Ekonomi kimin oyun alanı?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ankara’da “Finansal Okuryazarlık Platformu Tanıtım Toplantısı”nda, “Hani ‘Borsa'da oynuyor bizimki’ derler ya, borsa bir oyun alanı değil” dedi.

Şimşek, “Finansal okuryazarlığın müfredata eklenmesi için Millî Eğitim Bakanlığı ve Sermaye Piyasası Kurulu ile çalışıyoruz. Vatandaşlarımızın kaynaklarını hibe etmesini değil, sermaye piyasalarına yönlendirmesini tercih ederiz” diye konuştu...

***

Burada akla gelen soru şudur:

-Borsa oyun alanı değil de ülke ekonomisi, oyun alanı mıdır?

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin yapısal sebepleri var. İthalata dayalı ihracatın artması, bu işlerle uğraşanları zengin edebilir ama ülke ekonomisi fakirleşir. Zira ithalat har zaman ihracattan fazladır. Sanayi üretimi arttıkça, ithalat yapan ülkeleri zenginleştirmiş olursunuz. Aslolan kendi bilgi birikiminize dayanarak üretim ve ihracat yapmaktır. Ham maddeyi dışardan alsanız bile ürettiğiniz malın değeri ham maddenin değerini kat kat artıracağı için kâra geçersiniz.

Diyelim ki sigara üreteceksiniz; geçmişte kendi markalarınız vardı ve dışarıya satmasanız bile iç pazar elinizdeydi... Özelleştirme süreci sonunda şöyle bir tablo ortaya çıktı:

Tütün Türkiye’de üretiliyor ama içine ithal tütün de katılıyor... Fabrikalar da Türkiye’de ama sahipleri yabancı... Her sigara, yabancıya para kazandırıyor!

Bırakın sigarayı, Anadolu’nun kaynak sularını içerken bile yabancılara kazandırıyoruz!

Siyasi iktidar, “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diyerek faizleri düşürüyor. Enflasyon sebebiyle cebindeki Türk Lirası olan herkes, dövize yöneliyor. Böylece, siyasi iktidar, Dolar ve Euro’nun asıl sahibi olan ülkelerin ekonomilerine hizmet etmiş oluyor.

İktidar, bütçe açığını dış borçla kapatmak zorunda kalıyor ve yabancı finans merkezlerine faiz ödüyor.

Dışarıdan para bulunamadığı için Kur Korumalı Mevduat Hesabı icat ediliyor. Yabancı parası olanların parasına para katılıyor, bu parayı da mecburen Türk Lirası’nda kalanlar ödüyor.

İktidar, inatla emekli maaşlarına enflasyon oranında zam yapmayarak, sefaleti büyütüyor.

Şimdi böyle bir ülkede, vatandaşa borsada nasıl yatırım yapacağını öğretmek bir çözüm müdür?

***

Para, bir ülke ekonomisinin kanı gibidir. İnsan vücudunda kanın görevi neyse, ülke ekonomisinde de paranın görevi odur. İnsan kan kaybettiği zaman, kan nakli yapılabilir ama bir süre sonra vücut kendi kanını üretir, yabancı kanı damarlarından atar. Zaten kan nakli, ancak trafik kazası veya yaralanma gibi durumlarda yapılır...

Türkiye’de ise ekonominin vücudunda dolaşan kan, yani paranın büyük kısmı yabancıdır. Vatandaşları, devamlı olarak yabancı paraya yatırım yapan bir ülkenin ekonomisinin düzelmesi mümkün değildir. Enflasyon da düşmez, döviz fiyatları da...

Zaten bu düzen ahmak tuzağıdır. Küresel finans sahipleri oyunu böyle kurgulamıştır.

David C. Korten “When Corporations Rules the World” adlı araştırmasında yıllar önce bu durumu incelemişti:

*"IMF ve Dünya Bankası, düşük gelirli ülkelerin küresel sisteme bağımlılıklarının artmasını ve dolayısıyla ekonomilerini şirketlerin sömürgeciliğine açmalarını sağlamaktadır.

*Borçlu ülkelerin büyük çoğunluğu var olan dış borçlarını yeni dış krediler alarak ödemektedir. Daha fazla borç aldıkça, dışarıya bağımlılık daha da artmaktadır ve bütün çabalar ekonomik gelişmenin nasıl sağlanacağı konusunda harcanacağı yerde, nasıl daha fazla borç alınabileceğine yöneltilmektedir.

*Belli bir süre sonra, durum uyuşturucu bağımlılığı gibi olmaktadır.

*Dünya Ticaret Örgütü ise mal ve sermayenin serbest hareketinin önündeki bütün engelleri kaldırmak için, zorlayıcı kanunlarıyla, bağımsız bir hukuki kimliğe sahip olarak kuruldu. Dünyanın en büyük şirketlerinin çıkarları, şimdi artık yasama ve yürütme güçleri olan küresel bir teşkilat tarafından, demokratik hükümetler ve onların sorumlu olduğu halklara karşı temsil ediliyor.

*Piyasa serbestleştikçe ve küreselleştikçe, yönetme gücü gittikçe daha fazla oranda millî hükûmetlerden küresel şirketlere geçmektedir ve o şirketlerin çıkarları gittikçe halkın çıkarlarından daha fazla uzaklaşmaktadır.

*Durum neredeyse uzaylıların dünyayı istila ederek sömürgeleştirmesi ve insanları çaresiz işçiler hâline dönüştürmesi gibidir.

*Dünya Bankası, finansal yaptırım gücünü kullanarak, borçlu bir ülkenin hukuki hayatını tümden değiştirebilmekte ve hatta anayasal yapısında da değişiklikler yapabilmektedir."

***

Mehmet Şimşek, işte bu sistemin memurlarından biridir ve onun bahsettiği “finansal okur yazarlık”, küresel sisteme köle olmayı öğretir.

Yazarın Diğer Yazıları