Ceza yağmurunda kuru kalmak

Ceza yağmurunda kuru kalmak

Bazı meslekler zaman ve mekandan muaf.

Terminolojilerinde "mesai" yok;

"Bugünlük bu kadar" yok.

"Paydos" yok.

Hatta "mola" yok.

Misal biz…

Ülkeyi, dünyayı, evreni, günü, dünü, yarını, insanı, hayvanı, ağacı, çiçeği, çayırı, çimeni; velhasıl, hayata dair her şeyi takip; o takip neticesinde ulaştığımız bilgileri en anlaşılır halde tasnif; o tasnife dayanarak tespit ve tahminde bulunması beklenen; omuzlarına her daim haberdar etmek, bilgilendirmek, var olan bilgiyi tazelemek, unutturmamak, uyutturmamak gibi tonla sorumluluk yüklenen yazar-çizer tayfası…

Neye/nasıl mola verebiliriz?

Görmeye mi?

Duymaya mı?

Hadi, okumaya, yazmaya, konuşmaya verdik diyelim; düşünmeye mi?

Akıl, fikir gemlenir mi?

*

Önceki gece (de), eş-dost ortamında, -yine- fasulyenin neden pişmediğini konuşmak imkanı da varken masaydı, adaydı, seçimdi, ittifaktı diyerek yudumladık akşam çaylarımızı.

Kronik bir akıbet olarak önce 80 oradan 60 öncesine uzanan bir tartışmaya girmek icap etti.

Misafirimiz, "Ülkücülük kirli bir kavram" demesin mi!

Benim gözler fal taşı tabii.

Peşinden ekledi;

-Devrimcilik de kirli.

*

"Ülkücü, devrimci, genişletelim yelpazeyi muhafazakar, İslamcı, ulusalcı, solcu, sağcı, milliyetçi, sosyalist, ocu, bucu, şucu, o, bu, şu olduğunu iddia eden kimileri kirli niyetlere sahip olabilir, kirli işlere karışmış olabilir, kirlenmiş olabilir kavramların suçu ne?" Dedim.

Birileri zaaflarına yenilmiş diye, birileri maşalaşmış diye, birileri suça bulaşmış diye, birileri suçlu, ayıplı, günahlı diye biz niye kavramları feda edelim?

*

Dilimde tüy bitse de, bu köşede mücadelesinden hiç vazgeçmeyeceklerim arasında, "kavramların/değerlerin içinin boşaltılması, anlam/bağlamından koparılması" ve "ilke temelli tavır inşası" hep olacak galiba.

İlkelerin, söyleyen ve söylenene göre itibar kazandığı yahut itibarsızlaştığı, suçun işleyene göre suç, kabahat yahut marifet kalıbını aldığı bir iklimi hep reddedeceğim.

Keza, tam da bu kararlılıkla paylaşıyorum bugünkü itirazımı da.

*

- Ali Sunal''ın deprem sonrasında mertçe ortaya koyduğu vicdani ayaklanmadan sonra zaten "doğal hedef(!)" haline gelen Show TV''ye bir dizideki "kadına şiddet" sahnesinden dolayı,

- Fox TV''ye, Deniz Zeyrek, Nevşin Mengü, Çiğdem Toker ve Doğan Şentürk''ün Orta Sayfa programında, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi''nin ıslah çalış(ama)malarını eleştirmelerinden dolayı,

- Tele 1''e, Merdan Yanardağ ve Emre Kongar''ın 18 dakika programında, AK Parti''yi hedef alan "faşizan" eleştirisinden dolayı,

Ceza yağdıran RTÜK;

Halk TV''ye de;

Şule Aydın, Murat Ağırel ve Timur Soykan''ın Kayda Geçsin programında, "Turhan Çömez''in İskenderun''da jeneratör çalışmadığı için solunum cihazına bağlı insanların öldüğü" iddiasına yer verdiği…

Ve;

Cezaevinde bulunan HDP''li Selahattin Demirtaş''ın son kitabını tanıttığı için ceza verdi.

*

Kimseye, çarpıtma, takla attırma alanı açmamak için peşin peşin ve çok net ifade edeyim;

Fikrini de, zikrini de reddettiğim Selahattin Demirtaş''ın öznesi olduğu bir "Nasıl olur" derdi yahut kederi içerisinde değilim;

Bir hukuk devleti nasıl bu keyfiyete tabi kılınır; derdi ve kederi içindeyim.

*

Naçizane, yayınlanmış 6 adet kitabı bulunan, dolayısıyla da kitap yayın/dağıtım sürecine az buçuk vakıf olan bir yazar olarak soruyorum:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti''nde, bir kitabın yayınlanabilmesi için öncelikle resmî bir prosedürü "atlatmış" olması gerekiyor mu?

Gerekiyor.

Kültür Bakanlığı''ndan, basım için, hangi matbaada, ne zaman basılacağının da bilgisi verilerek, sertifika numarasıyla "izin" yahut "onay" da diyebileceğimiz bir tür vize, numara/kod alınması gerekiyor mu?

Gerekiyor.

Faaliyetlerini, Kültür ve Turizm Bakanlıklarıyla temaslı olarak sürdüren Türkiye Yayıncılar Birliği''nden barkod alınması gerekiyor mu?

Gerekiyor.

Bu kitap basıldıktan sonra 6 adedi "Halk Kütüphaneleri" için bakanlığa teslim ediliyor mu?

Ediliyor.

5 adedi savcılıklara teslim ediliyor mu?

Ediliyor.

Savcılık, kitapta "sakıncalı" bir hâl görürse soruşturma başlatabiliyor mu?

Başlatabiliyor.

*

Demirtaş''ın kitabı, bu prosedürden geçmiş mi?

Geçmiş.

Kitapla ilgili, RTÜK''ün cezasına zemin oluşturabilecek bir soruşturma var mı?

Yok.

Yasaklı bir kitap mı?

Değil.

Toplatılmış mı?

Hayır.

*

Benim açımdan mesele şu:

Basımı ve dağıtımında "sakınca" görülmeyen bir kitabın tanıtımında nasıl bir "sakınca" olabilir?

"Suç" unsuru ise bastırmasaydınız.

*

Mesele, Demirtaş''ın pozisyonu üzerinden "suçu ve suçluyu övmek" alanına taşınacaksa;

Aynı RTÜK, Demirtaş''la bağlantı kurulan terör örgütünün bizatihi kurucusu, başı olan cani Abdullah Öcalan''ın övmelere doyulamadığı kanallara da aynı cezaları verdi mi? Seçim sath-ı mailinde iktidar partisi, aynı propagandaya ihtiyaç duyarsa, verecek mi?

*

Bu bir "yol açma" girişimi.

Bugün bir kesim nazarında tabiri caizse "her şeye müstahak" varsayılan bir figür üzerinden, hem o kesimi konsolide etmeye, hem "öteki" kesimleri sindirmeye, sonuç olarak seçim arifesinde iktidar lehine toplum mühendisliğine dönük bir hukuksuzluğa hep birlikte itiraz etmezsek; yarın bir bakmışız figürler, kesimler değişmiş, cezası kesilen oluvermişiz!

Yazarın Diğer Yazıları