikası, işsizlik ödeneklerine getirilen sınırlamaları “insana yakışır yaşam hakkına aykırı” bulduğunu belirterek konuyu iş mahkemesine taşıdı.

TOPLUMSAL GERGİNLİK SÜRÜYOR
Genel grevlerin yaygınlaşması ve tarafların karşılıklı dava süreçlerine daha sık başvurması, Belçika’daki iş ortamını ciddi anlamda belirsizliğe sürüklüyor. Hem yatırımcılar hem de küçük işletmeler bu ortamda adım atarken iki kez düşünmek zorunda kalıyor. Hükümetin, işverenlerin ve sendikaların bu gerilimi yönetme biçimi, ülkenin ekonomik geleceğini belirleyecek en önemli etkenlerden biri haline gelmiş durumda.
Bu gidişat durdurulmazsa, Belçika sadece mali değil, aynı zamanda güven ve istikrar kaybı yaşayan bir ülke olarak konumlanma riskiyle karşı karşıya kalabilir.

Komşuda grev ulaşımı vurdu