''Dünya barışını dünya nimetlerini paylaşanlar düşünsün''

''Dünya barışını dünya nimetlerini paylaşanlar düşünsün''

Suriyeliler, Kurban Bayramı''nda da Suriye''ye gidemeyecekler!.. Yasaklamışız!.. Sığınmacıların girmelerini değil de çıkmalarını yasaklayan ilk ve tek ülkeyiz dünyada!.. Ve bir de ülkesinin doğu ve güneydoğu sınırlarını gevşek tutup batı sınırlarını demir yumrukla koruyan tek ülke!..

Biz daha önce yaptığımız teklifimizi tekrar edelim: Türkiye Cumhuriyeti''nin atacağı en önemli adım, sığınmacıların Avrupa''ya geçişini engellememek, hatta kolaylaştırmaktır…

AB, bir yılda 30 bin sığınmacıyı kabul edip paylaştırırken, biz bazen yarım saatte 30 bin sığınmacı aldık… Üstelik onlar seçerek aldılar, biz ise geleni aldık!..

***

Mülteciler, Batı''nın en büyük korkularından biri… Sadece getirdiği ekonomik yük anlamında değil, çok kültürlülüğe isyanın, İslamofobinin ve yabancı düşmanlığının büyüttüğü ırkçılık da cabası…

Avrupa''da önceleri ''anti-semitizm, biyolojik kökene vurgu'' vs. gibi gerekçelerle hayat bulan ırkçılık, artık İslâm karşıtlığı ve göçmen düşmanlığı temelinde yükseliyor…

Zamanında işsizler veya dazlaklar gibi marjinal gruplar arasında görülen ırkçılık, bugün okumuş işsizlerden, meslek sahibi olanlara kadar geniş kitlelerin desteklediği bir ideoloji olarak yaşlı kıtanın iktidar belirleyicisi veya ortağı olarak kendisini gösteriyor...

***

Avrupa Birliği''nin internet sitesinde ülkemiz şöyle tanımlanıyor: "Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle birçok mülteci ve göçmen için ilk giriş ve geçiş noktasıdır…"

Doğru tanım şöyle olmalıydı: İlk ve tek durdurma noktası!.. En büyük duvar!.. Geleceğimizin ve huzurumuzun jandarması!.. Batı''daki ulus devletlerin bu niteliğini koruma noktasında, mülteci izolasyon alanı!..

Türkiye sayesinde Orta Doğu, yani yakıcı ateş, Avrupalılar için Suriye''de, Irak''ta, Lübnan''da başlıyordu… Çünkü arada büyük fedakârlıkla bu ateşi emecek ve Avrupalıların huzurunu koruyacak müthiş bir amortisör vardı; Türkiye!.. Suriye''den başlayan o ateşin sınırı, şimdi Edirne''ye, Ege''ye çekildi…

***

Barış Pınarı Harekâtı sırasında Bulgaristan Başbakanı Borisov, AB''yi uyarıyor ve Türkiye''yle yapılan ''düzensiz göç anlaşması''na uyulmasını istiyordu… Sonra ilâve ediyordu: "Türkiye''den ülkemize 100 bin veya 200 bin göçmen girmesi durumunda ülkede ne olacağını bilemiyorum…"

Bu, sadece Bulgaristan''ın değil, mülteci taşıyan gemilere sahil güvenlik unsurlarınca kurşun yağdıran İtalya''nın da, 50 yılda 25 bin mülteci kabul ettiği için telaşa kapılan Danimarka''nın da diğer ülkelerin de kâbusu…

Ülke olarak o kadar çok şeyi tükettik ki, şu an elimizdeki en büyük stratejik güç maalesef Batı''ya göç için topraklarımızı kullanan göçmenler… Batı, bu konuda tedbir üzerine tedbir alıp ve Türkiye''ye Euro''nun ucunu gösterirken, bizde ise ikna edilmesi gereken iç piyasaya ''din kardeşliği, ensar-muhacir edebiyatı'' sürüldü… ''Ekonomik maliyet''in sadece küçük bir kısmı Batı tarafından karşılanırken, onlarca yılımızı etkileyecek ''sosyal maliyet''in tamamı kucağımızda kaldı!..

***

Şimdi artık bırakalım, hatta teşvik edelim, giden gitsin!.. Dinimizi yaysınlar, Avrupa''ya farklı kültürleri öğretsinler!.. Ülkesi yanarken, nargile tüttürmek isteyen, Fransız Rivierası''nı denesin bir de!.. Sere serpe uzanabilecekleri Kanarya Adaları onları bekliyor!.. Ne işe yaradığı bilinmeyen o Suriye bayraklarıyla, evlatları kırılan Türkiye''nin meydanlarında kutlamalar yapan eğlence düşkünleri Roma''da eğlenmenin tadına baksınlar!..

Hangi göçmen hangi dilde tabela asıp kebapçı açmak istiyorsa Barcelona''da yatırım yapsın!.. Münih, Amsterdam, Zürih, Kopenhag, Londra onları ağırlamak için sırada!..

Sonrasını Batı düşünsün!.. Hani diyordu ya Dündar Taşer: "Dünya barışını, dünya nimetlerini paylaşanlar düşünsün!.." İşte tam da öyle!..

Yazarın Diğer Yazıları