Berna Sukas: Gidişe son vermenin zamanı geldi, geçiyor

Berna Sukas: Gidişe son vermenin zamanı geldi, geçiyor
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Berna Sukas, sorunların kaynağını kendilerinden başka yerde arayan iktidarın, millet için gelecek vaat etmediğini söyledi. Sukas, “Türk milleti sandıkta AKP’ye ’Artık yeter diyecektir’ dedi.

Bünyamin ÖZTÜRK / YENİÇAĞ

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Berna Sukas, 16 yıllık AKP iktidarının tutarsızlıklarının ve bunların doğurduğu olumsuz sonuçların Türk milleti tarafından görüldüğünü belirterek, ''Artık bu gidişe son vermenin zamanı gelmiş hatta geçmektedir.'' dedi.

MHP'nin sunduğu af kanunu tasarısı ile ilgili görüşlerini açıklayan Berna Sukas, ''Tasarıya göre bu aftan en çok uyuşturucu tacirleri faydalanacak. Tecrübeli 50 bin satıcıyı tekrar okullarımızın önüne mi gönderelim?'' diye sordu.

Çeşitli konulardaki sorularımıza cevap veren, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Berna Sukas, Türk Milleti'nin son 16 yıldır özellikle ilk dönemlerinde oldukça güçlü bir şekilde bugünkü iktidarı desteklediğini, ancak, bugün gelinen noktada, tek başlarına aldıkları ve uyguladıkları kararlar sonucu hayatının katlanılamaz şekilde zorlaştığını, hatta imkânsızlaştığını kaydetti.

Berna Sukas, ''AKP iktidarı son demlerini mi yaşıyor?'' şeklindeki sorumuza ise şu karşığı verdi;

''Hatalı ve isabetsiz politikalarının sonucu olan bu durumu bile kabullenmeyip; hep inkâr etme yolunu seçen veya sorunların kaynağını, hep başka yerde arayan iktidar, iyi bir gelecek vaad  etmekten çok uzaktır. Millete dayattıkları kendi doğrularını ve programlarını, kendi içlerinde bile savunamamakta, damat bakanın söylemleri, kayınpeder Cumhurbaşkanı tarafından reddedilmekte, bugün savunduklarını, kısa bir süre sonra reddedebilmektedirler. Bunlar,   milletimiz tarafından görülmüştür ve artık bu gidişe son vermenin zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Türk Milleti, önümüzdeki yerel seçimlerde toplumun her yönden içinde bulunduğu bu kötü gidişe son verecek ve sandıkta AKP'ye (artık yeter) diyecektir. Her gittiğim ildeki ziyaretlerimde, sokakta vatandaşlarımızla olan sohbetlerimizde bunu açık yüreklilikle dile getirmektedirler."

Berna Sukas'ın sorularımıza verdiği cevaplar şöyle;

Eğitim sistemimiz size göre ne durumda?

"Eğitimle ilgili en büyük sorunumuz, bir sistemin olmayışı. Eğitim bir stratejik aklın ürünü olmalıdır. 'Çocuklarımız bu işleyişe nasıl giriyorlar ve çıktıklarında nasıl olmalarını arzu ediyoruz?'  Bu iki sorunun cevabını vermeden eğitime dair bir tasarrufta bulunamayız. Mütevazı imkânları olan bir ailenin 'sıradan'  çocuğu Aziz Sancar, vaktiyle o sisteme girip, Nobel almaya namzet bir genç olarak çıkmıştı. Şimdi aynı başarı hikâyelerinden söz edebilecek miyiz? Mesele budur. Mevcut sistemsizlikte, çocuklarımızın evvelâ sisteme nasıl girdiklerini bilmiyoruz. Diyelim kıyafet serbestîsi geliyor, çocukların hepsi ülke çapında homojen bir gelir seviyesinde mi? Gelir durumu farklılığı nedeniyle bazı çocuklarımız bir dışlanma, üzülme, özenme sorunu yaşayacaklar mı? Sonra, sürekli değişen sistem, çocukların kafasını karıştırıyor. Hatta öyle kayıp nesillerimiz var ki; üç-dört farklı sisteme denk geldiler. Bu çocuklar o sistemden nasıl çıkacak? Kafası karışık, amaçsız, hedefsiz, rehberlikten mahrum bırakılmış bir şekilde çıkacak. Bu çocuklar başarısız olduğunda, bu nesiller Türkiye'nin beşerî sermayesinde olumsuz bir kategori oluşturduklarında suç onların mı? Yoksa onlara kobay muamelesi yapan iktidarda mı?"

aek_1900.jpg

Sizce eğitim sistemimizde neler değişmeli?

"Bizim âcilen; eğitim sonucu yetişecek insan tipinin ne olmasını istediğimize karar vermemiz gerekiyor. Her detayı bir merkezden komünist idareler gibi belirleyip, tek tip insan mı üreteceğiz? Yoksa; hayatla başa çıkabilme becerilerini arttırıp, yeteneklerini işleyip, kendi yollarını bulmasını sağlayan bir rehber anlayışıyla mı hareket edeceğiz? Bilimsel düşünceyi içselleştirmiş, bunun yanında memlekete faydalı olma, cemiyetle uyumlu olma gibi tutumları edinmiş bir gençlik yetiştirmek, bunun ötesindeki tercihleri bireysel özgürlük alanına terk etmek, önceliğimiz olmalı. Bu anlayış değişikliğinden sonra yapısal sorunlarla başa çıkabilmek mümkün olacaktır."

Müfredat ve sınav sistemine yönelik ne tür yapısal sorunlar var?

"Kendinizi anne babanın yerine koyun. Bir çocuğunuz var. İyi bir eğitim alması ve parlak bir geleceğe sahip olması için varınızı yoğunuzu vakfediyorsunuz. Masraftan kaçınmıyor, fedakârlıklarla eğitim hayatının maddî açıdan sorunsuz, eksiksiz kalmasını temin ediyorsunuz. Fakat, sürekli değişen sınav sistemleri ve müfredat, çocuğunuzun başarısız olmasına yol açıyor. Bu; büyük bir vebâl, bu, kul hakkı. Hem bir çocuğun bütün hayatına tesir eden bir beceriksizlik, hem anne babanın fedakârlıklarına saygısızlık. Müfredatta da en büyük sorun, arka bahçe siyasetinin getirilmesi. İmam Hatipler bir paralel eğitim alanı olarak tasarlanıyor, ki; bu hem esastan, hem usûlden yanlıştır. Zorla oraya gönderilen çocuklarda, dînî duygulara karşı bir tepkisellikten söz etmek de mümkün. Gençlere ilköğretime girdikleri andan itibaren rehberlik edip, onları uzmanlaşmaya yönlendiren bir eğitim sistemi İYİ Parti'nin vizyonunun özetidir."

aek_1908.jpg

Karma eğitimin kaldırılması bir dönem çok tartışıldı. İYİ Parti'nin bu konuya bakışı hakkında biraz bilgi verir misiniz?

"Bu konuda uzmanların, bilimsel literatürün ve tecrübî bilginin değil de, siyasî emellerin aktör haline gelmesi en büyük sorun. Çocukların nasıl bir ortamda eğitim görmesi gerektiği tartışılacaksa, literatürü, uygulamaları taramalıyız. Karma eğitimin çocuklara zarar vermediği, aksine fayda sağladığı görülüyor. Çocuk yaştan itibaren iki farklı cinsiyetin olduğunu ve bu cinsiyetlerin cemiyet hayatı içinde bir arada yaşayabildiğini gören gençlerin, bu hususta görgüsü artıyor. Kadını, ya da erkeği yabancı görmüyor. Birbirinden tecrit edilmiş ve sürekli böyle büyümüş kızlar ve erkekler büyüdüklerinde cemiyetin alacağı hali öngörebiliyor musunuz? Bunun sözgelimi kadın düşmanlığına, cinsiyetçiliğe, taciz ve istismara etkisini  gündeme aldınız mı? Bu iş oyuncak değil. Eğitimin sorunu da karma eğitim değil. Asıl meseleleri beceremeyen, kendi seçmeninin çocukları başta olmak üzere Türk çocuklarını niteliksiz bir eğitime mahkûm, parlak bir gelecekten mahrum eden AKP, cambaza bak tiyatrosu sergiliyor. Karma eğitimi tartışmaya açarak, asıl sorunları perdeliyor. İYİ Parti elbette bunun karşısındadır.

Biz ara eleman ihtiyacımızı odağına alan, gençlerimizin geleceğinin arka bahçemiz olsun gibi siyasi hesaplara meze edilmediği, bilimsel, Aziz Sancar'ı tekil ve sıra dışı değil, gayet 'olağan'  bir hikâyeye dönüştürecek bir eğitim vizyonuna sahibiz. İktidara geldiğimizde bizim için büyük bir kötü miras bırakmış olacak. 16 yılda verdikleri zararın en büyüğü eğitim ve gençlik sahasındadır. Çözülmesi yıllar bulacak, ancak, doğru kadrolar ve idealist bir vizyonla ilk andan itibaren kolları sıvayıp geçiştirici, günü kurtaran değişiklikler değil, meselenin köküne inen çözümlerimizi uygulamaya başlayacağız. İktidarın mevcut eğitim anlayışında büyük bir nitelik sorunu olduğunu söylemek mümkün. Nedir bu? Okulları nitelikli ve niteliksiz olarak ayrıştırmak, ayrıca yüksek nitelikli okullar olarak belirtilen okulların da sıradanlaşmasına neden olan bir düzen. İlköğretimden başlayarak çocuklarımızın geleceğine zarar veriyor. Parlak öğrencilerin farklı bir müfredatla eğitim görmesi bir adaletsizlik değildir. Her çocuğu yetenekleri ve seviyesine göre benzer akranları ile birlikte kategorilendirip rehberlik yaptıran bir sistem gerekiyor.'' 

Bir de kültür meselemiz var?

"İktidar, Türkiye'de bir kimlik bunalımına sebep oluyor. Bir etnik vurgu öne çıkıyor, bir Osmanlı vurgusu. Türklük sürekli bir şeylerin 'anti'si olarak konumlanıyor. Biz Türk tarihini bütün safhaları ve her şeyiyle benimsiyoruz. Hikâye bizim hikâyemizdir. Tarihimizden süzülüp gelen bu kimliğin yapıtaşları çeşitlidir. Bu da, bizim zenginliğimizdir. Gençlerimizin Türk olmaktan mutlu olduğu, Türk kültüründe büyüdüğü, bu kültüre uygun bir hayat sürdüğü bir Türkiye hayal ediyorum ben. Orhun'da milletine hesap veren bir abide diken Bilge Kağan da bizim 'Haçlı'ya Türk erliğin gösterem'  diyen Murad Han da. Zehirli zihinler tarihi karakterlerimizle bugünün siyaseti arasında yandaş-karşıt denklemleri kurgulayarak kültürümüzü baltalıyor. Hele; Atatürk ve Millî Mücadele'ye dil uzatan zihniyetin Cumhurbaşkanlığı'nda ağırlanması zuldür. Atına üzengi takmayı akıl eden Orta Asyalı Türk, bugünün akıllı füze sistemini geliştiren mühendisimizin öncüsüdür. Aziz Sancar'ın evveli, otlardan merhem yapan tababet ile uğraşan Akşemseddin'dir."

aek_1942.jpg

Sanata bakış açınız?

"Türkiye hiç bu kadar kamplaşmamıştı. Mevcut iktidar, sanatı dahî 'senin sanatın - benim sanatım'a dönüştürmeyi başardı. Siyasî görüşleri nedeniyle sanatçılar ayrımcılığa uğradı, sanat açısından bir parlak yönü olmayan şahıslarsa, sırf iktidara yakın oldukları için itibar gördüler. Evvelâ biz bundan uzak duracağız. Sanatçı meslek örgütlenmelerinin telif, çalışma şartları gibi konularda paydaş olarak daha görünür ve etkili olmasını sağlayacağız. Devlet sanat yapamaz. Sanat, şahsî ve muhteremdir. Devletin görevi sanatın serpilip gelişebileceği bir ortam yaratmaktır. Bu vizyonla hareket edeceğiz."

MHP'nin af tasarısı çözüm mü?

"Sürekli af çıkan bir ülkede, suça meyilli şahıslar (nasılsa af çıkacak) psikolojisine girip, daha pervasız olabilirler. Suçla mücadele, sağlık kampanyalarına çok benzer. Asıl ve etkili olan, önleyici tedbirlerdir. Bir hastalığı engellemek, onu tedavi etmekten daha kolay ve daha az sancılıdır. Suç da böyle. Teklif edilen tasarıya göre; bu aftan en çok uyuşturucu tacirleri faydalanacak. Uyuşturucu kullanma yaşı, ilköğretim seviyelerine düştü. Bunun önüne geçmek için emniyet teşkilatımız mücadele verirken, tecrübeli 50 bin satıcıyı tekrar okullarımızın önüne mi gönderelim? Cezaevlerinin kapasitesinin arttırılması gerekiyor, tek sorun bu. Ceza ve tutukevleri için eğitim programları var. Bu programların daha da genişletilip etkin bir hale getirilmesi, suç işlemiş insanların topluma geri kazandırılması için hayatiyet arz ediyor. Her zaman olduğu gibi kestirme, hiçbir anlamlı kazanımı olmayan çözüm önerileriyle günü kurtarmaya çalışıyorlar."

ÖĞRETMEN AKADEMİLERİ AÇILACAK

Partimizin hedefi, ülkemizi PISA sıralamasında ilk 20'ye sokup, en iyi ilk 100 üniversite arasında 5 üniversitemizin bulunmasını sağlamak. Eğimde Sosyal Diyalog mekanizması ile eğitim sisteminin paydaşlarını, eğitim politikalarının belirlenmesinde etkin kılacağız. Talim Terbiye Kurulu'nu yeniden yapılandıracağız. Meslekî Eğitim Programları'nı günün ihtiyaçları ve ekonominin taleplerine uygun şekilde oluşturacağız. Mesele, sadece öğrenciyi eğitmek değil. Öğretmenin de; sürekli güncellenen bir yaşam boyu öğretim anlayışının parçası olması gerekiyor. 'Öğretmen Akademileri'ni, temel eğim kademeleri ile meslekî ve teknik öğretmen ihtiyacına yönelik olarak yapılandıracağız. En başarılı öğrencilerin öğretmen akademilerini tercih etmelerini sağlayacak politikaları hayata geçireceğiz.