MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Çözüm süreci ver-kurtul oldu

Ama yine de kurtulamadılar!..
Kazan-kazan formülünü denediler, kazanan taraf hep PKK + Kürtçüler oldu!..
Şimdi kalkmışlar, Diyarbakır’da “Çözüm Süreci Çalıştayı” yapıyorlar!..
Çünkü Tayyip’in “akıllıları” yetmedi!..
Bütün dünya Türkiye’deki demokrasiyle dalgasını geçiyor, ama ne gam!..
Tayyip’in muavini Beşir Atalay dün Diyarbakır’da, AKP’nin 12 yılının “Demokrasi mücadelesi” olduğunu söylüyordu!..
Beşir’e göre 2002-2014 arası bir sessiz devrim imiş!..
Bak o doğru, ama adı değişik:
“Karşı devrim” 

***

“Çözüm süreci” dedikleri “çözülme sürecinde” bakınız neler oldu:
- Oslo’da başlayan PKK ile gizli pazarlıklar, aleni hale geldi!..
- İmralı ziyaretgah halini aldı, ipten dönmüş müebbet hapse mahkum bebek katili pazarlıklarda belirleyici oldu, iktidar 40 bin kişinin katilinin ağzının içine bakıyor!..
- Kürtçülerin “Tece” diye alay ettiği T.C. ibaresi tabelalardan kaldırıldı!..
- “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü her yerden silindi!..
- Kürtçü partilerin kazandığı yerlerde belediye binalarında Türkçe silindi yerine Kürtçe belediye yazısı asıldı!..
- Köy ve kasaba adları Kürtçe adlarıyla değiştirildi, x, w, q harfleri serbest kaldı!..
- MİT’in terör örgütüyle pazarlık yapması yasalaştırıldı!..

***

Sırf yerel seçimlere gürültüsüz patırtısız girmek için Tayyip Türkiye içindeki teröristlere af çıkardı, sınır dışına çıkmalarına izin verdi!.. Tayyip’in talimatıyla (!) silahlarını bırakacaklardı umurlarında bile olmadı, zaten yüzde 15-20’si ancak çıktı silahları olduğu gibi kaldı!..
Tayyip ve şürekası taviz üstüne taviz verirken PKK tahkimatını artırdı, asker kışlasına polis karakollarına kilitlendi, meydan terör örgütüne kaldı!..
Tayyip de onun İçişleri Bakanı Efkan da, çözülme sürecini başlatan muavini Beşir de “Madem çözüm süreci var, madem silahlar susacak PKK neden terörist yetiştirmek için adam topluyor, neden çocukları dağa kaçırıyor?” diye sormadı!..
PKK bölgede kontrolü eline almış; önceki gün üç askerin yaralandığı Bingöl’e giden karayolu PKK tarafından kapatılmış olan Diyarbakır’da çalıştay yapıyorlar!..
Yahu siz önce şu yolu açın da çalıştayınız kusur kalsın!..
AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik, “PKK büyük bir şımarıklık içine girmiştir. Tekrar eskiye dönmek gibi bir heves görüyoruz. Haraç topluyorlar, araç yakıyorlar, yol kapatıyorlar” diyor;
Beşir Atalay ise çözüm süreci için yeni adımlar atarak “yeni tavizler verileceğini” açıklıyor, İçişleri Bakanı Efkan da “güzel günlerin bizi beklediğini” söylüyor!..

***

PKK’ya ve Kürtçülere veriyorlar, veriyorlar kurtulamıyorlar, bir batağın içinde debelenip duruyorlar!.. Bu iktidarın elemanları koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve güvenlik güçlerini terör örgütünün karşısında aciz hale getirdiler ne utanıyorlar ne sıkılıyorlar!.. Bunların dalkavukları arasında bazı tipler var, rayicini bulsalar memleketi de satarlar!..    
Mehmet Türker/Sözcü


“Yabancı savaşçılar” bahane; “kutsal ittifak” şahane...

Avrasya eksenine karşı Amerikan cihadı(!)
Bir güvenlik kaynağı “Alınlarında cihatçı yazmıyordu ki” dedi, “nereden bilecektik gelen turistin hangisinin Suriye’ye gidecek mücahit olduğunu. Şimdi bilgi geliyor, Türkiye de engelliyor.” 
Kaynağın bahsettiği kişiler, Türkiye ile ABD arasında olmakla kalmayıp daha geniş bir çerçevede kurulan istihbarat/güvenlik işbirliğinin hedefinde olan Suriye’deki ‘Yabancı Savaşçılar.’
Bunlara aslında Avrupalı cihatçılar demek de mümkün ama sadece Avrupa ülkelerinden gelmiyorlar. Mesela ABD’den, Rusya’dan gelen de var. 
Amaçları üç yıldır devam eden Suriye iç savaşına katılıp, Beşar Esad’ın devrilmesi sonrasında Suriye’de El Kaide çizgisinde Sünni şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak. 
‘Yabancı Savaşçıların’ az bir kısmı Ürdün, çoğunluğu da Türkiye üzerinden Suriye’ye geçip, aynı yoldan geri dönüyor hem de yasal pasaportlar ve vizeleriyle. Yöntemleri şöyle: Türkiye, Amerikan ve Avrupalı ülkelere vize uygulamadığı için bu kişiler turist olarak rahatlıkla -çoğunlukla- İstanbul’a uçakla geliyor. Atatürk ya da Sabiha Gökçen Havaalanı’nda cüzi vize harcını ödeyip ülkeye girdikten sonra, izlerini kaybettirip 910 kilometre uzunluğundaki Türkiye-Suriye sınırında soluğu alıyor ve gizlice karşıya geçiyorlar. 
Orada askeri eğitim alıyor, savaşıyorlar. Bir kısmı orada ölüyor, bir kısmı kalıyor, bir kısmı da dönüyor. 
İşte özellikle Batı ülkelerini rahatsız edip Türkiye ve bölge ülkeleriyle işbirliğine zorlayanlar, bu dönen kısmı. Örgütsel bağı ve eğitimi olmayan iki cihat sempatizanı kardeşin, 2013’te Boston’daki terör eylemini hatırlayan istihbarat örgütlerinin, eğitimli mücahitlerin Suriye’den dönünce yapabileceklerini düşününce uykuları kaçıyor. 
(...)
Ve bütün bu çalışmanın şubat ayında Washington’da (Türkiye adına MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın katılımıyla) yapılan bir istihbarat zirvesinde konuşulmaya başladığı anlaşılıyor. Bu zirve Suriye’nin Dostları Çekirdek Grubu ülkelerinin istihbarat yetkilileri arasında yapılmış; yani Türkiye, ABD, Ürdün, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Suudi Arabistan, Mısır, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri. Bu hamlenin Suriye’deki Esad rejiminin yanında oluşan Rusya, İran, Çin eksenine karşın kapsamlı bir güvenlik/işbirliği operasyonu olduğu ve şu anda İslami Cephe içinde kimin ’iyi çocuk’olduğunu anlama aşamasında bulunulduğu, silah ve eğitim yardımının onu izleyeceği anlaşılıyor. (...)
Murat Yetkin/Radikal


Yansıtma
Kötü şeyler yapan biri yaptıklarını karşısındakine atfeder... Hırsızın karşısındakine  “hırsız” demesi, yalancının karşısındakine “yalancı” demesi gibi.

***

Durum budur, gerisi insanların izanlarına kalmıştır! 
Emre Kongar/Cumhuriyet


Sultan Süleyman bile olsan dizi bitiyor
(.....)
Vezirleri dönmedir... Saray görevlilerinin tümü sonradan Müslümanlaştırılmış tutsaklar... Kadınları (Birisi hariç padişahların tümünün anneleri) ismi değiştirilmiş Sırp, Rus, Polonyalı, Arnavut, Yunanlı, Pontus, Bulgardır...
Ordusu devşirmedir; Hristiyan...
Dili dahi çoğu Arapça ve Farsçadır...
Arkadaşlar kendilerini Osmanlı’nın devamı gibi görüyorlar ya...
Zihniyet benzerliğindendir...
Osmanlı sarayı gasp üzerinedir...
Her şey padişahındır...
Sömürü... Entrika... Rüşvet...
Kan, ip, boğma, kesme... Yakma...
Pir Sultan Abdal’ı, Mevlana’sı, Yunus’u, Karacaoğlan’ı olan Anadolu aydınlanmasına düşmandır Osmanlı...
Yüzyıllarının “muhteşem” olanında bile boğa boğa çocuk kalmadı birader...
İspiyon... Gammazlama... İhanet...
Kumpas... Kısacası bak işte...
Yabancı değil sanki...
Ve bu yüzden cumhuriyeti sevmiyorlar... O saltanatı yıkan Atatürk’e nefretleri bundan... Kurban ol tırnağına...
Neyse... Sultan Süleyman bile olsan, dizi bitiyor...
Bekir Coşkun/Cumhuriyet


Bölücülüğe özgürlük masalları
HDP bir süredir Türkiye’nin çeşitli merkezlerinde “Öcalan’a özgürlük” masaları açıyor; ellerinde megafon, yurttaşları çıldırtırcasına “Öcalan’a özgürlük” diye bağırıyor, imza istiyor.
Nitekim İstanbul Gaziosmanpaşa’da bu tahrik durumu bir gerilime ve saldırıya dönüştü.

***

Türkiye’de herhangi bir konuda herhangi bir yerde imza masası açmak o kadar kolay olmuyor. İdareden izin almanız gerekiyor, aksi takdirde siz masayı daha açamadan masa toplanır ve gözaltına alınırsınız.
Peki, HDP’nin “Öcalan’a özgürlük” masaları izinli mi? Bildiğim kadarıyla değil, zaten idarenin bu amaçlı bir masaya imza vermesi normalde mümkün de değildir.
Peki, o zaman HDP bu masaları nasıl açabiliyor? Liseli gençlerin, “parasız eğitim” talebi için bile imza toplayamadığı koşullarda Türkiye’nin en önemli meydanlarında nasıl “Öcalan’a özgürlük” istenebiliyor?
Yoksa idare, “nasıl olsa Açılım’ın 3. aşamasında Öcalan’a özgürlük var” diyerek, olayı görmezden mi geliyor, getirtiliyor?

***

HDP’nin bu masaları neden açtığı ortada: Birincisi “normalleştirmek”, ikincisi de “ayrıştırmak” için. HDP şu hesabı yapıyor:
1) Bu masalar küçük gerilimlere rağmen Kadıköy gibi meydanlarda açılabilirse, “Öcalan’a özgürlük” konusu kamuoyu nezdinde normalleştirilir.
2) Halk bu masalara saldırdığı takdirde Türk-Kürt ayrışması için fırsat doğar; sıradan Kürt, Kürt’e saldırı görüntüleriyle PKK’nin çekim alanına girer. Sonuçta Açılım, çözüm değil, çözülme sürecidir; birlik değil, ayrışma projesidir!
(...)
Mehmet Ali Güller/Aydınlık


İktidara İbda-C benzetmesi

Ya bizdensin ya onlardan
“soru soran gazeteci rahatlıkla evine gidebiliyorsa basın özgürdür”  diyen bir cinnet haletinin ağır taassubu yaşanıyor bu ülkede.
Eleştiri özgürlüğü var diyebilmek için, eleştiri yapanın eleştiriden önceki maddi ve manevi konumunda kayıp yaşamaması gerekir. Eleştiri için çok küçük bile olsa bedel ödeniyorsa, eleştiri özgürlüğünden bahsedilemez.
Oysa bu ülkede hükümeti eleştirmenin bedelini basın mensupları ve medya grupları çok ağır ödüyor.
Vatandaşlar eleştirdiğine pişman ediliyor, devlet düşmanı ilan ediliyor.Objektifliğe talip olan bir gazeteci, AKP refleksleri karşısında doğal olarak karşıt cenahta yer almış oluyor.
Başka şansınız yok.
Aynı İBDA-C’nin sloganı gibi: Ya bizdensin ya onlardan!
Gültekin Avcı/Bugün