Birinci Cihan Savaşı'ndan çıkmış gibiyiz

Mondros Mütarekesi yapılmış gibiydi.
Mondros Mütarekesi’nde bugünküne benzer bir şekilde,  “ordular” dağıtılmış, silahlar toplanmış, memleketin her köşesi işgalcilere açık hale getirilmişti. Ayrıca şart konulmuştu; gerekli durumlarda işgal edilebilir deniliyordu. Bana, bugün yaşadığımız  “etme bulma”  kaderini hatırlatıyor. Çok şeyler hatırlatıyor da bunu seçtim. Bugünlerde yazar arkadaşlar çokça  “Allah’ın sopası yok”  hatırlatması yapıyorlar. Araplar da  “men dakka dukka”  diyor. Bizim daha çok laflarımız var. Ama bu kadarla yetineceğim.

***

Dünden beri kıyamet kopuyor. İktidar mensupları şaşkın. Ne dediklerini bilmiyorlar. Öyle laflar ediyorlar ki itiraf etseler daha iyi olur.
Hükmü yokmuş.
Evet, ama uygulanmamış.
Gereğini yapmamışlar.
Dindarla gayridindar arasında fark yapılmamış. Bu da Bülent Arınç’ın koleksiyonundan. Hep böyle ipe sapa gelmez belagat örnekleri sunar.
Peki neden?
Bütün bu saydıklarımıza mesnet teşkil edecek bir somut delil, hadise, güvenilir bir tanık var mı idi? Yoktu.
Alis Harikalar Diyarında’ki gibi sanal bir dünyayı bize kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Ettirdiler de.
Bakan Abdüllatif Şener, kendisi de belgeyi imzalayanlardan olduğu halde, bunu çıkıp aslan gibi kabul etti. Biliyorsunuz, Şener bu partiyi ilk  kuranlardan ve terk edenlerden biridir.

***

Ne ucuzmuş sizin için insan hayatıyla oynamak. Hele oynanan asker, bilim adamı, gazeteci ise. Daha dün Şener Eruygur Paşa’nın kızı, hasta babasının zindanda yaşadığı Emevi işkencelerini anlatıyordu. Hanımı da Paşayla beraber yaşıyor zindanda. Çünkü Eruygur Paşa konuşamıyor, tanımıyor, kendine bakamıyor. Ah, ne çok ah aldılar. Annelerin, eşlerin, çocukların ahları yeri göğü titretti.

***

Ben onlara söyledim ama, takdire tedbir uymayabilir dedim. Şarkısını bile söyledim. Zulmün son sınırına dayandınız ama farkına varamadınız. Osmanlı’nın yenisinin de eskisinin de içine tükürdünüz.

***

O kadar gözü kara gidiyorsunuz ki, bir yerde duramıyorsunuz. Bir tövbe molası veremiyorsunuz. Tefekkür aklınıza gelmiyor. Hezimet üstüne hezimet yaşıyorsunuz, irili ufaklı. Hani bir lafınız var ya sizin  “taçlandırmak” , hezimetlerinizi taçlandırıyorsunuz. Gidip Barzani ile gaz anlaşması imzaladınız, Maliki oradan “hop”  dedi; Barzani’den gaz alırsanız kaçak sayarız. Bu hallere düşürdünüz ülkeyi. Gaz kaçakçısı Türk hükümeti.
O kadar gözü kara gidiyorsunuz ki, BDP içeride kongre yaparken dışarıda bayrağımız yırtılıyor. O bayrağın altında kendilerini ve ailelerini korumuşlar, okumuşlar, bir şeyler olmuşlardı. İçtikleri su, yedikleri ekmek, çocukları, karıları ev barkları, işleri, tahsilleri bu sayede gerçekleşmişti. O bayrağı indirdiler.
Neyse, her gün küçük küçük taşlarla, kafalar taçlanıyor ve taşlanıyor. Ama bana da öyle geliyor ki yolun sonuna gelindi. “Allah, ihmal etmez mühlet verir” derler. Ben, Allah’ın tarihi hadiselere de sosyal hadiselere de müdahale ettiğine inanırım. Şimdiye kadar neler oldu düşünüyorum da, daha doğrusu şimdiye kadar neler olmadı düşünüyorum da... Anayasa bozgunu, barış süreci bozgunu, akiller bozgunu siz çoğaltın artık bunları.

***

Şimdiye kadar hep AKP’ye nasihat ediyorduk, şimdi Fethullah Hoca nasihat ediyor AKP’ye. Daha doğrusu biz ikisine birden nasihat etmeye çalışıyorduk. Şimdi Fethullah Hoca kırgınlığını belirtiyor, çaresizliğini belirtiyor. Artık hüsnüzan yapamıyormuş. AKP’nin söylediği bir komik laf geldi şimdi aklıma. Bakanlarından biri söyledi; AKP, irticaya karşı vücudunu siper etmiş. Açıklayın bakalım şimdi irticayla olan ilişkilerinizi.
Birinci Cihan Savaşı’ndan çıkmış gibiyiz.
Yorgunuz.
Topraklarımız çeşit çeşit işgaller altında.
Askerlerimiz terhis edildi.
Her taraftan işgale maruz kaldık. O zaman da böyle olmuştu. Mondros’tan sonra İstanbul’u da işgal etmişlerdi.
Bu defa olmayacak. Milyonlarca genç, aslanlı yolda cesaretlerini ve ülke sevgilerini haykırıyor, Atatürk’e bağlılıklarını haykırıyor.
Kesmez ama önce bizden ve Silivri kahramanlarından özür dileyeceksiniz, sonrasına bakarız.

Yazarın Diğer Yazıları