Devletin göz yumduğu cinayetler!!!

Dehşet mi dersiniz, cinnet mi, cehalet mi yoksa artık sıradanlaşan bir vahşet zincirinin şimdilik son halkası mı?..

Manzara bu vahşetlerde hiç değişmiyor; Pusuda yatan erkek, işine gitmek için evinden çıkan kadın ve iki kişinin karşılamasının ardından başlayan tartışma- kaçış, sonra da patlayan silahlar...

Öfkenin, karanlık bir cehaletin eşliğinde pervasızlaştığı bu manzara ne yazık son yıllarda sayıları hızla artan kadın cinayetlerini anlatıyor…

Artık neredeyse günde bir, bazen iki kadın benzer gerekçelerle ve yöntemlerle katlediliyor...

CHP'li Sezgin Tanrıkulu'nun raporuna göre, Türkiye'de 2018'de 440, son 17 yılda ise 15 bin kadın katledilmiş...

Ve ne yazık ki cinayetler durmuyor... Her gün bir ya da iki kadın cinayeti haberi medyaya yansıyor…

Dünkü vahşetler de diğerleri gibi ürkütücü... Çanakkale'nin Lapseki ilçesinde cinnet geçridiği öne sürülen Nevzat Aydoğdu eşi Fatma Aydoğdu ile kendisine engel olmak isteyen 20 yaşındaki oğlu Enes Aydoğdu'yu tabanca ile katletti.

Kocaeli'nin derince ilesinde dün sabah işine gitmek üzere evinden çıkan Nuray Anar, boşandığı eşi Şeyhmuz Ersait tarafından öldürüldü… Ersait, daha sonra silahını başına dayayarak intihar etti...

Türkiye'de kadınları hedef alan cinayetlerin artık tek gerekçesi töre-namus meselesi değil...

Kadınlar en çok eşlerinden boşandıkları ya da boşanmaya çalıştıkları için katlediliyor...

İşte burada devletin büyük bir ihmali de gündeme geliyor...

Çünkü kocaları tarafından tehdit edilen kadınların koruma talepleri yerine getirilmiyor, eşlerine verilen uzaklaştırma cezaları da ne yazık ki hiç caydırıcı olmuyor...

O halde aileden sorumlu bakanlık ile İçişleri ve Adalet bakanlıkları etkili-caydırıcı önlemler almak için ne bekliyor?..

Üç bakanlık, eşlerini tehdit edenlere karşı etkili gözetim ve aynı zamanda rehebalitasyon yaptırımı için neden harekete geçmiyor?..

Kendi vatandaşını korumayan devletin ilgili birimleri yanıt verecek mi acaba; bu başıboşluk, göstermelik yasalar ve duyarsızlık yüzünden daha kaç kadın katledilecek?..

GAP'ın esrar tarlaları!..

Terör oldum olası çırpınış içinde olsa da yöre halkının direnci nedeniyle başarılı olamadı...

Sokaklarında yılın her ayında yerli- yabancı binlerce turist dolaşıyor o şehirde… Otellerde yer bulmak mesele…

Ancak "GAP'ın başkenti" olarak da nitelenen şehir, sorunların cenderesinde boğuluyor…

Nüfusu hızla artan kentte, bir de sayıları 600 bini aşan Suriyelilerin yarattığı sorunları da eklerseniz birçok konuda gidişat çok vahim...

İşsizlik, eğitim sorunları, tarihi eserleri de vuran gecekondulaşma-çarpık yapılaşmayla ne yazık ki mücadele edilmiyor… Velhasıl AKP'li belediyeler mahvetmiş kenti…

Ekonomik meseleler, tarımın orada da çökmesi vahim de, peki ya ülkenin geleceği olan bir nesli tehdit eden sosyal çıkmazlara ne demeli?..

En önemlisi de sentetik uyuşturucular başta olmak üzere, gençleri, hatta çocukları beyninden vuran bağımlılık maddelerinin yaygınlaşması büyük hüsranlar yaratıyor!..

Sokaklarında kendini tiner-bonzai-esrardan kaybetmiş yüzlerce genç dolaşıyor o şehirde…

Çünkü sokaklarında ve uzaklardaki gecekondularda uyuşturucu satılıyor ve aileler başıboşluğa isyan halinde…

Polis uyuşturucu çeteleriyle mücadele etmeye çalışıyor ama başta Eyyübiye ilçesi olmak üzere kenar semtlerdeki uyuşturucu trafiği kenti esir almak için pervasızca uğraş veriyor...

Urfa'nın ezeli derdi!..

Yukarıdaki manzaralar devletin GAP kapsamında, Harran'ı ve Fırat'ı buluşturmak için 30 milyar dolardan fazla para harcadığı ve "tarımsal kalkınmay"la refah getirmeye çalıştığı Urfa'dan…

GAP Urfa'yı büyüttü ama bu büyüme bir ekonomik ve sosyal kalkınmadan çok, tarım alanları-kültür varlıklarının çevresini bile çarpık yapılaşma ile genişleten bir fiziki ve nüfus büyümesinden başka bir şey değil...

Urfa; son 20 yılda on katına çıkan nüfusu ve çevredeki verimli tarım arazilerinden oluşan köyleri de apartman cehennemiyle vuran bir çarpıklığın içinde yalpalarken, sosyal sorunlar kenti mahveden bir yıkımı da beraberinde getirmiş...

"Eski Urfa" diye bilinen Yıldız Meydanı-Ulu Cami çevresi ve Haşimiye Meydanı'nın Doğu yakasındaki tarihi evlerde radikal dinci unsurların hücreler oluşturduğu kentte, medreseler artarken eğitim ne yazık ki kaderine terkedilmiş…

Şehir son lise giriş sınavında tüm kentler içinde alttan üçüncü olurken, son üniversite sınavlarında da dökülmüş…

Peki; daha önce de dikkat çektiğimiz bu çarpıklığı gidermek için devlet harekete geçmezken ve Anayasa'da, gençlerin korunması ve spora yönlendirmesi gerektiği yazarken, Urfaspor'un içinde debelendiği çıkmaza ne demeli?..

Urfa'da ikisi hariç tüm belediyeler AKP'de ama hiçbiri şehrin 2.ligdeki takımına yüz vermiyor.

Kulüp; Spor Bakanlığına,1 milyon 200 bin liralık stadyum kullanım bedelini ödemeyince banka hesaplarına bloke konulmuş.

Kulübün SGK'ya 1 milyon 300 bin, Maliye'ye 200 bin, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'ne su bedeli olarak 560 bin. elektrik dağıtım şirketine 500 bin TL borcu varmış…

Şimdi söyler misiniz; gençliği oyalayacak-sporu sevdirecek tek şehir takımına bile sahip çıkılmayan bir kentte, sosyal çatışmalar çıkmaz mı, uyuşturucu çeteleri cirit atmaz mı?..

Urfa valisi, belediye başkanı, emniyet müdürü ve milletvekiller ne diyecek bu işe?..

 

Yazarın Diğer Yazıları