Büyük İskender, Kıpçak Atalarımız…

Eski Türklerde kadının örtünmesi konusunda, Nizami Gencevi'nin "İskendername"sinde, ilginç bir öykü anlatılır. İşte o manzum öykü:

Bu işde serf etdi öz hünerini/Çağırdı qıpçağın böyüklerini./İsgender onlara çox etdi hörmet/Ucaltdı (yüceltti) başları, gösterdi şefqet/Örtülü söz dedi çöl Kıpçaklarına

"Yüzünü gizletmek hoşdur, kadına/Kadın ki, yadlara (yabancılara) açar yüzünü/Ne eri (kocasını) düşüner, ne de özünü (kendini)/Berklikde (sağlamlıkta, güçte) ansa da (andırsa da) taşı, poladı (çeliği)/Yine de kadının kadındır adı."

O azğın çöl halkı, o köçeriler (göçerler)/Padşahı dinleyib durdu bir qeder (birazcık)/Bu emre eğmedi boyun hiçbiri/Bendeyik biz, diye teslim oldular/"İtaet ederik sene, tacidar!Yüz örtmək doğru yol değildir ancaq/İtaet etmez bu ayine (buyruğa) Kıpçak/Yüz örtmek ayini qoy olsun senin/Bize de göz örtmek olmuşdur ayin/Bakmamaq gerekdir namehrem yüze/Ne suçu var yüzün? Ceza ver göze/Bu sözlər gelirse padşaha ağır/Ne üçün bes (peki) yüze, arkaya baxır (bakıyor)?/Bu hasar değil mi kıza, geline?/Heçbiri girmemiş yad (yabancı) gerdeğine/Bizim kız-geline yeter bu örtük/Yadlar gerdeğinden tutmamışlar yük/Örtük salmakdansa (koymaktansa) halqın yüzüne/Özün (kendin) bir örtük çek bakan gözüne/Gözünə perdeyi asan bir nefer (kişi)/Şübhesiz ne güneş, ne de ay görer/Bu işde cahandar (evrenin egemeni) emr edir bize/İstesen her Kıpçak can verer size/Ederik her emrin olsa, itaet/Öz töremizden dönmerik (dönmeyiz), elbet."

Kıpçağın dilini uzun görünce/Susaraq aldı bir acı düşünce/Padşaha apaydın oldu heqiqet (gerçek),

Bu halka bir fayda vermez nesihət.

***

Evet, Büyük İskender'e böyle diklenen Kıpçak atalarımız, İslam dinine girdikten sonra yüzlerini, gözlerini örter oldular. Günümüzde ise yüz açılıyor genellikle ama saçlar örtülüyor sımsıkı… Örtülüyor ve "Tanrı yarattığı en güzel varlıkların saç kıllarını niye örttürür?" sorusunu soranlara bu çevreler ateş püskürüyorlar. Bir tarihte bendeniz bu köşede "Saç kılları ile niye uğraşıyorsunuz, kıl haramsa, kaşları da örttürün, saç tahrik eder diyorsunuz; dudaklar, yanaklar, gözler tahrik etmiyor mu?" diye sormuştum.  Edepsiz oğlu edepsizin biri bu yazıma bir internet gazetesinde (özetle) şu yanıtı vermişti: "Böyle soytarıca, arsızca yorumda bulunan yazara ne denir? Karacaoğlan'la Kur'an hükmü kıyaslanıyor, kılperest suçlaması yapıyor. Başkasının kılı hakkında yorum yapma. Saç bir ziynettir korumak isteyen korur ve gizler. İstemeyenin tasarrufu kendindedir. Ayrıca fikirlerin de iffeti vardır Cazim. Konu harici ağzıma geleni söyleyeceğim birkaç söz daha var bu çıfıta. Ancak sitenin ahlak yapısı buna müsaade etmiyor."

Bu sözleri âleme ibret için "Kartal Gözüyle Laiklik" kitabıma almıştım.

Ve ben hâlâ bu kafalara "Kılın ne suçu var kılperestler?" diyorum, demeye de devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları