''Devlet''e karşı işlenen suçlar

''Devlet''e karşı işlenen suçlar

Bütçe görüşmelerinde düzenli olarak her sene, hemen her oturumda, iktidarın "asıl niyetini" satır aralarına gizlediği, yasa değişikliği enflasyonu arasında gargaraya getirip geçirmeye yeltendiği "kritik değişiklikleri" de içeren torba yasa görüşmelerinin de büyük bölümünde duyduğumuz o küfürler, hakaretler, "sokak ağzı" diye ayıplanan, "argo" diye kınanan dilden de ayıplı ve bayağı ifadeler, bölücü kepazelikler, havada uçuşan yumruklar, tekmeler, tokatlar değil asıl tehlikeli olan.

Aslı tehlike, şu iki kelimeden oluşan kısacık cümlede:

Biz devletiz!

***

AK Partili malum bakanın, önceki gün TBMM Genel Kurul kürsüsünden, üzerine basa basa haykırdığı bu cümle ciltler dolusu tarihe sahip. Doğurabileceği sonuçlar itibarıyla bir o kadar da tahmine gebe…

***

Bu cümleye dayanarak, muhalefetin "şahsına" yönelttiği her eleştiriyi "Devlete iftira" olarak nitelendiriyor AK Partili Bakan. "Şahsı" hakkındaki iddialarla ilgili her soru "Devleti töhmet altında bırakmak" ona göre.

"Devlet gücünü kullanma yetkisine sahip iktidar" olmak kesmiyor, bizatihi "devletin kendisi" olmak istiyor, bunu iddia da ediyor.

***

Peki, böyle olunca ne oluyor?

Neyin yolu açılıyor?

Muhalefeti suçlarken ilan ettiği üzere, iktidarı hatta iktidarı da değil sadece şahsını hedef alan her eylem ve söylemin "Devlete karşı işlenen suç" sayılmasının!

***

Bir görüş beyanı, uzman değerlendirmesi, milli kaygı ifadesinden başka bir şey olmayan "amiraller bildirisine" atfedilen siyasi anlamların "hukuki karşılık da bulabildiği" bir ortamda, "ama hukuk" da diyemeyeceğimize göre…

Siz, "128 milyar dolar nerede" dersiniz mesela…

Hooop, "TCK 302"

Siz "Hz. Ömer adaleti"ni rehber edinerek, "Beytülmal" hassasiyetiyle hareket ederken, yaptığınızın "Devletin Birliği ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak" olduğunu takdir birileri!

Uzayan ekmek kuyruklarına bakarsınız, içiniz elvermez, "yetkililer" vicdana gelir, hazır asgari ücret, maaş zammı vesair konuşulurken dikkate alır ümidiyle "Gerçek enflasyon"u ilan edersiniz…

Meğer "Devletin birliğini bozmak"mış gayeniz.

Faiz-kur ilişkisinden hareketle "Yapmayın, etmeyin" dersiniz, bağımsızlığı bir "kararname"ye kadar olan merkezlere…

A-a, "Devletin bağımsızlığını azaltmaya" çalışmışsınız aslında!

Unsuru ister Osman Kavala olur, ister Alaattin Çakıcı, ister Sedat Peker, ister Selahattin Demirtaş, ister "amiraller"; yasalar önünde herkesi eşit sayan Anayasa''ya uymaya çağırıyorsunuz mesela ilgilileri… Tek dileğiniz "adalet"e güvenin yeniden tesisi…

Ne demek iktidarın hukuka bağlılığını sorgulamak!

Soros''du, PKK''ydı, FETÖ''ydi, Ergenekon''du, at izi, it izi derken, bir bakmışsınız "Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya çalışmakla" suçlanmışsınız.

"Çözüm süreci"nin hesabını sormaya çalışırken mesela, -bu ne hadsizlik- "Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmakla" yaftalanmışsınız!

***

Olmaz mı?

Olmadı mı?

 

"ÇAKAL"

Türk Dil Kurumu''ndaki anlamlarından biri de "kurnazlık".

CHP''li Özgür Özel''in de, "Kahraman Mehmetçik''i ayakta alkışlar mısın'' deyip kendi ayakta alkışlanıyormuş çakallığını yapana alet olmayın" derken, işaret ettiği de o muhtemelen.

***

"10 bin dolar alan siyasetçiyi açıkla" baskısından daha mı asap bozucu?

Değil.

Sezgin Baran Korkmaz''ın uçağına binme fotoğraflarından daha mı çileden çıkarıcı?

Değil.

"Kara paracıyı yurt dışına kaçırma" iddiasından daha mı ağır?

Değil.

***

Ama "argo" mu?

Argo.

***

Belagatın şehvetine bu denli kapılmaya gerek var mı?

Yok.

 

İMAM-CEMAAT MESELESİ

Tepedekilerin görece ufak sayılabilecek hatalarının bile altlarındakilerin çok daha büyük yanlışlar yapmasına yol açabileceğini izah eden bir "imam-cemaat" örneği vardır; bilirsiniz…

O örnekten yola çıkarak, TBMM Genel Kurulu''ndan yansıyan "kaba kuvvet" manzaraları karışısında kaygılanmamak elde mi;

Görevini, üzerine yürüdüğü milletvekili de dahil olmak üzere, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerini esas alarak yapmakla yükümlü İçişleri Bakanı''nın, derdini/meselesini şiddete başvurarak, yahut şiddet algısı oluşturacak şekilde çözmeye çalıştığı yerde, ondan çok daha ağır baskı, tehdit, tahrik altında görev yapan polis memurları ne yapmaz? "Ehliyet"leri zaten tartışmalı bekçiler nelere sebep olmaz?

Ya valilikler?

İçişleri Bakanı''nın böyle davrandığı yerde, "şiddete başvurdu" diye nasıl işlem yapabilirler bekçi, polis hakkındaki şikayetlerde?

Yazarın Diğer Yazıları