Bir ''Öldürülen Gazeteciler Günü'' klişesi

Bir ''Öldürülen Gazeteciler Günü'' klişesi

Evvelce "Basın Şehitleri Günü" diye anılan "Öldürülen Gazeteciler Günü"nü idrak ettik dün.

Gün vesile oldu; mesleki sorunlarımızı bir kere daha gündeme getirdik.

Baskıları, ambargoları, "modern kölelik"ten hallice çalışma koşullarını, başkalarının söke söke alması için çoğu zaman kelle koltukta savunduğumuz lakin kendimizin asla kullanamadığı hakları anlattık.

*

Ve andık;

Abdi İpekçi''yi…

Ahmet Taner Kışlalı''yı…

Uğur Mumcu''yu…

Hrant Dink''i…

Metin Göktepe''yi…

Çetin Emeç''i…

*

Ve, bir ihtimal unuttuk, bir ihtimal anmamayı tercih ettik;

İlhan Darendelioğlu''nu…

İsmail Gerçeksöz''ü…

*

Türkiye''de "gazeteci"den, "yazar"dan, hele hele "aydın"dan sayılmanın, yazılı olmayan, uğruna ölsen bile değişmeyen bir kuralı var çünkü;

Mazrufun ne olursa olsun, zarfın mutlaka "sol" olacak!

Sol maskeli liberal olabilirsin mesela, makbulsün!

Sol maskeli kapitalist olabilirsin.

Sol mesleki "dinci".

Sol maskeli yobaz.

Sol maskeli kalem memuru olabilirsin emperyalizmin.

Sol maskeli diktatör olabilirsin.

Sol maskeli faşist…

Yeter ki, milliyetçi-ülkücü olmasın etiketin!

Aksi halde;

Hepsinden çok "hak" da desen…

Hepsinden çok "hukuk" da desen…

Hepsinden çok "vicdan" da yapsan tartısını terazinin…

O yazılı olmayan kural uyarınca "görünmez ama hissedilir" duvarlar örerler önüne; mahallenin bir yanında "evin danası", diğer yanında "sakıncalı"; aştırmazlar.

*

Dönmeliği içselleştirirsen o başka!

*

Turnusolu çok bu yazdıklarımın;

En son Yılmaz Güney bahsinde yaşamadık mı?

Kendini konumlandırdığı yer "sol" ise ihaneti de, cinayeti de tolere edilebilir pekala…

İronik; memleketin en ilericileri, en bağnazları da aynı zamanda.

*

İdeolojilerinin, onları resmi açıklamalarda, tören konuşmalarında, dayanışma platformlarında "unutulmaya değer" kılmasının değiştirmediği bir gerçek var:

Ortadoğu, Hergün gibi ülkücü hareketler özdeşleşmiş gazetelerde başyazarlık da yapan İlhan Darendelioğlu''nun mesleği gazetecilikti. Sahibi olduğu Toprak dergisinin çıkışında, çapraz ateşe tutularak katledildi. Bu ülkenin, yine sanki sadece bir kesimin, grubun, ideolojinin sancısıymış gibi algılatılan "faili meçhul" listesinde hâlâ ismi.

İsmail Gerçeksöz''ün mesleği gazetecilikti.

Ortadoğu gazetesinde yazıyordu.

İki Dev-Sol militanının kurşunlarına hedef olduğunda oğlu da vardı yanında; o da ağır yaralandı saldırıda.

*

Dünyayı hangi "yön"den algılıyor olursa olsun, kaleminin haddi taşla, sopayla, silahla, bombayla belirlenmeye çalışılan bütün "gazetecileri" anıyorum!

Mesleği gazetecilik olup da suç işleyen, suça karışanlar, lekelenmiş kimseler olabilir ama "gazetecilik" suç değildir.

 

FİTRE LOBİSİ (!)

"Konu ile ilgili hadis-i şerifler, mevcut sosyo-ekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük gıda ihtiyacını göz önünde bulundurarak" bu yılki fitre miktarını 40 TL olarak belirleyen Diyanet İşleri Başkanlığı bu basit matematik hesabını yapmamış olabilir mi;

4 kişilik ailenin fitresi;

Günlük 160 lira…

Aylık 4 bin 800 lira…

Siyasiler günlerdir işaret ediyorlar;

Bu durumda asgari ücret, "açlık sınırı"nın 550 lira altında.

İster misiniz, Diyanet de "fitre lobisi" diye yaftalansın, iktidarı hayli zora sokacak bu hesap hatası(!)ndan sonra!

 

DİVAN…

İYİ Parti Başkanlık Divanı''nda yapılan değişiklik de dahil olmak üzere, siyasi parti yönetimlerinde yapılan değişikler hem haber, hem yorum, hem de tartışma konusudur.

Kimse gazetecilere bu konuyu niye yazıyorsunuz, niye soruyor, sorguluyorsunuz, niye didikliyorsunuz diyemez; ne olduğunu anlamaya ve anlatmaya dönük her çaba gazetecinin okuyucusuna karşı asli sorumluluğudur.

Amma velakin…

Ülkücüleri günahı kadar sevmediği aşikar bir kesimin, "ülkücüler tasfiye ediliyor" yaygarası düpedüz operasyondur;

En ucuzundan üstelik de.

 

SORU-YORUM

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, dünkü grup toplantısında anlattı. Basından habersiz olarak gittiği yoksul evlerinin birinde, "İnsan daha ne kadar fakirleşebilir?" Diye bir sormuş bir anne…

"Daha"sı yok.

Sorunun asıl adresi, aç ve açıkta olmayı, hasbel kader edinilmiş bir cep telefonunun gölgesinde hükümsüzleştirmeye çalışılan iktidar olmalı;

Daha ne kadar körleşeceksiniz?

Daha ne kadar sağırlaşacaksınız?

Daha ne kadar dilsizleşecek, dilsizleştirmek için daha kaç milletvekilini "ihraç" yahut başka sopalarla sindireceksiniz mesela?

Yazarın Diğer Yazıları