Din ve siyaset arasındaki para dengesi!

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Ben Aleviyim" demesiyle ilgili olarak "Bugüne kadar Erdoğan'ın ağzından böyle bir şey duydunuz mu? Ana muhalefetin başındaki zat, hangi mezhepten olursa olsun, bizi hiç düşündürmez. Saygı duyarız. Ama bunu kalkıp istismar vasıtası yapmak, bir mutfak pozisyonu içerisinde bunu anlatmanın ne anlamı var? Seccade nedir, secde nedir bilmeyenlerin, ağızlarından çıkanlardan bihaber olanların seçim öncesi havayı bozmak için başlattıkları bu istismar siyaseti ülkemizde zemin tutmaz. Sen seccadeye ayakkabınla basabilirsin. Kıblesi Kabe olmayanın seccadesi de bu şekilde olur." dedi...

***

Erdoğan, daha ne söyleyebilirdi? Ahmet Davutoğlu gibi adını yazıp "Sünni" demesine de gerek yok ki... Bir çırpıda "seccade, secde, kıble, kâbe" diyor! Hani dini değerler siyasete alet edilmiyordu? Yani siz seccadenin de secdenin de kıblenin de Kâbe'nin de sahibisiniz ama siyasi rakibinizin secdesi, seccadesi, kıblesi, Kâbesi yok öyle mi? Ve siz bunu seçime 20 gün kalmışken söylüyorsunuz. Bu, yaptığınız nedir?

Kaldı ki dünyanın en meşhur camisinin avlusunda siyasi miting yapıyorsunuz, bayram namazı kıldığınız anları devletin televizyonu canlı yayınlıyor...

Üstelik Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi olduğunu önceki seçimlerde telaffuz eden de Erdoğan'dır.. O konuşmanın görüntüleri televizyonlarda da yayınlanıyor...

FETÖ'nün yüksek yargıyı ele geçirmesine kabul oyu verilmesi için 12 Eylül 2010 referandumu sırasında, meselâ Trabzon'un köylerinde "Evet verenler Müslüman, Hayır verenler dinsizdir" propagandası yapılıyordu. Yine Orta Anadolu'da "Alevi hâkimler gidecek, Müslüman hâkimler gelecek" sloganı kullanılıyordu! Tayyip Erdoğan, "CHP Genel Başkanı, ki kendisi Alevidir" diyor, AKP'liler "yuh" çekiyordu! Erdoğan, "Yargı artık dedelerden talimat almayacak" diyordu. AKP, Karadeniz ve Orta Anadolu'da, referandumu, Sünni-Alevi oylamasına çevirmişti.

Aradan 13 yıl geçmiş ama bunlar unutulacak işler midir? Erdoğan şimdi cami avlusunda, musalla taşının yanında, "Yuh yetmez, onları siyasi mevta haline getireceğiz" diyor...

***

Neden böyle oluyor? Erdoğan, bugüne kadar nasıl din siyasetiyle kazandıysa iktidarı kaybetmemek için de dini kavramlar üzerinden halkın bilinçaltını harekete geçirmeye çalışıyor.

Peki Kemal Kılıçdaroğlu, Adıyaman'da, depremde kaybedilen vatandaşlar için mezarlıkta dua ederken birinin çıkıp "Fatiha bilmez ki Fatiha'yı okutuyorsun" demesi, bir başkasının türbe ziyareti sırasında benzer bir tepkide bulunması nedir? Kılıçdaroğlu, bunların para için yapıldığını söyledi. Kimileri dini kullanarak bugüne kadar elde ettikleri haksız kazancı kaybetmek korkusu yaşıyor. Bu sebeple panik içinde Kılıçdaroğlu'na saldırıyor.

Diğer taraftan "Kılıçdaroğlu'nun 'Aleviyim' açıklaması, bu konuda aleyhte yapılacak tezviratın önünü kesmek içindi..." denilerek mazur görülebilir ama "Milyonlarca Kürt'e terörist muamelesi yapılıyor" sözleri doğru değil.

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun hangi amaçla olursa olsun din, mezhep ve etnik kökenle ilgili söylemler kullanması, millî birlik ve beraberliğe hizmet etmiyor. O halde ikisi de bu söylemleri terk etmeli...

***

Prof. Dr. Veysel Ulusoy, Cumhuriyet'teki "Din ekonomisi" başlıklı son yazısında önemli bir tespit yapıyor:

"Başkentlere sıkı sıkıya bağlı olan, rant arayış amacı ağır basan, devlet tarafından korunup desteklenen ve özellikle de kulüpçülük faaliyetleri arşı aşan bir dindarlık modeli bölgemizi sarmalamış ve adeta bir hastalık haline bürünmüştür. (...) Bu dinci oluşumların ekonomik özgürlük, gelir dağılımı, ekonomik büyüme, tüketim alışkanlıklarını değiştirme ve benzeri gibi dertleri yoktur ve olmayacaktır. Her şey din ile para arasındaki dengedir onlar için."

Din ile siyaset arasındaki denge de para içindir; paraya ulaşmak isteyenlerin kurduğu bir denge...

Tarikat ve cemaatlerin holdingleşmesi hatta partileşmesi bu gerçeğin yansımasıdır... Tarihte de böyleydi ya...

Yazarın Diğer Yazıları