Erbakan da mı ''omurgasız''dı?

Erbakan da mı ''omurgasız''dı?

AK Parti Genel Başkanı''na göre, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "ilkesiz ve omurgasız"mış!

Neden öyleymiş?

Zamanında, "28 Şubat kararlarına imza attım, hepsine de gönülden inanıyorum" deyip, şimdi de "Başörtüsüne uzanan eli kırarım diyen bendim" demesinden dolayı.

Sırf bu nedenle, "İnsanda ilke ve omurga olmayınca her devirde ne söylemesi gerekiyorsa onu ağzından saçmaktan geri kalmaz" dedi, Akşener için.

***

Bu durumda…

"28 Şubat kararlarının imzalandığı MGK''dan sonra kameraların karşısına geçip de ''Duyduğum büyük bir sevinci ifade etmek istiyorum. MGK toplantısında saatlerce Türkiye''mizin her türlü meselesini baştan sona gözden geçirdik. Bütün konularda tam bir görüş birliği içinde olduğumuzu gördük. Hükümetiyle, askeriyle, devletin zirvesi birlik ve beraberlik içindedir'' diyen Erbakan nedir? Onun başörtüsü konusundaki sözleri yahut mücadelesi de aynı şekilde "tutarsız" mı buluyorsunuz?" Diye sormak da mümkün ama soruyu güncelleyelim:

Madem ki Akşener, 28 Şubat döneminde, Erbakan''la tavır birliği içinde olduğu için "omurgasız", neden AK Parti''yi onunla birlikte kurmaya kalktınız? Neden onu da "kurucu" olmaya çağırdınız?

Yetmedi…

Neden, daha yeni, kendisini "yerli ve milli" övgüleri eşliğinde Cumhur İttifakı''na davet ettiniz; hem siz, hem ortağınız?

 

100 PUANLIK MANTIK SORUSU

Bir de, "HDP vetosu" meselesi var.

AK Parti Genel Başkanı''na göre, Akşener''in "Başbakanlığa adayım" çıkışının sebebi, Cumhurbaşkanlığı adaylığının HDP tarafından veto edilmesiymiş..

Daha trajikomiği, AK Parti medyasının, genel başkanlarının "Akşener''i muhatap almasını" gerekçelendirme şekli…

Efendim, kendileri bugüne kadar İYİ Parti''nin, AK Parti''ye daha yakın bir yerde pozisyon alabileceği düşünmüş ama Akşener yakınlaşmak şöyle dursun arayı daha da açınca artık bu beklentinin bir anlamı kalmamış…

Allah, yandaş medyaya akıl fikir versin…

Ya da bir süre daha vermesin de, böyle devam etsinler kendi ithamlarını, kendi ağızlarıyla hükümsüzleştirmeye!

Bütün bu ifadeler bile yetmez mi, İYİ Parti ve yöneticilerine HDP üzerinden atılan iftiraları çürütmeye!

***

İYİ Parti, HDP ile, yaftalandığı şekilde bir gizli ittifak halindeyse, iddia edildiği gibi kapalı kapılar ardında aralarından su sızmıyor ise neden "HDP vetosu" gelsin Akşener''e? Neden "Cumhurbaşkanlığını asla istemesin" HDP''liler?

Mantık hatası yok mu?

 

KULLANIŞLI "ÖFORİK"LER

Çoğu firarda, heyulaları aramızda!

Öyle anlaşılıyor ki, dünyanın öbür ucunda da etmiş olsalar, manalı-manasız her kelamlarında, -bir süre daha- anacağız onları.

"Yetmez ama evet" takımından bahsediyorum.

Paris''te katıldıkları panelde hiçbir özeleştiri ve pişmanlık sergilemedikleri gibi, bir de "O zamanlar öfori içindeydik" diye "kanma/kandırılma" şartları üzerinden meşrulaştırmaya kalkıştılar ya; Türkiye''nin önce paralel bir yapıya, o yapıyla yaşanan iktidar çatışması sonrasında da bugünkü garabet idare tarzına dönüşmesindeki paylarını…

Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, durumu böyle yorumladı:

-Dangozlar, buradaki herkesten özür diliyorum, biz salağız demek yerine çok "öforik"tik o zamanlar demişler. Ancak kendilerine koydukları bu afilli tanı onların salaklığını almıyor, bir de terbiyesizliklerini ortalığa saçmışlar. Buralardaki bu şahane özgürleşmeyi de tatmalılardı…

Bu arada "öfori", psikiyatrik ilaçlar, alkol veya uyuşturucu gibi etkenlerden kaynaklanmıyorsa, -Allah muhafaza- beyinsel hastalık belirtileri arasında sayılıyor psikiyatri de…

Bir gün, bir yerde, bir "öforik"le karşılaşırsanız, bilin de…

 

KÖPRÜ

Önce TRT 1 Ana Haber sunucusu Ersoy Dede, ardından da Türkiye yazarı Cem Küçük, "Ankesörlü aramaya takıldığı iddia edilen İzmir Cumhuriyet Başsavcısı"nın karşı karşıya kaldığı durumu yazdılar.

"FETÖ''yle mücadele"ye halel gelmemesi adına, "Savcıya operasyon mu çekiliyor, yoksa bunca zamandır savcı mı herkese operasyon çekiyor" bir an önce ortaya çıkarılmasını istiyorlar.

"2021''de İzmir gibi üçüncü büyük ilin başsavcısı bu işlere karıştıysa gidip kendimizi köprüden atalım" diye feryat ediyorlar.

İlla atacaklarsa, teknik olarak "ankesör kazası" yahut "iftirası" veya "tuzağı" diye bir ihtimalin var olup olamayacağını, daha önce yüzlerce insan "Yandım anam" diye feryat ederken değil de, ancak "üçüncü büyük ilin savcısının başına geldiğinde" tartıştıkları için atmalılar kendilerini o köprüden.

 

SARMAL

Madem, İBB''nin Büyükada İskelesi''ndeki tahliye girişiminin polis eliyle engellenmesinden sonra;

Bir vakfın, nasıl mahkemelerin "Yüce Türk Milleti" adına verdiği kararlarının üzerinde tutulabildiğini,

Devletin polisinin, nasıl, yasaların değil de bir vakfın emrettiği (!) şekilde davranabildiğini,

Devletin mülki amirinin, nasıl, hukuk devletine değil de ona rağmen tavır alan bir vakfa kalkan olabildiğini, anlamaya, anlamlandırmaya, anlatmaya çalışıyoruz…

Gecikmeli ama tam da yerine denk gelen bir kitap tavsiyem var size:

SARMAL!

Murat Ağırel''in, bedelini özgürlüğüyle ödediği bu kitapla ortaya koyduğu ilişkiler, illiyetler bugünlerde "rehber" değerinde.

Yazarın Diğer Yazıları