Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Bayramlık ağzımızı 4 gün için kapatalım

Ne zaman açarsınız “bayramlık ağzınızı?”
Birileri, sizi sinirlendirdiğinde, küfür etmeye zorlayacak işler yaptığında...
İyi de neden “küfür” le açılır ki “bayramlık ağız?”
Bizim bildiğimiz; bayramlarda insanlar mutlu olur.
Güzel dileklerle birbirini kutlar.
Sevgi sözleri söyler.
Ancak dilimize yerleşmiş bu söze göre bizim yaptığımız şey ise demek ki, “küfretmek...”

 


***

 


Eğer gerçekten böyleyse; yani insanlar sinirlenip, küfrettiklerinde bayramlık ağızlarını açmış oluyorlarsa...
Demek ki aslında bize her gün “bayram...”
Çünkü o “ağızlar” zaten her gün açık!
Başta bu ülkeyi yönetenler olmak üzere hemen herkes birbirine hakaret ediyor, aşağılıyor, küfür yağdırıyor!
Bayramlar, özellikle de dini bayramlar ise “barışmayı, sevmediklerimize bile güzel sözler söylememizi, gönüllerini almamızı” emrediyor...

 


***

 


“Siz siz olun; bayramlık ağzınızı açmayın! Hele hele şu dört gün boyunca hiç yapmayın bunu” diyeceğim ama...
Kendim becerebilecek miyim bunu; inanın bilmiyorum.
Çünkü toplumu bölmeye ve dönüştürmeye çalışanlar...
Değerlere ihanet edenler...
İlkelerimize kinle saldıranlar bayram tatili yapmıyorlar ki...
365 gün 24 saat mesaideler!
Mustafa Mutlu/Aydınlık

 

+++

 

Ne çok acı, ne çok ah, ne çok çığlık var...

Bugün bayram...
Çocuklara bayramlıklarını verin...
*
Yağmur ile Deniz’e babalarının kokusunu...
Sevinsinler...
Gizem’e, babasının bir dahaki bayram evde olacağını söyleyin...
Hilal Hanım çapulcu oğlunun hücre kokusu sinmiş gömleğini ister...
Özlemi daha çoktur bugün, uzun gecelerde camda oturup bekleyen sevgilinin...
Söyleyin, eski bayramları sınır boylarında, kar altındaki çadırlarda erleri ile geçiren, dört duvar arasındaki o yiğit komutana...
Onu unutmadığımızı bilsin...
*
Bayramlar sevgi  günleridir ya...
Barışın...
Hoşgörünün...
Şefkatin...
Merhametin...
Ama bir büyük   günahın ortaklarıyız...
Bir zulmün   sessizleri...
Başınızı kaldırın bakın; ne çok acı, ne çok ah, ne çok çığlık var...
Susmaz vicdan...
Bugün daha çok  sorar...
*
Bugün bayram...
Bayramınız kutlu  olsun...
Bekir Coşkun/Cumhuriyet

 

+++

 

Basında çalışmak cepheye gitmek gibi

Vay canına, 2013’ün ilk altı ayında 8.996, yanlış okumadınız, sekiz bin dokuz yüz doksan altı kişi basın, yayın ve gazetecilik iş kolundan çıkartılmış ya da işten ayrılmak zorunda kalmış ise de;
Halen altmışaltı gazeteci hapiste ise de;
Hapis yatanların yirmi yedisi yazar, çevirmen ve yayıncı ise de;
İktidar yanlısı sendika medyada yetki kazanmış ise de;
Yok böyle bir gazetecilik, yine de, var böyle bir gazetecilik.
Yok, çünkü medya iktidar kıskacında, rakamlar bunun kanıtı, iktidar bizi toptan hedef almış. Milliyet’te Okur Temsilcisi Belma Akçura çeşitli raporlara dayanarak ayrıntılı bir döküm yayınlıyor. Ben ondan aktarıyorum. Basın özgürlüğünü geçiniz, basında çalışmak bile cepheye gitmek gibi. Yine de var böyle bir gazetecilik, her zaman söylüyorum, burası gazetecilik cenneti. Sabah yazdığın yazı öğleye, öğlen yazdığın yazı akşama eskiyor. Bin türlü olay peşinde, adalet ararken, özgürlükler tepelenirken, yalan tavan yapmışken, hukuk yerlerde çiğnenirken, asıl bu ortamda var böyle bir gazetecilik.
Yalçın Doğan/Hürriyet

 

+++

 

Siyasetin toplumla savaşı

Farklı kimlik ve değer setlerinin ‘varlığı’ kim iktidar olursa olsun ‘garanti altında’ olmazsa siyaset ‘varoluşsal’ bir savaşa dönüşür. Farklı kimlik ve değer setlerinin taşıyıcıları arası bir savaş... Siyasetten toplumun kalbine doğru ilerleyen bir çatışma... Durdurulması gereken işte bu süreç.
İhsan Dağı/Zaman

 

+++

 

Biraz Kur’an okuyun

Kuran-ı Kerim’in Tin Suresinin ilk üç ayetinin Arapça okunuşu şöyle:
“Eltini velzeytuni ve turi senin ve heza elbeledül emin.”
Meali ise:
1- “İncire, zeytine,
2- Sina Dağı’na,
3- Ve şu emin beldeye yemin ederim ki”
Bu surenin üç ayeti ile ilgili olarak, Arapçada neredeyse kitaplar yazılmıştır. Ama özet olarak buradaki İncir Şam’ı, zeytin Filistin’i, Sina Dağı Mısır’ı ve emin belde de Mekke’yi işaret etmektedir.
Yani, Kuran-ı Kerim bir anlamda Mekke, Filistin, Şam yani Suriye ve Mısır’ı kutsamıştır. Yahudilerle ilgili Bakara Suresi’nin 102. ayetinde ise Babil’den söz etmiştir. Yani Irak’tan.
Peki bunları neden anlatıyorum?
Doğal olarak politikaya bağlamak için...
1947’de BM Filistin toprağının yarısını alarak Yahudilere bir devlet olarak verince, Ben Gurion ilk başkan olmuştu. O da daha sonraki yıllarda bakın ne demişti:
“İsrail’in gücü, nükleer bombaya sahip olmakla değil; Irak, Suriye ve Mısır’ın yerle bir edilmesi ile sağlanır’.
(...)
Amerikan işgali ile Irak yıkıldı, şimdi sıra Suriye’de... Sonrasında Mısır olacak...
Çok derin konular...
Ben Gurion boşuna üç ülkeyi işaret etmedi.
Ben Gurion’un hizmetinde olan herkese kolay gelsin!
Özellikle, her şeyi Allah adına yaptıklarını söyleyenlere...
Biraz Kur’an okusunlar.
Ama palavradan değil; içten, samimi ve huşu içinde!
Ama ne yazık ki, onlarda bunların hiç biri yok!..
Var diyenler; Irak, Suriye ve Mısır’a iyi baksın ve kendini  İsrail’in ideallerine KURBAN  etsin.
Hüsnü Mahalli/Yurt

 

+++

 

Muktedirlerin nükleer risk heyecanları

Türkiye’de hükümet çevreleri kol kola girmiş, Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde “Bir, iki, üç, daha fazla nükleer santral!” diye haykırarak, çocuklar gibi şen ilerlerlerken, dünyada “Şu nükleer santrallardan ne yapsak da bir an önce kurtulsak” endişesi büyüyor.
(...)
Nükleer santralda kaza olma olasılığının düşüklüğüne vurgu  yapıyor nükleer lobisi. Ama küçük bir ihtimalle de olsa, vuku bulacak kazanın sonuçlarının,   denetlenmesi mümkün olmayan  ve öldürücü etkisi on yıllar hatta yüz yıllar sürecek bir felaket olmasını konuşmuyorlar. Sermaye birikiminin esiri olmuş, gözü büyümeden başka bir şey görmeyenlerin insanlığa karşı ahlaki olduğu kadar hukuki sorumluluğu da olması  gerekmez mi?..
Ahmet İnsel Radikal

 

+++

 

“Eylem yapma olasılığı olanlar” gözaltına alınacakmış!
Bu durumda vicdan ve cesaret sahibi de olan herkes potansiyel şüpheli demektir...
Akif Kökçe/Milliyet (Açık Pencere)

 

+++

 

Trafik sorunu ilelebet bitmiştir

Başbakan, çıldırtan trafiğin geçici olduğunu söyledi.. Medyayı suçladı.. Gece gündüz yazdığından şikayet etti..
İşte o gün İstanbul’un trafik  sorunu ilelebet bitti.. Çünkü; bundan böyle trafik keşmekeşini yazana iktidara muhalefet ediyor, iktidarı trafik üstünden yıpratıyor hatta devirmeye çalışıyor muamelesi yapılacak..
Trafiğin ’T’sini ağzına almayanlar, memlekete faydalı hizmet yapmış sayılacak..
*
Bayram dönüşü veya pazartesi günü trafik felaket olacak..   İddia ediyorum; iktidara yakın  duran, iktidara destek veren gazeteler tek satır yazmayacak..
Böylece, trafik sorunu diye bir sorunumuz olmayacak!..
Mehmet Tezkan/Milliyet