Doğu Türkistan lideri İsa Yusuf Alptekin’i anıyoruz

Sayın okurlarım, Doğu Türkistan’ımızın liderlerinden sevgili büyüğümüz ve dostumuz İsa Yusuf Alptekin’in ebediyete yürüyüşünün on beşinci yılını tamamlamış bulunuyoruz. 17 Aralık 1995 günü 94 yaşında iken uçmağa varmıştı.
Geçtiğimiz Cumartesi günü, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfımızın Süleymaniye Kürsüsünde, Servet Kabaklı kardeşimizin oturum başkanı, Nefi Demirci, Aslan Alptekin ve Hamit Göktürk’ün de konuşmacı olarak katıldıkları anma toplantısını doya doya dinledik ve rahmetli dostumuz İsa Yusuf Alptekin’in Doğu Türkistan Türklerinin liderlik görevini, hayat boyu mücadeleleri ile hakkıyla tamamlamış olduğuna gönülden inandık.
Kendisi onbir yıl süre ile Çin Parlamentosu’nda halkını temsil etmiş, Doğu Türkistan Hükümeti’nin Genel Sekreterliğini, “Uygur Kültür Cemiyeti”nin ve “Gençlik Teşkilatı” nın başkanlığını yapmıştır.
1939 yılında da görevli olarak ilk Türkiye ziyaretinde bulunmuştur. 1945’li yıllarda Kızıl Çin’in, Doğu Türkistan’ı istilaya başlaması üzerine Türk grupları da vatan topraklarını terk edip Tibet üzerinden dağ yollarını takip ederek atları ve develeriyle Hindistan’a ulaşmışlardır.
Çoğunluğu Doğu Türkistanlı ve Kazakistanlı olan Türkler, hukuki yollardan istifade ederek Türkiye’mize ulaşma gayretine düşmüşlerdir.
Doğu Türkistan Türk topluluklarının liderlerinden İsa Yusuf Alptekin Bey’le Mehmet Emin Buğra Bey 1951 yılında İstanbul’a gelmişler ve Türkçü gruplarla ilişki kurmuşlardır. Cumhuriyet Hükümetimizin üst düzey yöneticileri ile görüşmeleri sağlamak ve “iskanlı göçmen” olarak Türkiye’ye kabullerini temin etmek amacı ile çalışmalar başlamıştır. İstanbul’daki Türkçü büyüklerimiz Ankara’daki bizlerle ilişki kurarak Doğu Türkistan Türk liderlerimizin isteklerinin yolları açılmıştır.
O yıllarda, Türk Milliyetçiler Derneği yurdumuzun en büyük kültür kuruluşu idi. Genel Başkanımız Isparta Milletvekili rahmetli Sait Bilgiç idi. Hukuk Fakültesi’nde öğrenci olan ben de, Ankara Şubesi Başkanı idim. Konuklarımızın arzularını yerine getirmek için hükümetimizin milliyetçi bakanları ile temasa geçmelerini sağladık.
Prof. Fuat Köprülü Dışişleri Bakanımızdı. Benim nikah şahidim Tevfik İleri, Milli Eğitim Bakanı, 1947 yılındaki “Miting Davası”nda fahri olarak benim avukatlığımı yapan Samet Ağaoğlu Başbakan Yardımcısı idi. Bütün milliyetçi büyüklerimiz, görevlerini severek yerine getirdiler.
Konuklarımız Ankara’dan ayrılana kadar derneğimizin toplantı salonunda “sohbet toplantıları” tertipledik ve milliyetçi büyüklerimiz Hamdullah Suphi Tanrıöver’le, Prof. Hüseyin Namık Orkun’la, Prof. Remzi Oğuz Anık’la, Prof. Necati Akter’le tanışmalarını sağladık.
 1954 yılında ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşmiş ve dostluğumuz vefatına kadar devam etmiştir. Vefatından dört yıl önce, 8 Haziran 1991’de İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde, doksan yaşının baharındaki büyük mücahide bir minnettarlık çelengi sunan komitede görev almanın huzuru içindeyim.
Cumhuriyetimizden gördüğü vefanın borcunu her sohbetimizde dile getirmiş ve “Türk Dünyası’nın yegane istinatgahı esir ve mazlum Türk kardeşlerimizin, umut kaynağı olan aziz Türkiye’mizdir” demiştir.
Aramızda geçen güzel bir anıyı da sizlere sunarak, yazıma son veriyorum. Kendisi tarafından neşredilen hatıratının bir bölümünde, 16 Mayıs 1939’da Ankara’ya geldiğinde Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde rahmetli Prof. Osman Turan tarafından (bilimsel bir maksatla) kafatasının pergelle ölçüldüğünü yazmasının yanlış anlaşılıp karşıtımız görüşlere fırsat vereceğini ifade ettiğimde, kahkahalı gülüşü ile verdiği cevabı unutamam: “Vallahi billahi Sami Bey, Osman Turan pergelle kafatasımı ölçmüştü...” 
Tanrı Türk’ü korusun.

Yazarın Diğer Yazıları