Bir 'Yaşlı Kartal' öyküsü

Şimdi yazacağım Kafkasya mitolojisinden bir kartalla ilgili. "Göklerin Kralı" yaşlanmıştır. Uçmakta zorlanmaktadır. Gözleri avını seçemediği gibi, pençeleri kavrama özelliğini kaybetmiştir. Gagası ise işlevini yitirmiştir.

Ulu kuş düşünür ve yenilenmesi gerektiğine karar verir. Dağların en yüksek tepesinde inzivaya çekilir. Burada tek amacı vardır kendini onarmak.

Mesken tuttuğu kayaya gagasını sürterek işe başlar. Çevredeki ağaç dallarına pençelerini geçirip kireçlenmeyi giderir. Şifalı otların bir bölümünü yer ve güçlenir. Yine kendi seçtiği bir kısım bitkileri gözlerine sürerek oluşan kataraktı giderir.

Altıncı ayın sonunda "bu iş tamam" der ve zirveden süzülür. İlk avladığı yılandır. Dünyanın en zehirli sürüngenlerinden olan bir Kafkas engereği. Onu hallettikten sonra "Bugünlük bana yeter. Nasılsa ötekilere de zamanın var" diye düşünür.

Böylesi görülmedi

Kasımpaşa önündeki rezilliği izleyen Beşiktaşlılar, bu mitolojik hikâyeyi neden yazdığımı anlamışlardır. Bunca senedir Kartal'ı bu kadar kötü, bu kadar aciz görmedim.

Gerçekler ortada. Devrini tamamlayan mevcut başkanla artık bir yere gitmek mümkün değil. Taraftar da bunun farkında ve tepki büyüyor. Ortaya çıkan "öfke seli" önünde kimse duramaz. Madalyonun bir de öbür tarafı var. İyi Beşiktaşlı bir şoför kardeşimin sözlerini örnek alacağım. "Paran yok. Bulma becerisinden de yoksunsun. Niye hâlâ görevdesin?" Mevcut yönetim kurulunda öyle isimler tanıyorum ki, bugünkü servetlerini nasıl elde ettiklerini yazmamak için kendimi zor tutuyorum. Zaten bunlar benimle karşılaşmamak için yollarını değiştiriyorlar. Hani ünlü kıssadaki gibi "Ben senin cemaziyülevvelini bilirim".

Gel zaman

Bilmeyenler için bunu biraz açayım. Osmanlı döneminde Maliye Nazırlığı'nda çalışan iki arkadaştan biri uyanığın önde gidenidir. Her ay için ayrılan Amerikan bezi torbalarından kendine don diktirir. Bunlara ayların isimleri sabit kalemle yazıldığından ne kadar yıkarsanız yıkayın çıkmaz. Kesip biçilirken bu yazı tam da mabada denk gelmiştir. Bunu yaptıran, çalışma arkadaşına gösterir. Karşılıklı gülüşürler. Gel zaman git zaman, bu üçkağıtçı Maliye Nazırı olur.

Dürüst olan, eşeğin kuyruğu gibi kalmıştır. Aklına eski çalışma arkadaşı gelir. Tavassut istemeye gider. Özel Kalem'e başvurur. Bir türlü içeri alınmaz. Üçüncü gidişinde başlar bağırmaya "Git içerdekine söyle ben onun cemaziyülevvelini bilirim" demekle yetinir. Birden makamın kapısı açılır ve Nazır çıkar; "Vay Mehmet'çim hoş geldin. İnsan bir kere aramaz mı?" diyerek içeri götürür.

İşte böyle. "Bal tutanın parmak yaladığı" ekipler her dönem var. Beşiktaş'a düşen bunları ayıklaması. Zamanı çoktan geldi hatta geçti. Ben de bazılarının cemazilahirini iyi bilirim!

***

MEDYANIN DİLİ/BALIKÇI SADRİ

TRT Müzik'te haftada bir akşam program yapan İbrahim Sadri'nin kadrolu yeri atv Grubu. Bu zat ilgi alanım değildir. Çünkü ben onun yanında çok tarafsızım. Bir ara epey gündemde kalan kılıç balığı mı, yoksa zargana mı tartışmasına o da katıldı. Bu defa olay yeri İzmir-Aliağa idi. Yakalan 21 kiloluk kılıç balığı!

Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli sualtı avcısı Cengiz Semercioğlu'nun kılıç diye lanse ettiği ve aslında zargana olan yanlışlığı bu kez İbrahim Sadri sürdürdü; zarganaya kılıç balığı diyerek!

Hüseyin Movit burada da devreye girdi. Sadri'yi bombaladı. İlk yanlışını kabul ettirdi. Bu defa Movit'in adı es geçildi. Dostumuz durur mu bindirmeye devam etti. İbrahim Sadri de hatasını hem de ekrandan kabul etti. Üstelik, Hüseyin Movit'in adını geçirerek.

Yeri geldi, Sadri'ye uyarıya ben devam etmek istiyorum. Bu zat devamlı tanıtacağım yerine, tanıştıracağımı kullanıyor. Daha neler neler. Müge Anlı'nın mavi nüfus kâğıtlısı.

***

Mesajlar

Salih Özbideciler'in eleştirisini aldım, kabul ettim. Tepeden tırnağa haklı. Benim yaptığım espri, yani yazıyı renklendirmek. Tebrikine de teşekkür ediyorum.

TARTIŞMA PROGRAMLARI

Bilal Kemik'in üstünde durduğu konu, en çok gelenlerden:

"Siz bizden yaş olarak büyük olduğunuz için sabırla bu tür tartışmaları takip edebiliyorsunuz. Ben az çok yüzler değişse de kimin ne söyleyeceğini tahmin edebiliyorum. Sadece isimlere ve konuya bakıp geçiyorum. Ama siz yılların birikimiyle değil ne söyleyeceğini, aklından ne geçirdiğini bildiğiniz hâlde oturup izliyorsunuz. Allah'tan sabrınızın devamını dilerim. Bu sayede bizleri de gereksiz bilgi kirliliğinden ve zaman kaybından kurtarıyorsunuz. Yazılarınızı okumak için saatin 00.00 olmasını sabırsızlıkla bekliyorum."

GÜNÜN SÖZÜ

Herkes düşündüğü kadar anlayabilir. Nüvit Osmay

 

 

Yazarın Diğer Yazıları