Devlet, AKP’nin saldırısı altında!

Devlet, AKP’nin saldırısı altında!
Devlet, AKP’nin saldırısı altında!

Koç, “Türkiye’nin siyasi ve resmi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti, saf liberallerin kah inanarak kah mecbur kalar

Koç, “Türkiye’nin siyasi ve resmi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti, saf liberallerin kah inanarak kah mecbur kalarak vermiş olduğu destekle içi boşaltılmış ve rehin alınmış durumda” dedi.

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, “Türkiye’nin yakın tarihiyle barışık değil” dediği Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kişisel tutumundan dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nin birçok milli değerinin tasfiye edildiğini söyledi. Erdoğan’ın aldığı eğitim doğrultusunda genç kuşakları da “formatlamak” istemesinin çok acı olduğunu ifade eden Koç, şunları söyledi: “Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren ilkelerine, kuruluş şekline ve Türkiye’nin tekrar bir ulusal kimlik etrafında tek millet olma sürecine karşı olan ideolojilerin etkisi altında yetişmiş bir insan. Bu analizi net bir şekilde yapmak zorundayız. Başbakan Türkiye’nin yakın tarihiyle barışık değil. Bu bir noktada kendi tercihi de değil. Bu durumdan, o yönde eğitimiyle bugünkü yapısına hazırlayanlar sorumludur. Kendisi nasıl eğitilip, ne yönde bir mantık geliştiriyor ise eğitim sistemiyle Türkiye’de genç kuşakları aynı kendi formatında yetiştirme gayretinde. Acı olan taraf bu.” Türkiye’nin 90 yılda oluşturduğu milli devlet yapısını Başbakan Erdoğan’ın hezeyanları, saplantıları ve kafasındaki ideolojik tercihler çerçevesinde  tartışılır hale geldiğini savunan Haluk Koç’un sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

 


Çelişkiler yumağı
Türkiye’de AKP iktidarıyla birlikte milli devlet unsurları tartışılıyor. Muhalefet partileri bir noktaya kadar bunun önüne geçmek için politika üretiyor.  Siyaset, milli devlet ve cumhuriyet başta olmak üzere temel konuları neden bu kadar çok tartışıyoruz?
Her türlü siyasi tartışma temel tercihler çerçevesinde yapılsın. Bu süre Türkiye Cumhuriyeti’ni tarif eden tüm kavramlar üzerinden Türkiye’yi hedef alan bir tartışma. Biz bunları 2002-2007 arasında da çok söyledik. Hedef bizdik. AKP iktidardı, Türkiye’deki medyanın geniş bir kesimi ve merkez medya CHP ile uğraşıyordu. Gerçi bugün de değişmiş değil. Çünkü AKP ateş alanının yasak olduğu bir yer. Gerek merkezi, gerek oto sansürün son derece ağır bir şekilde hissedildiği bir alan. 12 yıllık süreç içerisinde Türkiye Cumhuriyeti devletini tarif eden tüm yapılara bakın, aşınmamış bir tanesini gösterin. Türkiye’nin siyasi ve resmi olarak Türkiye Cumhuriyeti devletini tarif eden tüm kurumlar ve yapılar yandaşların desteğiyle AKP’nin açık saldırısı altında. Saf liberallerin kah inanarak, kah mecbur kalarak vermiş olduğu destekle içi boşaltılmış ve rehin alınmış durumda. Son kararlar ve uygulamalar bunun başka bir aşaması. AKP’ye, Başbakan’a ve iktidar partisine yanlışları konusunda uyarı yapmak yasak ama dolaylı bir şekilde AKP’yi eleştiremediği için CHP’nin uyarılarına muhalefet etmek daha kolay geliyor. Böyle çelişkilerle dolu bir siyaset tablosu içerisindeyiz.

 


Kutuplaşma stratejisi
Yaşam tarzı tartışmalarında net bir şekilde görüldü. CHP üzerinden Cumhuriyet’in değerlerine saldırı olduğu çok konuşuldu, tartışıldı. CHP bu tartışmaların odağına özellikle mi yerleştiriliyor. Bu noktada CHP’nin söylemlerinde bir eksiklik görüyor musunuz?
Başbakan, stratejisine toplumu kutuplaştırmayı koymuş durumda. Bir yanda Türkiye’de aydınlanmanın, ilerlemenin, çağdaşlaşmanın, çok partili hayata geçmenin, daha sonra eşit ve özgür bir toplum arayışında sosyal demokrasi ve CHP söylemlerinin buluşmasından rahatsız. Hepsinin karşısında. Türkiye’yi tarif eden tüm değerlere karşı. En son Andımız tartışması. Başbakan’ın anlamadığı olay şu: Burada ‘ne mutlu Türk’üm’ diyene, ya da ’varlığım Türk varlığına armağan olsun’ sözü buradaki Türk ırkı, kavmi bir tanımlama değil. Burada, bu ülkede eşit hak ve hukuku paylaşan hangi kökenden, hangi inançtan olursa olsun tüm yurttaşlarımızın ortak adı. Türkiye Cumhuriyeti bir devlet, bu siyasi tanımı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir de içinde barındırdığı bir nüfus var. Bunlar farklı etnik kökenlerden gelmişler. Farklı inanç gruplarına aitler. Bunların hepsi doğal. Bu ülkenin kuruluşunda ilk mücadele verilirken, ilk anti emperyalist Kurtuluş Savaşı verilirken ve sonrasında da yine farklı kökenlere, inançlara mensup insanlar, köklerini, aşiretlerini, soylarını, soplarını bir kenara bırakmışlar, inançlarını bir kenara bırakmışlar, hep beraber ortak bir ideal için buluşabilmişler, el ele gönül gönüle vermişler kucaklaşabilmişler. Bir çimento oluşturmaya çalışmışlar. Hepsine de ‘Türk Milleti’ denmiş. Bunun altında olan farklı kimlikler Başbakan gibi 36 kısım tekmili birden saymıyorum. Mutlaka herkesin bir kökeni var. Bunlar şandır, şereftir.

 


Başbakan’ın hezeyanı
Andımız’ın kaldırılmak istenmesinde bahsettiğiniz bir sorumluluk olmaması mı etkili oldu?
Ben böyle bir duyarlılık hissetmiyorum, ’Ne mutlu Türk’üm diyene, Varlığım Türk varlığına armağan olsun sözü beni rahatsız ediyor’diyor. Neden rahatsız ediyor Sayın Başbakan. Çünkü sen Türkiye’yi farklı olsa da inançları, kökenleri herkesin kucaklaşarak Türkiye’nin millet olarak tarif edilmesinden rahatsızsın. ’Bunu kaldırarak demokratikleşeceğim’diyorsun. Bu demokratikleşme değil ki. ABD bir Amerikan toplumu oluşturmuş durumda, Fransa aynı şekilde. Biz Türk toplumu diyemiyoruz, yasak. Bundan sonra Başbakan’ın hezeyanlarıyla beraber yasak.

 


Çözüm kandırmacası
Bütün bunlar, yapılan pazarlıklar sonucu mu karşımıza çıkıyor.
Pazarlık başından beri sürüyor. Oslo tutanaklarından sonra AKP ile PKK arasındaki protokol metnini ben açıklamıştım. AKP bir tarafta masanın bir ucunda silah ve terörün rehin aldığı ayrılıkçı siyaset, bir tarafta türlü yalanla dolanla, gizli kapaklı pazarlıkla Türkiye’yi bir noktaya taşımaya çalışıyorsunuz. Nedir o nokta. Bu görüşme masasında yakın dönem siyasi çıkar ve beklentileri bir yanda duruyor. Diğer yanda da PKK’nın nihai hedefine doğru bu pazarlıklardan pay alarak bir iki adım daha ilerleme hevesi duruyor. ’Türk Milleti’diye tarif ettiğimiz, Kürt kardeşlerimize dönük çeşitli ihlallerin kaldırılması ve hakların demokratik süreç içerisinde tanımı. Bunlar ise yok. Bunlar dikkat ederseniz seçim dönemine kadar çalışıyor. Seçim döneminden sonra Başbakan tarafından devriliyor. Bunda sonra çok ağır bir süreç yaşıyor Türkiye ve Kürt kardeşlerimiz. Çözüm karşılıklı kandırmaya dönüşüyor. 2011 Haziran’ına kadar olan süreç Oslo’da özetleniyor. Ondan sonra yaşananlar belli. Korkunç terör yaşandı Türkiye’de. Hiç kimse çözüm ve barışa karşı değil. Kimse ’huzur gelmesin’demiyor. Burada açık olunsun, şeffaf olunsun, mert olunsun. Meşru siyaset zemininin dışına çıkılmasın, gayrimeşru zeminlere gidilmesin. Nedir meşru zemin, TBMM’dir. Meşru taraflar, meşru siyasi aktörler, meşru siyasi partilerdir. Nerede olacak bu.

 


Halka gitmeye korkuyor
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda üzerinde uzlaşılan 59 madde konusunda CHP ve BDP arasındaki temaslar gündemde. Bu temaslarda Cumhurbaşkanı’nın tekrar TBMM tarafından seçilmesi pazarlığı da dillendiriliyor. AKP böyle bir teklifi yaparsa kabul edecek misiniz?
Cumhurbaşkanını halk seçsin. Halktan neden kaçıyorsunuz.’Bu şarkıları kim söylüyordu 2007 yılında, Tayyip Erdoğan. Şimdi neden sıkıştı. Türk milleti lafından utanırsan, Türk olduğunu söylemekten gocunursan ki, o Türk’ü kökenler üstü olarak milleti tarif eden bir kavram olarak söylüyorum, bütün bunları bu kadar çok sağından solundan Türkiye’nin değerlerini ucuzlatırsan halka gitmeye korkarsın. Yüzde 50 alabilirmiyim diye korkuyor. BDP ya da PKK tarafını belli bir talep zinciriyle yanında tutmaya çalışıyor. Eşbaşkanlık da getiriyordu. ’Eşbaşkanın İmralı’da’dedim. Başka partiler eşbaşkanlık kullanmayacağını düşünür ama seninki zaten İmralı’da oturuyor. Bu ayan beyan ortada. Siyasi koalisyon ortağın ortada. Şimdi çekiniyor Başbakan. Cumhurbaşkanı olamam diye çekiniyor. 3. dönem de bitiyor. Beyefendi dünyaya zembil ile gönderilmiş, bulunmaz Hint kumaşı sanki. O olmazsa Türkiye felaket bir noktaya gelecek. Bilakis o olmazsa Türkiye kabuğunu yırtacak. Türkiye değerlerine dönecek, ulus olmanın, millet olmanın, devlet olmanın tamiratını yapacak. Panik burada başlıyor. Kabul edilen 59 madde içinde ’cumhurbaşkanını TBMM seçsin’maddesi yok. Burada çok açık Türkiye Cumhuriyeti’ni tarif eden temel maddeler üzerinde hiçbir oynama yapılamayacağını Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu söyledi, biz de altını çizdik. Bu konu aynı zamanda tutuklu milletvekilleri ile ilgili. Engin Alan’ınki kesinleşti. Şimdi Balbay var. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ndeki adil yargılanma hakkının ihlallerini, gizli tanıkları, sahte delilleri reddederek onadığına göre Ümraniye davasında da belli bir siyasi karar çıkacak demektir. Burada tutuklu milletvekilleri ile ilgili ne gibi adımlar atılacak henüz belli değil. Bu şimdilik üst perdeden söylenen bir olay. Ama altındaki 56 maddenin dışında ne eklenir ne eklenmez onlar tabii ki Başbakan’ın PKK ile yaptığı pazarlıktaki gibi kişisel çıkarlarına dönük beklentilerle süslenmeyecek bir olay olacak.

 

Bu kadrolar, tarihi bir vebal altında

Suriye’de yaşanan iç karışıklık ve Türkiye’de yeni terör odakları çok konuşuluyor. Partinizin bu konuda önemli tespitleri oldu. Suriye, Türkiye için yeni bir terör üssü olarak tanımlanabilir mi?
Bir örnek vereceğim. 1980’li yıllar, SSCB Afganistan’ı işgal etmiş. Afganistanlı mücahitler ABD’nin desteğiyle Pakistan’da odaklandırılıyor. Radikal dini öğretilerle oluşturulan bu örgütler Taliban’a dönüşecek yapı Pakistan’ın Peşaver bölgesini üs olarak kullanıyor ve Afganistan içerisindeki vur kaçlarla SSCB’ye karşı mücadeleyi yürütüyor. Sonuçta SSCB çekiliyor. O gruplar hem Afganistan’ın, hem Pakistan’ın hem de dünyanın başına bela oluyorlar. Yıl 2012, Suriye iç çatışma. Türkiye Pakistan’ın yerini almış durumda. Peşaver’in yerini Hatay, Ceylanpınar, Reyhanlı, Samandağ almış. Dünyanın her tarafından gelmiş, Türkiye’den kandırılarak giden yine Türkiye tarafından para verilen, silah verilen, lojistik sağlanan gruplar Suriye’nin başına bela olmakta. Bunlar Türkiye’nin de dünyanın da başına bela olacak. Sorumlusu Erdoğan ve Dışişleri Bakanı. Sağduyulu düşünmek istiyorlarsa 1980’lerdeki Pakistan, Peşaver ile Türkiye, Hatay örneğini çok iyi değerlendirsinler. Vicdanları varsa, biraz bu ülkeyi düşüyor ve gelecek kuşaklara bela bırakmak istemiyorlarsa bir kişinin kaprisleriyle, saplantılarıyla, tercihleriyle Türkiye’yi nereye götürüyorlar bir düşünsünler. Sessiz kalan da sorumludur. Uyarmayan da sorumludur. Bu kadrolar, tarihi bir vebal altında.

 

Genel af kozu

Görüşmeler kapsamında genel af konusu da gündeme geliyor. CHP olarak genel affa karşı tutumunuz ne olur. Öcalan’ın dışında bırakıldığı bir genel affı kabul eder misiniz?

Öcalan’ın durumu kapsam dışı bırakılması. Acaba Başbakan’ın kafasında var mı, yoksa kapsama alanı içinde mi. Varsayımlar üzerinde bir siyaset öngörüsünde bulunmak yanlış. Koşullar nedir ne değildir, ne olacaktır. Bir çok kişiye vicdanları kanatan yargı kararıyla mahkumiyet çıkartılıyorsa acaba sonrasında genel affı çok geniş tutmak için belli kesimleri teskin etmek için son uygulamalar bir koz olarak mı elde tutulmak isteniyor. Bunlar insanın aklına gelmiyor değil. Umudum Başbakan’ın Türkiye’yi her açıdan bölmeye niyetli bir kişinin bir ön önce siyasi güç kullanma noktasında olan bir kişinin demokratik süreçlerle uzaklaştırılması.

 

Derviş’ten fikir aldık

Kemal Kılıçdaroğlu ile Kemal Derviş arasında yapılan görüşme Ankara’da yankı buldu. Bu görüşme ile ilgili bilgi verir misiniz?

Halen CHP üyesi. Milletvekilliğinden istifa etmişti. CHP herkes ile görüşebilir. Fikri olan herkesle bu tartışmaları yapabilir. Fikir alabilir, değerlendirme yapabilir. Beyin fırtınası yapabilir. Bu siyaset oluşturma bakımından önemli. Kemal Derviş ile görüşme bu çerçevede değerlendirilmeli. CHP dünyadaki bir çok ekonomistle görüşüyor. Hatta bu konuda geniş bir sempozyum da yapılacak. Adı da ’Dünya ekonomisi ve Türkiye’nin yeri’olacak muhtemelen. Herhalde bayramdan sonra netleşebilir. Aralık olabilir, ocak olabilir. Bayramdan sonra netleşir.

 

ABD gezisi

Kılıçdaroğlu’nun çok konuşulan ABD gezisi. Genel Başkan ABD’ye gidecek mi, program belli oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu ABD’ye gidebilir. Neden gitmesin. Gittiğiniz zaman orada formatlanmıyorsunuz. Kendi formatınızla gidiyorsunuz. CHP’nin ilkeleri, programı belli. Bağımsızlıkçı duruşu, Türkiye’nin değerleri üzerinde tavizsiz duruşu belli. CHP oraya gittiği zaman farklı görüşler alacak değil. Kendi görüşünü, kendi duruşunu ifade edecek. Şu anda tarih belli değil. Bir takım ön hazırlıklar yapılıyor. Genel Başkan’ın gitmesi önemlidir. Dünyanın her yerine gidebilir.