Bilge Liderlerimiz Atatürk, Tonyukuk ve istikbalimiz - Gençlerimiz / Levent AĞAOĞLU

Bilge Liderlerimiz Atatürk, Tonyukuk ve istikbalimiz - Gençlerimiz / Levent AĞAOĞLU
Türklerin tarihlerinde kalemi ve kılıcı birlikte taşıyan iki büyük devlet adamımız olmuştur. Türk Kağanlığı’nın kurucu Başbakanı Bilge Tonyukuk ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk.

21. yüzyılın ilk çeyreği içerisinde Türkler yegâne bilge liderleri olan Tonyukuk (646-724) ve Atatürk (1881-1938) ile ilgili kutlamalarda bulundular. İlk olarak, Türkçenin ilk yazarı olan Türk Kağanlığı’nın (ikinci Göktürk devleti) kurucusu başbakan ve bilge başkomutan Tonyukuk’un yazıtının dikilişinin 1300. yılı dolayısıyla UNESCO tarafından 2020 yılı Tonyukuk yılı ilan edildi ve yıl boyunca Tonyukuk’la ilgili kitaplar yayınlandı, sempozyumlar düzenlendi. Kendisi hakkında, ilk bilge liderimiz hakkında bilgilerimiz derinleştirildi, yaygınlaştırıldı. Ardından içinde bulunduğumuz 2023 yılı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı kutlamaları yapıldı.

Her iki bilge liderimiz de Türk tarihine altın harflerle yazılmıştır. İkinci Göktürk devleti ve 1300 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti, bilge liderlerimizin öncülük ettiği bir Kuva-yi Milliye hareketi neticesinde, düşmana karşı bir isyan ve bağımsızlık hareketi neticesinde büyük emekler harcanarak kurulmuştur. Ana referanslarımız, Türk adını siyasal kimliğe kavuşturan, hanedan vesayetini ellerinin tersi ile iten Göktürk Türk Kağanlığı ve Türkiye Cumhuriyetini kuran bilge liderlerimizdir.

Göktürk Devleti’nin kurucularından ilk Başbakan Bilge Tonyukuk yazıtında “İlteriş Kağanın bilgesi de başkumandanı da ben idim” ifadesini yazıya geçirmiştir. Tarihte Türk adı ile anılan ikinci Türk devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de, ilk Başbakan Bilge Tonyukuk’un bu sözlerini bizzat hayata geçiren bir kurucu siyasi kişiliktir. Söz konusu bilge liderlerimiz dışındaki siyasi liderler ise bu sözlerin gereğini yerine getirememişler, bilgelik vasıflarını haiz olmadıkları için icraatları ve dolayısıyla isimleri de geleceğe bir iz bırakamamıştır. 2023 itibarıyla Bilge Tonyukuk’un Başbakanlık makamı artık söz konusu değildir, Mustafa Kemal Atatürk ise kişiliği ve getirdiği kurumlar hedef alınan kurucu bir siyasi liderdir.

Halk burada tayin edici konumdadır. Tonyukuk’a bilge sıfatını veren, Atatürk’ü de 100. yıl kutlamaları esnasında bağrına basan aynı halktır. Her iki lider de kendilerine yol gösterici olarak Türk halkını örnek almışlardır. Tonyukuk’un yazıtında defalarca Türk Bodun, yani Türk halkı ifadesi yer almaktadır.

Türk tanımlaması ilk kez Tonyukuk’un yazıtında yer almıştır. Miraslarını gelecek kuşaklara bırakmak için her iki lider de yazılı eserler ortaya koymuşlardır. Tonyukuk’un keski ile granit taşa yazdırdığı yazıtı ile Atatürk’ün günler boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizzat kendi sesinden okuduğu Nutuk, aynı maksatla yazılmıştır; tarihe not bırakmak, not düşmek, gençleri ve kuşakları aydınlatmak.

Tonyukuk’un temsil ettiği Başbakanlık makamının kaldırılmış olmasına ve Atatürk’ün kalplerden ve gönüllerden silinmesine yönelik çabalara karşın, her iki bilge lider de halkın gönüllerinde daha da derin bir şekilde yer almaktadırlar.

Bilge liderlerimizin temsil ettiği anlayış aynıdır, meclise yani halkın egemenliğine dayalı bir yönetim biçimi. İkinci Göktürk devletinde Türk Kağanlığı olarak resmî adını alan bu yapı, Osmanlı’nın kaçınılmaz çöküşü ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti olarak tarihteki yerini almıştır.

Liderlerimizi neden bilge sıfatı ile anmaktayız. Bu önemli bir sorudur. Çünkü kurduğumuz 16 devlet içerisinde halkı esas alan, halk egemenliğini esas alan, meclislerle halkın görüşlerini, halk temsilcilerinin görüşlerini ifade etmesine öncülük eden ikinci Göktürk Devleti’nin (Türk Kağanlığı) kurucusu Başbakan Bilge Tonyukuk ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Bağımsızlık konusu ilk kez yazılı olarak Tonyukuk Yazıtında dile getirilmiş ve daha sonra Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşında “Ya istiklal, ya Ölüm”, “Tam bağımsızlık benim karakterimdir” ifadeleri ile sonsuzluğa uzanmıştır.

Kuvvacılık hareketi ilk kez Tonyukuk tarafından yazıtında dile getirilmiş, 1200 yıl ardından, Mustafa Kemal Atatürk aynı stratejiyi yurt sathında kararlılıkla uygulamıştır.

Görüldüğü gibi zaman, zemin ve zihinde süreklilik söz konusudur. Buna karşın, Türk tarihi bu süreklilik kesintiye uğratılarak anlatılmakta ve bu kopukluk bir türlü aşılamamaktadır. Tonyukuk ile başlayan ardından Mustafa Kemal Atatürk ile katlanarak devam eden, bu bilge liderlerimizin zihninde canlanan bu fikirlerin sürekliliğini nasıl kesintiye uğratabiliriz. Önemli bir sorudur ve yüzleşmemiz elzemdir.

Türk kavramındaki önemli husus kavramın siyasi bir kavram özelliği taşıyor olmasıdır. Bu da aslında, birleştirici inanç birlikteliği ve yaratılmışların beraberliği anlamını taşımaktadır. Türk, Törüktür yani yaratılandır. Zaten Göktürk yazıtlarında da göğe sürekli atıf vardır.

Divan-ı Lugat it Türk başlıklı Türkçe sözlüğün erken tarihlerde üretilmiş olması, aslında Türklerde en önemli kültür varlığının dilleri olduğunun göstergesidir. Türkler dillerindeki özellikleri dünyadaki insanlara ve milletlere de göstermek istemişlerdir. Yazıtlardaki Türk kavramını, aslında devamında kurumsal olarak Türk Kağanlığı olarak da adlandırılan Göktürk Devleti’nin adında, Türkçenin ilk sözlüğü olan Divanı Lügat it Türk’te ve Atatürk tarafından 20. yüzyılda kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin adında görmekteyiz.

Türk ve bodun tabirleri ilk kez Tonyukuk Yazıtı ile yazıya geçirilmiştir. Türk, bodun olarak tarif edilmiştir. Ve yazıt içerisinde defalarca Türk budun tabiri kullanımı söz konusudur. Bodun ise boylar birliğidir, boyun çoğuludur, halkın birliği ve birlikteliği dile getirilmektedir. Biz bu tarifi esas kriter olarak ele almak zorundayız.

Türk budunu tabiri, Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” vecizesi ile aynı paralelde devam etmektedir. Bir topluluğu halk olarak ifade ettiğiniz zaman onun içinde ayrımcılık söz konusu değildir Tonyukuk yazıtı boyunca Türk halkını bir araya getirmek için ne gibi çabalar sarf ettiğini, birlik için nasıl mücadele ettiğini sürekli olarak dile getirmektedir.

Savaşlar ve mücadelenin neticesinde “devlet de devlet oldu” ifadesi, devletin eskiden zaten var olduğunu göstermektedir. Son derece geniş bir coğrafya üzerinde bu şekilde bir devlet yapısının kurulması, batıya, doğuya, kuzeye, güneye seferler yapılması devlet yapısının son derece dinamik bir iletişim içinde olduğunu da göstermektedir. İletişim, organizasyon yapısını güçlendirmektedir. Daha sonra bu özellik Kurtuluş savaşında Atatürk tarafından uygulanacak ve savaş, iletişim ile telgraflar ile kazanılacaktır

Bunun en canlı örneği ise Bilge Tonyukuk’tur. Tonyukuk hem kalemlerin hem de kılıçların efendisidir. Özgün ifadesiyle “bilgesi de başkomutanı da bendim”. Bilge sadece tefekkür insanı değil fakat aynı zamanda liderdir. Lider de zaten toplumu ve toplulukları kuvvete dönüştüren, yönlendiren insandır. Bu durumda bilgelik ve liderlik yan yana ve iç içedirler. Biri olmadan diğeri var olamayacaktır, var olmaları da ancak iletişim ile mümkündür. Bilge Atatürk iletişimin gücünü kullanarak bütün kararlarını milleti ile paylaşarak komutanlarla, devlet erkânı ile paylaşarak kuvvet haline gelmiş, bir lidere dönüşmüştür. Savaş esnasında sürekli telgraf ile iletişim sağlayarak çevresine topladığı halk ve kumandanlar ile savaşı kazanmasını ve neticeten Gençliğe Hitabe metnini yazarak gelecek kuşaklara da erişimi sağlamıştır.

Başkumandan bir bilge olmalıdır. Türklerin ana konuları olan askerlik mesleğini bilgelikle özdeşleştirmeleri bu konulardaki başarılarının altında yatan ana nedendir. Bilginin sadece kalemi yoktur, kılıcı da vardır. Bilgelik hayatla yüz yüze gelmek, yüzleşmektir. Şefkatli bir meydan okumadır. Yaparken yazmaktır, onun için başkumandan Bilge Tonyukuk Türkçenin ilk yazarıdır. O zamanlarda kâğıt bulunmadığı için taşa kazınmıştır bu bilgiler. İşte aynı sebeple başkumandan Atatürk de yaptıklarını Nutuk adlı eserinde yazmıştı. Esinlendiği Türklerin ana geleneğidir.

Kalem kılıç sentezi Türklerde bilge ve başkumandan geleneğinde birleşmiş gözükmektedir. Hâlbuki Batı ve Doğu geleneklerinde böyle bir durum söz konusu değildir. Aristo bilgedir, İskender ise başkumandandır. Aristo, İskender’e bilgeliği ve savaşmayı öğretmiştir. Doğu geleneğinde de bilgeler Konfüçyüs olsun, Sun Tzu olsun sadece bilgilidirler, hayatın gerçeklerinin içerisinde değillerdir. Türklerin ise kendine özgü dilleri ve dilden esinlenen düşünüş biçimleri ve bulundukları coğrafyaların özellikleri, sentezi zorunlu kılmıştır.

Sakarya Savaşı öncesi alınan Tekâlifi Milliye Kararları zaferi getirmiş ve ardından bir yıl boyunca yapılan hazırlıklar da Dumlupınar Zaferi’ni mümkün kılmıştır. Atatürk hep hazırlıklıdır, o sayede hızla neticeler alabilmiş, hedeflerine ulaşabilmiştir. Nutuk ve Gençliğe Hitabe de gelecek kuşaklar için yapılan hazırlıklardır. Geçmişte olanlar yazıya dökülerek gelecek kuşakların hep hazırlıklı olmalarının yolu açılmıştır. Bilge Tonyukuk, yazıtında, olması gerekenleri değil, bizzat olanları anlatarak, gelecek için hazırlıklı olunması, dersler çıkarılması mesajını vermiştir.

Savaşı kazanan Atatürk, ardından düşmanları olan Trikopis ve Venizelos’a sevgi ve dostluk elini uzatarak Yunus Emre misyonunu devam ettirmiştir. Atatürk’ün hiç sönmeyen enerji kaynağı insanlar ile muhabbeti ve insanların ona olan sevgisi olmuştur. 1300 yıl önce Tonyukuk’a Bilge sıfatını yakıştıran insanımız, bu kez de Mustafa Kemal’i, Ata sıfatı ile onurlandırmıştır. İnsanımızın üstün değerler ile dolu yüreği her iki liderin de gözünden kaçmamış ve kendilerini hem kaleme hem de kılıca efendi yapmıştır.

Bilge liderlerimizi anmak amacıyla Bilge ile Ata’nın Destanı başlığı altında üç adet şiirimi (Bilge, Ata, Bilge ile Ata) Levendname şiir kitabımda Eylül 2022’de yayınlamıştım. Bilge ile Ata özellikle gençlerimize anlatılmalı ve Türk tarihinin bu en yüce iki kahramanı hafızalarda ve gönüllerde eksiksiz yer almalıdırlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.yıl kutlamaları sırasında halkımızın, kurucumuz Atatürk’e gösterdiği vefa, bağlılık ve minnet duyguları hiçbir zaman unutulmayacaktır.

Türk halkı ve gençler Atatürk’ü ve düşüncelerini daha yeni yeni anlamaya içselleştirmeye başladı. Kurucumuzu gözümüzden ve gönlümüzden düşürmeye yönelik tüm fenalıklar ters tepmiştir. O halde tarihin derinliklerinde unuttuğumuz bir değer olan ilk yazarımız, ilk düşünürümüz Bilge Tonyukuk’a da aynı şekilde dört elle sarılmalı ve bu iki bilge liderimiz arasındaki gönül ve ilke beraberliğini, halk egemenliğine dayalı devlet anlayışlarını, yazıya ve düşünceye, kültüre verdikleri değerleri keşfetmeliyiz.

Binlerce yıl ötesinde unuttuğumuz Bilge Tonyukuk, yazıtında sadece Türk kültür öğelerine değer vermiş ve fakat damadı Bilge Kağan’ın her iki yüzünü Çince olarak yazdırttığı yazıtının aksine, kendi yazıtında sadece Göktürk alfabesi ile ve Türk kültür öğeleri ile yazılı bir eser meydana getirmiştir.

Tonyukuk ve Atatürk kendi özümüze dönmemizin öncüleridir. Kendimiz olmayı en başta gelen bir ilke haline getirmişlerdir. Böylelikle özellikle gençlerimize direkt olarak ileteceğimiz mesaj, kendi değerlerimizi esas alan, kendi değerlerimiz ile bize özgürlük ve bağımsızlık yolunu açan, bu bilge liderlerimiz, dahi kahramanlarımız ile gururlanmaları, kendi kültürümüzün ayakları üzerinde yükselmeleridir.

Tacidarların, sultanların, padişahların dil ve söylemlerinde ancak tebaa ve kul olarak ifadesini bulan halk, bilge liderlerimizin dilinde ve gönlünde, devletin asli kurucu unsurudur, Türk budundur, Türk milletidir.

Özellikle lise seviyesindeki eğitim kurumlarında ATATÜRK’ümüzün yanı sıra TONYUKUK anma günleri de düzenlenmeli, TÜRK adını ilk kez yazılı bir eserde defalarca kullanan bu ilk bilge liderimizin, yazarımızın örnek alınması, yazıtının okullarda İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe gibi metin olarak sergilenmesi ve hakkında öğrencilerimiz, gençlerimiz tarafından konuşmalar yapılması, toplantılar düzenlenmesi, eğitim öğretim kurumlarınca planlanmalıdır.

Umulur ki Cumhuriyetin 100. yılı ile birlikte açılan ikinci dönem içerisinde Türk halkı, bilge liderlerin önünü açacaktır. Neden diyecek olursanız toplam 103 adedi bulan Türk Yazıtları’nda en çok kullanılan kavram budun yani halk kavramıdır. Göktürk Yazıtlarımıza yansıyan halktaki deha, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti ufku ile açtığı yenilik yolunda bilge liderlerin teminatıdır.