Ekranların ahlaksız yüzleri!

Hemen her ekranda rastlıyorsunuz.

İktidardaki birileri tarafından seçiliyorlar, ekranlara serpiştiriliyorlar.

Tartışmaya değer tek bir fikirleri olmadan, ücreti ya da ikballeri karşılığı, tartışma programlarına konu mankeni olarak katılırlar.

Ama özel seçilirler ha!

İçlerinde eski solcu da var, liberal de, dinci gelenekten gelen de var, milliyetçi gelenekten gelen de.

Hiçbir gelenekten gelmeyeni, hiçbir geleneğe yürümeyeni de çoktur.

**

Nereden geldiklerinin hiçbir önemi yok zaten.

Onlar için önemli olan, bundan sonra nereye gidecekleridir.

Düne dair fikirleri yoktur,

Bugüne dair fikirleri yoktur,

Geleceğe dair fikirleri yoktur.

Vicdana dair fikirleri de yoktur.

Ama cüzdanlarına dair hayalleri çoktur.

**

Tartışma programlarına tartışmak için katılmazlar.

Tek amaçları, tek görevleri vardır; muhalif görüşleri bastırmak, saçma sapan laflarla konuşmacının insicamını bozmak.

Sözlerinde fikir yoktur ama, tavırlarında hinlik çoktur.

**

Sıkıştıklarında sığındıkları ortak bir cümleyi dil altı hapı gibi taşırlar.

Nedir o;

"Benim siyasi bir kimliğim yok. İktidar partisini temsil etmiyorum."

Avukatlığını yapar, ama sözüm ona temsil etmez.

**

İktidar partisinden biri orada olsa, yüzü kızarır da, bunlar kadar savunamaz iyi mi.

Bu tiplere dikkat edin, program boyunca, seslerinin çıkmadığı tüm zamanlarda, ellerinde telefonları, bir şeyler okurlar.

Çünkü, onları oraya gönderenler, program boyunca da, telefonlarına tüyolar gönderirler.

Söz gelimi o anda tarım konuşuluyordur. Telefondan kafayı bir kaldırırlar, "Avrupa Birliği bize hâlâ düşmanlık ediyor" diye başka bir mevzuya dalarlar.

Öyle bir dalarlar ki, sanırsınız saatlerdir Avrupa Birliği konuşuluyor.

Çünkü az önce gelen mesajda öyle diyordur; "Sağlam geliyorlar, mevzuyu değiştir."

**

Çok basit bir örnek vermek isterim.

Ekranlardaki, ücreti mukabili borazanla, muhalif isim arasında genellikle şöyle diyaloglar geçer;

-Muhalefet etmek için konuşuyorsunuz. Ama 2 kere 2 kaç eder bilmiyorsunuz.

-2 kere 2, 4 eder kardeşim.

-Tamam, iki kere iki dört eder ama, siz bunu bile bilmiyorsunuz.

-Kardeşim söyledim ya, iki kere iki dört eder.

-Ak Parti iki kere iki dört eder demiyor mu? İki kere ikinin dört ettiğini Ak Parti yıllardır söylüyor. Siz onun sözlerini tekrar edip, matematik bildiğinizi sanıyorsunuz.

-Kardeşim, iki kere ikinin dört ettiğini Ak Parti mi buldu?

-Ak Parti bulmadı ama, yıllardır söylüyor. Şimdi çıkmış, iki kere iki dört eder diyorsunuz. Taklit ediyorsunuz. Bunu da proje gibi sunuyorsunuz.

-Yahu ne ilgisi var? Sen sordun, iki kere iki kaç eder dedin, ben de cevap verdim. Niye karıştırıyorsun?

-Türkiye''nin böyle sabit fikirlerle yol alması mümkün değil. Muhalefet, iki kere ikinin dört ettiği fikrine saplanmış, bir arpa boyu yol alamıyor. Türkiye''nin meselesi çarpım tablosu mu?

-Kardeşim, delirtirsiniz insanı, sen sormadın mı, ben de onun üzerine cevap vermedim mi?

-Hayır ben sormadım, biliyor musunuz diye kontrol ettim.

-Tamam, kontrol ettin, ben de iki kere iki 5 eder mi dedim?

-İşte bakın, kafalar karışık. Muhalefete göre, iki kere iki bazen 5, bazen de 3 eder.

-Ben öyle bir şey söylemedim.

-Söylediniz efendim, az önce zikrettiniz. İki kere iki dediniz, beş dediniz.

-Yahu kardeşim, bu konuyu şöyle kapatalım. Bak, iki tane ikiyi topladığın zaman, kaç ediyor? Dört ediyor. Konu kapandı, senin de merakını giderdik. Geçelim.

-Geçmeyelim efendim. İki ile ikiyi çarpmayı bilmiyorsunuz, toplamayla geçiştiriyorsunuz.

-Ya Rabbi, bana sabır ver. Kardeşim sen laftan anlamıyor musun? Böyle saçma sapan bir diyalog mu olur?

-Sıkışınca da, iktidarın tüm sözleri saçma deyip, kenara çekiliyorsunuz.

-Yahu sen iktidarın sözcüsü müsün?

-Hayır efendim, ne münasebet, benim siyasi bir kimliğim ya da misyonum yok. İktidar partisinin bir yetkilisi de değilim. Ben vatandaşım.

**

Ne kadar sıkıldınız değil mi?

Ama Türkiye, bu sıkıcı, bu anlamsız, bu saçma sapan programları, her gün, her saat izlemek zorunda kalıyor.

Bulmuşlar 10-15 tane soytarı, ekranları doldurup, zihinleri bulandırıp, karşılığını istifliyorlar.

Olan biten bu.

Bakmayın, saatler süren ve fikirler tartışılıyor muş gibi yapılan o programlara.

O programların, bazı "Muhalif" görünümlü isimlerinin de, düzenekte görevi var.

Onlar da, saçmalanmasına, insicamın bozulmasına müsaade ederek, kendi rollerini oynuyorlar.

Eskiden sadece borazanlara ücret verilirdi, şimdi "Muhalif" köşeye de üç-beş bir şeyler veriliyor.

**

Bize de, iki kere ikinin kaç ettiğini, ilkokul birinci sınıftan beri bildiğimiz halde, sanki her an öğrenecekmiş gibi, ekrana kilitlenmek kalıyor.

Programların sonundaysa tablo şu;

Ekrandaki numaracıların cepleri dolu,

Bizim içinse, sıfıra sıfır, elde var sıfır.

**

Peki ne yapmalı?

Az beklemeli..

Bu borazanların alayı ortadan kaybolacak..

Bu haram düzeninin propagandisti olmanın ayıbıyla, insan içine çıkamaz hale gelecek..

Az kaldı..

İnsanlığın utandığı, bunların utanmadığı bu tuhaf günler geçecek,

Kadınlı-erkekli bu şahsiyetsizler unutulup gidecek..

Yazarın Diğer Yazıları