Devlet adamlarının mecburiyetleri

Sayın okurlarım, devlet adamlarımızın her konuda derli toplu olma mecburiyetleri vardır. Bu özelliklere sahip olmayan yöneticilerimizin, toplumumuzda açtıkları yaraların telafisi kolay olmamaktadır. Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarından, özellikle 1940’lı yıllardan günümüze kalan üst görevli yöneticilerimizin yanlış uygulamaları, milliyetçi aydınlarımızın aklından çıkmamıştır.
Günlerdir, Türk Dünyası’nın Kutup Yıldızı dediğimiz Cumhuriyet’imizin Başbakanı ile medya patronu Aydın Doğan arasında, kabak tadı veren çok çirkin ve makamlarına yakıştıramayacağımız, karşılıklı suçlamalı görüşmeleri, televizyonlarda ve gazetelerde izledik. Siyasi iktidarla gazete sermayesinin kavgasına şahit olduk.
Devletimizin imkânlarıyla özel sektörümüzün karşılıklı kısır çekişmesi, bu hale gelmemeli idi. Tartışma kültüründen nasipsiz olanların sıkıntısını devletimiz ve milletimiz çekiyor.
Sömürücü yobazların, senelerden beri Almanya’da halkımızı soyma faaliyeti gösterdikleri Deniz Feneri yolsuzluğunun da, kavganın hakiki sebebi olduğunu sonradan öğrendik.
Sayın okurlarım, topluluğumuz geçmiş günlerimizde de üst makam yöneticilerimizin yanlış kararlarına ve uygulamalarına muhatap olmuş ve zararlarını da, günümüze kadar çekmiş ve çekmeye devam etmektedir. En eskilerden ve hayata veda edenlerden başlayarak günümüze gelelim ve bildiğimiz günahlarını sıralayalım:
İsmet İnönü: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtalyanlar Ege adalarını boşaltırken, adalara sahip çıkmamış ve Adalar Denizi’mizin bir Yunan denizi olmasına sebep olmuştur. Ayvalık ilçemizin sahillerinde yaşayanlar Midilli Adası’nı görerek bu yanlışlığı hiç unutmazlar. Yine, 1944 yılında Cumhurbaşkanı sıfatıyla 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı söylevlerinde, Türk milliyetçilerini hedef almış ve tabutluklardaki işkencelere sebep olmuştur.
Celal Bayar: Yurdumuzun en ücra köşelerine kadar teşkilatlanmış, siyasetin dışında kültür milliyetçiliğini yapan Türk Milliyetçiler Derneği’nin, kadrosundaki milliyetçi zevatı da dinlemeyerek kapatılmasına önayak olmuştur ve 27 Mayıs 1960 İhtilali’nin havasını hazırlayarak Türk demokrasisine zaman kaybettirmiştir.
Turgut Özal: Memleketimizi tüketici ekonomiyle tanıştırmış, ayrımcılığı teşvik edip mozaik kültüre öncelik vermiş, soyguncuları ve vurguncuları işbaşına getirip enflasyonu körüklemiştir. Rus orduları Bakü’ye girip Türk kanı döktüklerinde, “Onlar Şii, biz Sünni’yiz” deyip kenara çekilmiştir.
Bülent Ecevit: “Ortanın solu” ifadesini Türk siyasi hayatına komünizmle karıştırarak ilk sunan kişi. “Toprak işleyenin su kullananındır”, “Bir gün düdük çalınır ve tribündekiler sahaya iner”, “Yugoslavya modeli incelenmelidir ve uygulanmalıdır” gibi sözcükleri sıkça kullanarak, halkımızı birbirine düşüren insan. 1974’te başbakanlığı sırasında, televizyona çıkıp “Artık bu televizyondan kurt sesi, köpek sesi duymayacaksınız” deyip milli sembolümüz Bozkurtumuza hakaret etmiştir.
Şimdi de sıra hayatta olanlarda:
Süleyman Demirel: Enflasyon felaketinin müsebbibi, kamu açıklarını artıran, devlet yönetimimize ve müesseselerine partizanlığı sokan; Ermeniler Azerbaycan topraklarını istila ettiğinde seyirci kalan ve Elçi beyi yalnız bırakan, milyonlarca Doğu Türkistan Türkü’nün kanına giren Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı’na devlet nişanı veren kişi.
Kenan Evren: 1980 İhtilali’nin başı olarak ve medyanın tesirinde kalarak “Devlete karşı olanlarla devletten yana olanları” aynı kefeye koyup, hadiseleri sağ-sol çatışması şekline dönüştüren, gençlerin idamlarına sebep olan, ayrıca NATO Savunma Birliği’nden ayrılan Yunanistan’ın, hiçbir taviz koparmadan ve veto hakkını bile kullanmadan NATO’ya dönüşüne yol veren kişi.
Necmettin Erbakan: İslam’ın milli kimliğe izin vermediğine inanmış, yaşantısını bütününde medeni bir Türk’ten daha çok riyakâr bir Arap gibi sürdüren, bu zihiyetini Genç Cumhuriyet’imizde tatbike cüret eden, Libya’da çöl çadırı içindeki şımarık Kaddafi’nin azarlamalarını tepkisiz dinleyen kişi.
İşte, devlet adamlarımızın her konuda derli toplu olma mecburiyetleri ve bu özelliklerde eksiklikleri bulunan yöneticilerimizin de, toplumumuzda açtıkları yaraları arz etmeye çalıştım. Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları