Ete kemiğe büründü Yunus deyi göründü

Ete kemiğe büründü Yunus deyi göründü

0e91c4a5f3511ea952a9fd0e77150360-001.jpg

Prof. Dr. Namık Açıkgöz, Türk kültürünün temel taşlarından Yunus Emre'nin 700. vefat yıldönümü dolayısıyla kaleme aldığı "Yûnus Deyi Göründüm" kitabını şu sözlerle takdim ediyor:

Türk medeniyet tarihi, ikinci sıçrama devresi olan dokuzuncu asırdan itibaren, İslam dini ve tasavvuf zihniyeti ile yoğrulmaya başlanır.

Bunun ilk edebî örneği Ahmed-i Yesevî'nin Dîvân-ı Hikmet'idir. Yesevî geleneğinin didaktik boyutu, Batı Türkçesinde Yûnus Emre ile aşılıp lirik dile dönüşür. Yunus Emre'nin, dinî-tasavvufî duygularını ve coşkunluğunu terennüm ederken, sıradan bir kul olarak vecd ile dile getirdiği şiirleri, sonraki dönemlerde bir milletin medeniyet şartlarından biri olan "ortak metin" haline gelir.

Türk medeniyet tarihi için son derece önemli bir şahsiyet olan Yunus Emre'nin şiirlerinin genel kabul ve beğeniler dışında ayrıca dikey olarak incelenmesi gerekiyordu. Temelde bu ihtiyaca cevap vermek amacıyla hazırlanan bu eserle şâirin Dîvân'ı, genel anlamda retorik, tasavvuf ve beşeriyet ekseninde yakın okumaya tâbî tutulmaktadır. Ayrıca Yunus Emre şiirlerinde en önemli unsur, insandır, insanın kendisiyle, eşya ile ve Allah ile olan ilişkileridir. Bu yüzden Yunus Emre şiirleri okunurken, merkeze "insan" konmalıdır. Eser, bu perspektifle, ete kemiğe bürünüp "Yûnus Deyi Görünen" şâirle sizleri hemhâl olmaya, insanoğlunun müşterek kaderini kendi şahsında yaşayamaya davet ediyor.

Kitaptaki konu başlıkları şöyle: *Retorik, tasavvuf ve beşerîliğin kesişme noktasındaki şair: Yûnus Emre *Elif, aşk, mukaddes kitaplar ve bizim Yûnus *Toplumların ortak metinleri ve Yûnus Emre örneği *Yûnus Emre şiirini insan merkezli okumak *Türk şiirinde tasavvufî terimlerin kullanılışının ilk örneklerinden Yûnus Emre Dîvânı *Yûnus geleneğinde temsilî anlatma *Yûnus Emre Dîvanı'nda telmih unsuru olarak şahıslar *Yûnus Emre'de genç ölümleri veya "gök ekini biçmek"

Post Kitap

Tel:(0212) 512 70 20

 

Ne zaman uyanırsan sabah o zaman

Elazığlı gazeteci yazar A. Murat Kuşçubaşı, "Şol gökleri kaldıranın / Donatarak dolduranın / Ol deyince olduranın / Doksandokuz adı ile..." diyen büyük destan şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun hemşehrisi... Gençosmanoğlu'nun bu muhteşem dörtlüğünde işaret ettiği Allah'ın 99 ismini tek tek açıklayan "Allah De Yüreğinle / Bir Esma Dolansın Diline" adlı kitabı hakkında Kuşçubaşı şu değerlendirmeyi yapıyor:

Ruhun, gönlün uyanması için güneş gerek, sabah gerek

Ruhun güneşi görmesi, sabahı bilmesi için uyanması gerek.

Uyanmak için, kendini bilmek gerek.

Kendini bilmek için, Yunus Emre'nin dediği gerek.

Bu yüzden,"Sen ne zaman uyanırsan sabah o zaman" dedik... Ve ekledik,"Bir esma dolansın diline, Allah de yüreğinle"

Ruhun, gönüllerin güneşi, bir esmada gizlidir. Kulun uyanışı esma'nın sırrında.

Bu kitapta, Allah'ın 99 ismi, yani Esma-ül Hüsna ve dâhilinde; Kur'an-ı Kerim'de var olan, tasavvuf ilmiyle bilinip aktarılan, Yüce Yaradan'ın diğer muazzam isimleri sizlerle paylaşılmıştır.

Bu paylaşım sizi kıssa kapılarından geçirecek, bazı Kur'an ayetlerinin nüzul(inme) oluşunu hikâye edip, sizleri Kayyum olan Rabbi'nin, kürsüsü önünde dualarla bütünleştirecek, zikrinizi yüreğinizde hissettirip, kendi sabahınıza uyanışınızı, yüreğinizde, ruhunuzda başlatacaktır.

Yüce Allah'ın affına sığınarak;"Her gönlün, her yüreğin, her ruhun bir sabahı olmalı ve her gönül, her yürek, her ruh bu sabaha uyanmalı" diyerek, Allah'ın güzel isimleriyle sema edip, hazırladığım bu kitabı, güzel gönlünüze sunuyorum.

Ben yazmadım, kalem yazdı, o söyledi kelam yazdı.

Yediveren Yayınları

Tel:(0212) 506) 13 84

HAFTANIN KİTABI

İnanç ve istismar

Araştırmacı yazar Rıza Zelyut, "Muaviye'den Erdoğan'a Din ve Siyaset" adlı yeni kitabında geçmişten günümüze İslamın kimler tarafından nasıl yozlaştırılıp istismar edildiğini irdeliyor. Din ve siyaset konularının çok boyutlu ve karmaşık tartışmalarına açıklamalar getiriyor. Türkiye'ye gerçek İslam diye dayatılan Arap İslamının gerçek yüzünü gösterip bunun sorumlularını açıklıyor. Zelyut bu eseriyle, dinin siyasallaştırılması sürecinin derin tarihini ve günümüzdeki yansımalarını gözler önüne seriyor. Eserin sonunda, ünlü düşünürlere ait siyasi metinler yer alıyor. Kitapta cevabını bulan sorulardan bazıları şöyle:

*İslam dininde ayrışma, siyasallaşma süreci ne zaman başladı? *Gerici hareketin öncüsü Kadızadeliler, Osmarılı'dan Cumhuriyet'e nasıl bir miras bıraktı? *İslam dünyasında kardeş kavgasını kim başlattı? *Türkiye'deki siyasetçiler halkı nasıl kandırdılar? *BOP, ılımlı İslam ve Yeni Osmanlıcılık gibi projelerde Erdoğan'ın nasıl bir rolü var?

Toplumsay Yayınları

Tel:(0212) 264 74 09

 

Bir miyavı ömre bedel

Gazeteci yazar Mehmet Nuri Yardım, evimizin sevimli dostları kedilerin dünyasını "Kediname" adıyla kitaplaştırdı. Yardım'ın kendi kedisi "Lokum" kitabın yazılış öyküsünü şöyle anlatıyor:

Bu kitabın hazırlanmasındaki en büyük belki de tek ilham kaynağıyım. Ben kim miyim? Lokum Yardım.

Yıllar önce sahibim Mehmet Nuri Yardım, bana vermiş olduğu sözü tutup bu satırları kaleme aldı. Bu kitap sayesinde biz kedileri biraz daha yakından tanıyacak, kimseye anlatamadığımız hatıralarımızı okuyacaksınız. Kim bilir belki de sahibimin hayali gerçekleşecek, kedisiz ev kalmayacaktır.

Akıl Fikir yayınları

Tel:(0212) 514 77 77

 

KÜTÜPHANEMDEN

Ozanlardan ülke yönetenlere sazlı sözlü uyarı

Usta araştırmacı ve halkbilimci Cahit Öztelli'nin ilkbaskısı 1976'da Milliyet Yayınları tarafından yapılmış "Uyan Padişahım" adlı geniş hacimli kitabı, kendisinin de vurguladığı gibi "halkın gözü ile edebiyata akseden tarihin aynası" niteliğinde. Osmanlı'da tarihçilerin devlet memuru olduğunu hatırlatan Cahit Öztelli bunların sürülmekten ve atılmaktan korktukları için iktidardaki devlet adamlarının davranışlarını en küçük biçimde bile eleştirmediklerine dikkat çekiyor. Bu boşluğun saz şairleri tarafından doldurulduğunu kaydeden Öztelli şöyle devam ediyor:

İşte, Osmanlı tarihçisinin yazamadıklarını halkın dili olan ozanlar söylemektedir. Onlar, tarihçi gibi maddi ve manevi baskı altında değildirler. Halkın içindedirler. Halkla birlikte sevinir, birlikte ağlarlar. Bütün acıları halkla, askerle birlikte çeken bu sanatçılar halkın saygısına dayalı yarı ermiş bir şaman tipidir. Ellerinde sazları ile imparatorluğu baştan başa dolaşırlar. Her yerde iyi karşılanırlar. Söyledikleri padişahın, sadrazamın kulağına gitmez. Gitmez ama, yine de bir umut ışığı olur ezilmişler için."

Aşık Mahremi kötü yönetici, rüşvet, hırsızlıktan bunalan halkın çektiği sıkıntıyı padişaha şöyle şikayet ediyor:

***

Kim olursa verme tuğ ile sancak / İşret başın bilir yavanlar ancak / Dünya gitti elden daha nolacak /Dünyanın nizamın bul padişahım

***

Bunca fukaradan vergi alınır / Dünyada her işe çare bulunur / Hep koyunlar çobanından sorulur / Bize de bir çoban bul padişahım

***

Çeşmeler kurudu, abdest alınmaz / Mescidler kapandı, namaz kılınmaz / Kadir Mevlam hikmetinden sorulmaz / Mehdi'ye mi kaldı yol padişahım

(Ahmet Yabuloğlu)